Ahmet Çınar

İyi bayramlar...

Ahmet Çınar

Bayramların, gelenek ve göreneklerimizde ayrı bir yeri vardır. Bayramlarda nedense hep çocukluğumuzu anımsar, yaşımız ne olursa olsun hep o günlere döneriz. Geçmişte önce aile içerisinde bayramlaşılır, daha sonra da akrabalar ve komşular ziyaret edilerek, büyüklerin elleri öpülürdü. Ne yazık ki günümüzde bu davranışlardan eser kalmadı. İyi bayramlar dileklerimle gönlünüzde yer edecek bir hikaye ile siz değerli okurlarımı baş başa bırakmak istiyorum.

   Bayram yakındı, 1. sınıf öğretmeni sınıfa eğlenceli bir bayram ödevi verdi. Minnettar oldukları bir şeyin resmini çizmelerini istedi.
   Sınıfın çoğu ekonomik açıdan zor durumda olan ailelerin çocuklarıydı. Yine de çoğunun evlerinde bayram, el öpme, küçük de olsa bir bayram harçlığı alma, bazılarının evinde tavuk veya hindiyi de içeren mütevazı özel yemeklerin hazırlanması ve bayram şekerlemeleri gibi, diğer geleneksel güzellikler ile kutlanırdı. Öğretmen, bu özelliklerin ve yakın olan bayramın öğrencileri için iyi bir konu olacağını düşündü. Bu konu ile ilgili bir resim yapmalarını istedi.
   Ahmet sayfanın ortasına bir el resmi çizmişti.
   Ancak, Ahmet diğer öğrencilerden farklı bir resim yaptı. O farklı bir çocuktu. Öğretmenin, garip, sefil, zayıf ve mutsuz olarak gördüğü öğrencisiydi Ahmet. Teneffüslerde diğer çocuklar oynarken, O hep öğretmenin yakınında dururdu. Öğretmeni O'nun üzücü gözlerinin arkasında hissettiği acıyı tahmin ediyordu.
   Evet, resim farklıydı.. Müteşekkir olduğu bir şeyin resmini çizmesi istendiğinde bir el çizmişti. Kağıtta başka bir şey yoktu. Sadece bir el resmi vardı.
   O'nun kağıda çizmiş olduğu soyut görüntü, diğer öğrencilerin hayal gücünü yakaladı. Öğretmen çocukların soyut düşüncelerini geliştirmek için her bir resim için yaptığı gibi, Ahmet'in yaptığı resim için de ''Bu kimin eli olabilir'' diye sordu.
--Bir çocuk bunun bir çiftçi eli olduğunu tahmin etti. Çünkü, Çiftçiler bayram ziyaretleri için hindi ve tavuk yetiştiriyordu.
--Bir diğeri, bunun bir polis memurunun eli olabileceğini söyledi. Çünkü, polis insanları koruyor ve önemsiyordu.
--Bazıları bunun, Allah'ın yardım elini temsil ettiğini tahmin ettiler. Çünkü, Allah bizi seviyor ve bize yardım ediyordu.
   Ve tartışma böylece devam etti. Öyle ki, öğretmen neredeyse bu eli çizen genç sanatçıyı unutmuştu.
   Tartışma bitip de çocuklar diğer ödevlerini yapmaya devam ettiklerinde, öğretmen Ahmet'in masasında durakladı, eğildi ve O'na çizdiği elin kimin eli olduğunu sordu. Küçük çocuk uzağa baktı ve mırıldanarak ''O, senin elin öğretmenim'' dedi.
   Öğretmen bir an diğer öğrencilerine de yaptığı gibi, O'nun elini tuttuğu ve teneffüslerde zaman zaman başını okşadığı anları hatırladı. Ya da kalemini nasıl tutacağını göstermek için ''Bunu birlikte yapalım'' diyerek, O'nun elini tuttuğu zamanları anımsadı. Ve Ahmet öğretmeninin eli için çok minnettardı.
   Öğretmen yaşaran gözlerini silerek, o an ağlamamak için oradan uzaklaştı ve çalışmalarına devam etti. 
   Bu hikaye şükrandan daha fazlasını anlatıyor. Ahmet'in öğretmenine duyduğu bu duygular, 
Öğretmenliğin, ebeveynliğin, iyi arkadaşlığın ve dostluğun ne anlama geldiği hakkında çok şeyler söylüyor. Bunlar için her zaman teşekkür edilmeyebilir ama, ulaşan bu tip elleri insanlar her zaman hatırlayacaktır.
   Bayramlarda öğretmenlerinizi, Anne-babalarınızı, akrabalarınızı, dostlarınızı ve arkadaşlarınızı arayın lütfen.
   İyi bayramlar dileklerimle...
 

Yazarın Diğer Yazıları