Yer Cumhuriyet Meydanı! Böyle haykırdılar: Ölmek istemiyoruz
Muğla'da yaşanan Pınar Gültekin cinayetinin ardından Kayseri'de de kadınlar eylem yaparak, tepki gösterdi. Kadın Bileşenleri adına Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi Başkan Yardımcısı Nilüfer Bıçakcıoğlu, basın açıklaması yaptı.
Muğla'da yaşanan Pınar Gültekin cinayetinin ardından Kayseri'de de kadınlar eylem yaparak, tepki gösterdi. Kadın Bileşenleri adına Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi Başkan Yardımcısı Nilüfer Bıçakcıoğlu, basın açıklaması yaptı.
'Haykırıyoruz, ölmek istemiyoruz. Kadına şiddet son bulsun. Kadınlar öldürülmesin diyoruz. Ülkemizde her gün bir kadın cinayeti haberi duyarak kadın cinayetlerinin sıradanlaşmasını istemiyoruz.’ diyrn Bıçakcıoğlu, şu ifadeleri kullandı: Minibüste evine giderken öldürülen üniversite öğrencisi Özge Can, eşiyle tartıştığı için başından kurşunlanarak öldürülen 4 çocuk annesi Çilem, boşandığı eşi tarafından kızının önünde bıçaklanarak öldürülen Emine Bulut, işe giderken sevgilisi tarafından kurşunlanarak öldürülen Gülnur. Son olarak ayrılmak istediği sevgilisi tarafından önce öldürülen, sonra varilin içine konulup benzinle yakılmaya çalışılan, bununla da kalmayıp üzerine beton dökülen Pınar Gültekin. Vahşet. Kan dondurucu. Yüreğimizi derinden yaralayan, anlatmaktan utandığımız, boğazımızı düğüm düğüm yapan cinayetler. Sebep ‘ayrılmak istiyordu’, ‘boşandım ama kimseye yar etmem’, ‘çalışmak istiyordu, izin vermem’, ‘çok seviyordum’. Çok seviyormuş. Bütün bunlar olurken kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açan siyasiler var bu memlekette. Neymiş yuvalar yıkıyormuş, eşcinselliğe özendiriyormuş, gelenekleri-töreleri hiçe sayıyormuş. İstanbul Sözleşmesi kadın, erkek, engelli, yaşlı, çocuk, cinsel yönelim ayırmaz. Herkes içindir. Amaç her türlü şiddeti önlemek, şiddete uğrayanı korumak, şiddete sebep olanı cezalandırmaktır. Şiddet uygulanırken gelenek, örf-adet ve törenin arkasına sığınılmasını, bunların bahane edilmesini önlemektir. Bir kez daha hatırlayalım: Kadına yönelik şiddetin temelinde yatan toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Cinsiyetçi tutum ve davranışları değiştirmedikçe bu cinayetlerin önlenmesi mümkün değildir. ‘Erkektir yapar, kadındır susar’, ‘erkek isterse boşar, kadın susar oturur’, ‘erkek döver, söver, ama sever,’ ‘töremiz böyle’ gibi kavramları toplumdan kazımadıkça her gün yeni bir cinayet haberi almaya şaşırmamak gerekir.’
YETKİLİLER GÖREVE
Yetkililere de çağrıda bulunan Bıçakcıoğlu,’ Ülke çapında devletin kurumları, belediyeler ve Sivil Toplum Kuruluşları aynı dili konuşmalı, şiddeti önlemek için bir arada olmalıdır. Şiddete uğrayan kadın şikâyetinden vazgeçse bile, failler takip edilmeli ve cezalandırılmalıdır.
Adil yargılama yapılmalı, katillere caydırıcı cezalar verilmelidir. Danışma merkezleri, sığınma evleri, cinsel şiddet kriz merkezi gibi destek mekanizmaları kurulmalı, şiddet altındaki kadınlar korunmalıdır. Hayati tehlike varsa geçici koruma verilmesi, şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması gerekir diyor İstanbul Sözleşmesi. Yani aslında erkek şiddetine uğrayan kadınların ya da şiddete uğrayan herkesin korunduğu bir İstanbul Sözleşmemiz ve çok etkili 6284 sayılı Ailenin Korunması Kanunumuz var. Hep söyledik yine söylüyoruz. Yasalar oldukça iyi hazırlanmış. Problem uygulamada. Yasalar iyi uygulanamadığı için şiddet önlenemiyor. İstanbul Sözleşmesi ilk imzalandığında kadın cinayetleri önemli ölçüde azaldı. Ancak zaman içerisinde uygulamalar yetersiz kaldı. Şiddet uygulayanlara iyi hal indirimleri devam etti.
Her cinayet sonrası öldürülen kadınların hayatları mercek altına alınmakta, tercihleri sorgulanmakta, iftira atılmakta ve kusur kadına yüklenmeye çalışılmaktadır. Alınması gereken önlemler konusunda devletin görevlendirdiği polis, avukat, hâkim ve diğer görevlilerin farkındalıklarının yeterince oluşmadığı görülmektedir. Sözde din kisvesi altında kadınlara yönelik kirli fetvalar artmaktadır. Popülist yaklaşımlarla bir avuç kendini bilmezi pohpohlamak için en yetkili ağızlardan İstanbul Sözleşmesine saldırılmaktadır. Bir takım televizyon programları ve dizilerle toplum yapısı yozlaştırılmaya çalışılmakta; kadına uygulanan şiddet sahneleri, taciz, tecavüz olayları adeta potansiyel suçlulara fikir verecek sekilde tasarlanmaktadir. Toplumun aile yapısını bozan, yuvaları yıkan İstanbul Sözleşmesi değil, bu yozlaşma ve uygulanmayan kanunlardır.
İstanbul Sözleşmesi 2011’de imzalanmış; 2014’te yürürlüğe girmiştir. Halen 46 ülke ve AB tarafından onaylı bir sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesi BM’den ya da AB’den alınmış bir sözleşme değildir. İçinde bizzat Türkiye’nin de temsilcisi olduğu birçok ülkenin kadın sorunları ile ilgili temsilcilerinin de bulunduğu bir kurulda hazırlanmış ve AK Parti hükümeti iktidarında imzalanmıştır. Oldukça kapsamlı olan bu sözleşme bütün kadın hakları savunucuları için değerlidir.’ dedi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VURGUSU
İktidara İstanbul sözleşmesi üzerinden yüklenen Bıçakcıoğlu,’ Geçtiğimiz ay içerisinde hükümetten gerekirse ‘İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırırız’ açıklaması geldi. Ardından, geçen hafta yine hükümetten ‘Bu kadar suç ve suçlunun olduğu yerde her şeyin suçlusu bir sözleşmeymiş gibi algılamak ve algılatmak hangi oyunun/algının ürünü?’ diyen TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Canan Kalsın’dı. ‘Bütün kötülüklerin anası olarak İstanbul Sözleşmesi görülüyor. Nafaka, eşcinsel evlilik diyorlar da yazmıyor bu sözleşmede. Hiç okumadan bir sürü iddia ortaya koyuyorlar diyen de AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’di. Dünkü elim Pınar Gültekin cinayetinin ardından Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, davaya müdahil olacaklarını bildirdi. ‘Katilin en ağır cezayı almasının hukuki takipçi olacağız’ dedi. İstanbul Sözleşmesi ve kadın cinayetleri kafa karışıklığına mahal vermeyecek kadar önemlidir. Kadına şiddetin önlenmesinin siyaset üstü bir konu olduğunun herkes farkında olmalıdır. Gizli amacı, gerçek yüzü gibi safsatalar; her fırsatta toplumun yumuşak karnı eşcinselliğe özendiriyor , aile yapısını bozuyor, şeklindeki iddialar gerçek dışıdır. Bunu anlamak için sadece ve sadece sözleşmeyi okumak yeterlidir. Şiddet yanlısı insanların bu türden bahanelerini kabul etmek düşünülemez. Tüm siyasi görüşler bir tarafa bırakılıp kadına şiddetin önlenmesi ön plana çıkartılarak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun uygulanması sağlanmalıdır. İstanbul Sözleşmesi Yaşatır. Bu ülkenin namuslu, vicdanlı, ahlaklı erkekleri var. Bir avuç kötünün bütün gündemi belirlemesi haksızlık. Ancak bütün erkeklerin de kadına şiddet konusunda mücadele içinde olması gerek. Aynı toplumda yaşarken konunun uzağında kalmak, kulak tıkamak ne kadar mümkün? İstanbul Sözleşmesi şiddete uğrayan/ uğrama riski olan herkes için önemli bir güvencedir.
Sonuç ortada. Bir tarafta toplum tarafından egosu yükseltilmiş, duyguları sürekli kontrol ettirilmeye çalışılmış, gücü ön plana çıkartılmış kışkırtılmış erkekler; diğer tarafta sürekli eksik olduğu söylenmiş, oturması, kalkması, okuması, çalışması kontrol altına alınmaya çalışılmış kadınlar. Uygulanmayan kanunlar, siyasi çıkar için yapılan söylemler. Bütün bunlar sadece ve sadece ruhen güçsüz erkeklerin cesaretlendirilmesine ve şiddetin artmasına yarıyor. Onun için de her yeni gün kulaklarımız bir kadın cinayeti duymaya alışıyor. Alışıyor mu? Hayır! Bir kez daha haykırıyoruz! Kadınlar öldürülmesin. Kadına şiddet son bulsun. Kanunlar uygulansın!’ şeklinde konuştu.