Yarın 160 yıldır dinmeyen acı için yürüyecekler!
Çerkesler, 160 yıl önce ve insanlık tarihine kara bir leke olarak düşen Çerkes Sürgününü unutmamak, unutturmamak için yarın saat 18.00 'de sessiz yürüyüş gerçekleştirecek. Kayseri Kafkas Derneği Başkanı Nurşah Özyürek '21 Mayıs 1864 ,yüreğinde tarih boyunca bu savaşın acılarını hissedecek olan biz Çerkesler için Soykırımın ve Sürgünün sembol tarihidir' dedi. Ayrıntılar Kayseri Olay Gazetesi olarak hazırladığımız haber bülteninde…
Çarlık Rusyası’nın stratejik açıdan önemli gördüğü Kafkaslardan Çerkesleri anavatanlarından sürgüne göndermesinin 160 yılında, yaşanan acıların, katliamların ve soykırımın unutulmaması için Çerkesler yarın 18.00’de bir kez daha sessiz yürüyüş gerçekleştirecek.
Kayseri’de faaliyet gösteren Çerkes dernekleri Kayseri Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı düzenleyerek yarın yapılacak olan yürüyüş hakkında bilgi verdi. Dernekler adına basın açıklamasını yapan Kayseri Kafkas Derneği Başkanı Nurşah Özyürek, 21 Mayıs’ın tarihin gördüğü en büyük sürgün ve soykırımlardan birinin yıl dönümü olduğunu belirterek, ‘Çarlık Rusyası'nın 18. yüzyılda başlayan istilasına karşı uzun süren direnen Çerkesler, 100 yıldan uzun bir süre özgürlükleri ve vatanları için savaşıp Rus işgaline karşı direndiler. Ancak acıyla, zulümle , baskıyla , savaşmakla geçen onlarca yıldan sonra sadece savaşı değil, yerlerini ve yurtlarını da kaybettiler.21 Mayıs 1864 günü, Çarlık Rusya’sının savaşın bittiğini ilan edip Kafkasya’nın boşaltılmasını kutladığı gündür. 21 Mayıs 1864 ,yüreğinde tarih boyunca bu savaşın acılarını hissedecek olan biz Çerkesler için Soykırımın ve Sürgünün sembol tarihidir.
21 Mayıs, Çerkes halkının yaşama direncinin ifadesidir. Direniştir, başkaldırıdır, diriliştir.
21 Mayıs, halkımızın belleğine kazınan tüm bu acıları, savaşları insanlık dışı uygulamaları dünyaya haykırmak istediğimiz gündür.
21 Mayıs, birbirinden koparılmış halkın farklı coğrafyalara dağıtılsa bile, birlikte yaşama irade ve arzusunu haykırdıkları gündür.
21 Mayıs halkımızın dünyanın dört bir yanına sürgün edilmesinin, Kafkasya’nın Çerkessiz bırakılmasının, tarihin gördüğü en büyük sürgün ve soykırımlardan birinin yıl dönümüdür.
21 Mayıs, Çarlık Rusyasının politikaları ve stratejik hedefleri doğrultusunda Kafkasya’yı işgal etmesiyle başlayan ve 101 yıl devam eden Rus işgaline karşı direniş, varoluş ve adalet arayışımızın tarihidir.
21 Mayıs 1864’ün üzerinden tam 160 yıl geçmesine rağmen biz Çerkeslerin çektiği acılara her gün bir yenisi eklenmektedir.’
160 yıl boyunca sürdürülen sistemli politikalar sonucu azınlık durumuna düşen Çerkesler’in kendi topraklarında dahi dillerini ve kültürlerini kaybetme tehdidi ile karşı karşıya kaldığını belirten Özyürek, Türkiye’den ve dünyadan taleplerini şu şekilde sıraladı:
‘Özellikle son 20 yılda Rusya’da merkeziyetçi eğilimlerin güçlendiği görülmektedir. Bu doğrultuda anadil eğitimi ve kullanımı giderek azaltılmakta, Çerkesçe resmi dil olmasına rağmen seçmeli ders olarak okutulmakta ve eğitim kurumlarından dışlanmakta, Kafkasya’da bulunan cumhuriyetlerimizin yönetsel hakları azaltılmakta, sözde güvenlik gerekçeleri ile soydaşlarımıza baskılar uygulanmakta ve demokratik hakları kısıtlanmaktadır. Soykırım ve sürgün sonrası uygulanan inkar ve asimilasyon politikaları da Çerkeslerin Çerkes kimliği ile var olabilmelerinin önündeki en büyük engeldir.
Bu insanlık dışı soykırım ve sürgünü yaşamış olan biz Çerkesler diyoruz ki;
Dönemin Çarlık Rusyasının devamı olan Rusya Federasyonu,sistemli bir şekilde yapılan bu soykırım ve sürgünü resmen tanımalı ve tarihsel haksızlıkların telafisi için gerekli adımları bir an önce atmalıdır.
Anavatanlarından zorla koparılan Çerkeslerin çifte vatandaşlık ve geri dönüş haklarının önündeki engeller kaldırılarak gerekli yasal düzenlemeleri yapmalıdır.
Çerkesler günümüzde, anavatanlarında anadillerini seçmeli ders olarak okumak mecburiyetinde bırakılmışlardır. Rusya Federasyonu tarafından kasıtlı olarak yapılan bu kültür kıyımına biran önce son verilmelidir
Dünyanın dört bir tarafında yaşamak zorunda bırakılan Çerkesler sadece Rusya Federasyonundan değil, yaşadıkları ve vatandaşı oldukları ülkelerden de doğal ve demokratik haklarını talep etmektedirler. Bu bağlamda başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere tüm dünya ülkelerine sesleniyoruz.
Çerkes Soykırımı ve sürgünü politik/siyasi kaygılar gözetmeksizin tüm dünya ülkeleri tarafından tanınmalıdır.
Çerkes dili ve kültürü asimilasyona karşı korunmalıdır.
Anadilin öğretilmesi, korunması ve gelecek nesillere aktarılması noktasında yetersiz kalan mevcut haftada 2 saatlik seçmeli ders uygulaması genişletilmeli ve devlet desteği ile anaokullardan başlamak kaydıyla tüm eğitim sisteminde uygulanmalıdır.
Çerkes diasporasının Anavatanı Kafkasya ile sürgün sebebiyle kopartılan tarihsel bağlarının yeniden inşası için gerekli yasal düzenlemeler yapılarak çifte vatandaşlığın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığı tanınmalı ve mevcut engeller kaldırılarak Abhazya’ya doğrudan ulaşım sağlanmalıdır.
Kimlik ve kültürel haklar devlet tarafından güvence altına alınmalıdır. Bu noktadan hareketle, Çerkes dili ve kültürel birikimlerinin/değerlerinin, korunabilmesi, ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için gerekli bilimsel çalışmalar yapılmalı ve ilgili kurumlarca bütçelerin ayrılması sağlanmalıdır.
Anadilimizde yayın yapan televizyon ve radyo devlet desteği ile biran önce hayata geçirilmelidir.
Birlikteliğimizden aldığımız gücümüz ve kararlılığımızla haklı taleplerimizin takipçisi olacağımızı, Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nü asla unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı acı dolu yüreklerimizden kopup gelen en yüksek sesimizle bir kez daha ilan ediyoruz.’