Urumçi katliamının yıl dönümünde Çin zulmüne tepki

Urumçi katliamının yıl dönümünde Çin zulmüne tepki
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği üyeleri, 11 yıl önce Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de meydana gelen katliamda Çin zulmüne tepki gösterdi.
Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında konuşan Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, " 5 Temmuz 2009 yılında ata yurdumuz Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de meydana gelen. Binlerce soydaşımızın şehit edildiği, on binlerce insanımızın yaralandığı ve yine yüz binlerce insanımızın tutuklandığı Urumçi Katliamının yıl dönümde acımızı ve öfkemizi haykırıyoruz. Sanılmasın ki yalnız ve biçareyiz. Sanılmasın ki hürriyet denilen o kutlu ışık bizden ötelere kaçmıştır. Hayır, yanılıyorsunuz. Yüceler yücesi Rabbimizin ilahi hükmüne boyun eydik, teslim olduk. Biliyoruz ki; O kendine iman eden mazlumları yalnız ve çaresiz bırakmaz. İstiklal ve istikbalimiz. Türk milletinin kendine hedef koyduğu kızıl elma mefkûresinin burçlarında dalgalanmaktadır. İşte bu iman ve inançla zalim ve eli kanlı Çin devletinin zulmüne rağmen, geleceğe emin adımlarla yürüyoruz. Geleceğimizi Türk- İslam âleminin birlik ve beraberliğinde görüyoruz. Dün dil ile ikrar ettiğimiz sözleri bu gün kalbimizde taşıdığımız imanla daha da inanmış bir şekilde haykırıyoruz. Akıttığın kanda boğulacaksın. Gün inanmış yüreklerin günüdür" dedi.
Tümtürk, "On bir yıl önce Urumçi caddelerini, sokaklarını ve hanelerini birer ölüm kafesine çeviren zihniyet on bir yıl öncenin intikamını alırcasına soydaş ve dindaşlarımıza eziyeti sürdürmektedir. Birleşmiş Milletler ve bağımsız kuruluşların verilerine göre bir milyon, bizlerin tahminlerinde ise en az üç milyon Müslüman Uygur Türkü bu gün nazi kamplarını aratmayan sözde eğitim kamplarında esir durumdadır. Sağlık başta olmak üzere hiçbir insani şartın bulunmadığı bu kamplarda bulunanlar Çin’e sadık birer köle olmaya zorlanmakta, kampta tutulan insanlarımızın evlerine Çin’den getirilen yüz binlerce Çinli memur zorunlu olarak misafir edilmektredir" diyerek açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
"Kızlarımız Çinliler ile evlenmeye zorlanmakta, yavrularımız Çinlileştirilmek üzere ailelerinden koparılmaktadır. Müslüman Uygur Türk’ünün âlimleri, edipleri, aydınları, sanatçıları akıl almaz işkencelerle Çin zindanlarında birer ikişer şahadete varmaktadır. Sözde eğitim kampları bu gün organ ticaretinin de merkezi olmuş durumdadır. Öldürülen her Uygur Türkünün organları başta komünist Çin yönetimine, ardından Çinli zenginlere pazarlanmaktadır. Durum öylesine bir vahim hal almıştır ki, ne yazık ki bazı petrol zengini Müslüman ülkelerin idarecileri ve önde gelen aileleri de bu yolla organ temin etmeye başlamıştır. Helal organ pazarı kuran Çin böylece öldürdüğü Türkün cesedinden bile para kazanır olmuştur.
Ata toprağımız Doğu Türkistan’da bunlar yaşanırken Türk ve İslam aleminin ölüm uykusunda ki sessizliği bizleri derinden yaralamaktadır. Elin kırk kat yabancısı ve gayri müslüm devletlerinin Çin’e karşı yükselen sesi karşısında acaba ne zaman utanç duyacağız. Müslüman ve Türk olan Uygurların karşılaştığı bu vahşet cenderesi ne yazık ki her geçen büyüyerek devam etmektedir. Yüreğinde taşıdığı iman ile geleceğe ümitle bakmak dışında elinde, avucunda bir şey kalmayan halkımızın ümidi benim, sensin velhasıl biziz. Eğer bu cinayet şebekesi, bu katil ve terör yuvası zalim Çin devletine karşı bizimle olmayacaksanız. Biliniz ki; yarın bu işlenen suçların bir parça ortağı siz olacağınız gibi, en zayıf anınızı kollayan bu ikiyüzlü cellâdın kılıcı altında kendinizi ve milletinizi bulacağınızı unutmayın"