
Oktay Abinin anısına! Basın tribünü boş kaldı
Cafer ZENGİN
Bu şehirde mesleğe onunla başladım. Okulu bitirip, diplomam elimde, önce süslü cümlelerle yazdığım CV'ye sonra bana bakıp, bir süre sonra ‘sen git, ihtiyaç olursa ararız’ dediği günü, 'Mehmet Nilkalı yani Miço ile yaşadığımız aç kapı günlerini dün gibi hatırlarım.
(Fotoğraf makinesiz dolaştığımızda çok kızardı. Haberin ne zaman nereden çıkacağı belli olmaz derdi. Bu nedenle Oktay abinin korkusundan tam tesisat hep tetikteydik.)
O gün sabah görüştük, öğlen aradı ‘Gel başla’ diye. Başladık bu mesleğe o zaman gerçekten DHA, DHA iken! Gerçekten Muhabirlik, gerçekten habercilik yapılırken!
Bilen bilir, imzalı haberlerin Hürriyet'te, Milliyet'te, Posta'da, Radikal'de vs çıktığını görünce insan bir ayrı mutlu olurdu. Haberlerin o dönem Türkiye'nin en çok okunan gazetelerinde çıktığını görünce Oktay abinin yine övdüğü ya da kızdığı belli olmayan yüz ifadesiyle ‘Aferin, al bak şu gazeteye, haberin çıkmış, olayı takip et, boş bırakma’ dediği günler…
İşte o günlerde torununa okulun ilk günü yumurta pişirirken yüzünü, etrafı yakan dedenin haberini yazmıştım. Oktay abi haberde mutlaka bir eksik bulur, olmasa da o bir eksik ortaya çıkarırdı. Çünkü mesleğin tilkisi değil, kurduydu!
Bürodakilere haberde bu kez eksik bulamayacak dediğimde, havasını attığımda o an beni çağırıp, benim haberde ocağı yaktığı sırada dediğim cümleye 'Bu adam ocağı kibritle mi, çakmakla mı yakmış?' diye sorup, beni bu şoktan sonra gönderip, ‘Git öğren gel’ dediği o günler!
Sonra inadına gidip, olay yerindeki polisi bulup, sorduğum, polisin de bana tuhaf tuhaf baktığı, büroya geldiğimde ise daha ‘abi’ demeden, ‘Tamam gerek yok haber gitti, ama bundan sonra her detayı not et’ diyerek, bana meslekte ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ dersi verdiği o günler.
Anlatacak da yazacak da çok anı var!
Sonra bu günlere geldik…
Zor adamdı, ama gerçekten Gazeteciydi.
Eli arkada, kalem tutmayan, not defteri dahi olmayan, makine taşımayan, kamera bilmeyen haber yazmayan, yazamayan, haber atlatmanın sevincini yaşamamış, gazetede çıkan emeğin, imzalı haberin mutluluğunun farkına bile varamamış ama ne hikmetse etrafta 'Gazeteciyim' diye sadece yiyintili toplantılarda boy gösteren, hala da ne yazık ki ‘Gazeteciyim’ diye de gezen bir kısım güruha inat, gerçek Gazeteciydi, gerçekten Gazeteciydi.
Söyleyecek, yazacak ne kadar da çok şey varmış be Oktay abi.
Çok tartışırdık da, ama sonra hiçbir şey olmamış gibi karşılaşınca hep konuştuk.
Sürekli kızsa da Oktay abiydi o, herkes onu öyle bilir, öyle kabullenirdi.
Son yıllarda yaşadığım haksızlıklar, vefasızlıklar nedeniyle bu meslekten soğumama rağmen, bu mesleğe olan, habere olan emeği, saygımı, habercilikteki mücadelemi bildiği için haber konusunda arada arar çok takılırdı!
Yaptığım haberlerle ilgili ‘Şu senden habersiz, haberini almış, o haberi sağda solda senden önce yaptığını söylüyor’ vs diye de şakayla takılıp, bana onlara sallama gazı yani imkanı verirdi!
***********************
Şık, sinirli, gergin, stresli, çalışkan mesleğine aşık bir adamdı Oktay abi.
Çok sinirliydi ama vefalıydı…
Çok kızardı ama vicdanlıydı…
Son yıllarda yaşadığı art arda rahatsızlıklar ve bugün aldığımız o acı haber.
Artık ne yazsam boş!
Basın tribünü öksüz kaldı, boş kaldı.
Güle güle Oktay Abi…
Mekanın cennet olsun.
Fotoğrafın hikayesi…
Ben Cemiyet seçimlerinde alayına muhalif bir adamım! Bunu bildiği için 'Kime oy verdin, boş mu zarf dur bakacağım' diyerek, sandık başında da beni rahat bırakmadığı o günler'
Oktay abinin düşündüren o sözleri
Bir şey değişmedi ve değişmeyecek diyerek Oktay abi anısına paylaşıyorum mesleğe dair söylediği şu sözleri; (2019'da bu sözlerini not etmişim)
Gazeteci Oktay Ensari'den Gazetecilik yapacaklara tavsiyeler:
‘İşte eline kalem almaz, fotoğraf makinesi almaz, kamera almaz utanır. Siz bugün emniyet müdürünün, polisin, ordu mensubunun silahını bıraktığını hiç gördünüz mü? Zor bir meslek bunu söyleyeyim...Ailesi açısından, maddi açıdan fedakarlık yapmayı, sürekli kendini yenilemeyi sağlık açısından bir takım şeyler yaşayacağını göz önünde bulundurması lazım. Çok fazla iletişim fakültesi var ve mezunların çoğu işsiz. Ya Uzman Çavuş ya da polis oluyor. Mesleğimizde istihdam yok. Türkiye’de medya çok sancılı…’
Evet, meslek hala sancılı, hep sancılı. Gazetecilik bugün yaralı. Güle güle Oktay abi…