Türkiye'nin deprem gerçeği ile yüzleşmek için Cumhuriyet Meydanı'na davetlisiniz!

1999 yılında yaşanan korkunç Marmara depreminin yıl dönümünde Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kayseri şubesi tarafından dikkat çeken açıklamalar yapıldı. 1999 depreminin ardından yeterli tedbirlerin alınmadığına yer verilen açıklama da 'Alınmayan tedbirlerin bedelini 6 Şubat'ta acı bir şekilde ödedik' ifadeleri kullanıldı. Detaylar Kayseri Olay'ın Kayseri haberinde.

Türkiye'nin deprem gerçeği ile yüzleşmek için Cumhuriyet Meydanı'na davetlisiniz!
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Türkiye’nin acı gerçeklerinden olan deprem 17 Ağustos 1999 yılında kendini en acı şekilde hatırları. Marmara depreminin üzerinden çeyrek asır geçti. Tam 25 yıl önce yaşanan 17 Ağustos depremi yıl dönümünde anılıyor. 

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kayseri Şubesi tarafından da depremin yıl dönümünde dikkat çeken açıklamalar geldi. 

Açıklamada şu ifadelere yer verildi; 

“Tarihimizin en büyük afetlerinden biri olan Büyük Marmara Depreminin üzerinden çeyrek asır geçti. Gölcük merkezli 7,4 büyüklüğündeki deprem başta Marmara bölgesi olmak üzere tüm Türkiye`yi derinden etkilemiştir. Yalnızca can ve mal kayıpları itibariyle değil meydana geldiği bölgenin, sanayinin ve nüfusun yoğunlaştığı bir coğrafya olması dolayısıyla depremin ekonomik ve siyasal sonuçları da ağır olmuştur. 

Tüm ülkeyi sarsan bu afetin ardından depremlere yönelik konular kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmış, depremlere yaklaşımın yalnızca afet sonrası müdahale ve yara sarma faaliyetleriyle sınırlı tutulamayacağı, depremlere hazırlık çalışmalarının enine boyuna değerlendirilerek kalıcı çözümler üretilmesi gerektiği konusunda bir konsensus oluşmuştur. Nitekim devam eden süreçte birçok kamu kurum ve kuruluşu, üniversiteler ve meslek odalarınca depreme yönelik hazırlık, güvenli ve sağlıklı kentleşme konularında bilimsel-teknik çalışmalar yapılmış, raporlar hazırlanmış, eylem planları oluşturulmuştur. Afete hazırlık konusunda yürütülen tartışmalar gündemden çıkmamalı, yapılan bilimsel-teknik çalışmalar kurumların tozlu raflarında unutulmaya terk edilmemelidir.

Başta İnşaat Mühendisleri Odası deprem gerçeğinin unutulmaması, gerekli tedbirlerin alınması için bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini ısrarla hatırlatmaya, kamuoyunda farkındalık oluşturmaya çalışmış, yetkili kurumları harekete geçmeye çağırmıştır. 
Biz İnşaat Mühendisleri olarak her 17 Ağustos’ta ülkemizin yapı stoku, yapı üretim ve denetim süreci başta olmak üzere depreme hazırlık konusundaki uyarılarımızı ne kadar vurgulasak da alınmayan tedbirler, görmezden gelinen deprem gerçeği sonucu can ve mal kayıpları yaşanmaya devam etmiştir. Orta ölçekli sayılabilecek depremlerde bile can kayıplarının ve bina hasarlarının bu kadar büyük olması adeta 6 Şubat Depremleri öncesi bir uyarı niteliği taşımıştır. 

‘Yapı stokumuz alarm veriyor’

Depremlere hazırlık çalışmalarının başında yapı stokunun iyileştirilmesi gelmektedir. Oysa ülkemizde yapı stokunun durumu tam anlamıyla belirsizlik içindedir. Öyle ki Türkiye’de yapı stokunun sayısı, bunların ne kadarının riskli olduğu tam anlamıyla bilinmemektedir.

‘Yapı üretim süreci düzenlenmelidir’

Afetlerde oluşan yapı hasarlarının önemli bir kısmı yapı üretim sürecindeki hatalardan kaynaklanmaktadır. Güvenli yapı üretim sürecinin olmazsa olmazı ise şantiye şefliği görevinin eksiksiz olarak yerine getirilmesidir.

Halkın can ve mal güvenliğini yakından ilgilendiren yapı üretim sürecinin anahtar pozisyonunda olan şantiye şefinin, taşıdığı sorumluluk ve şantiye alanında yüklendiği görevin kapsamı dikkate alındığında şantiyeden hiç ayrılmaması gerekirken, mevzuatın izin verdiği haliyle 4 ayrı işin şantiye şefliğini yapma şansı yoktur. Üstelik ilgili mevzuata göre, yapım işinin tek ruhsata bağlı veya toplu yapı niteliğinde olması halinde yapı inşaat alanı sınırı uygulanmamaktadır. Bir deprem coğrafyası olan ülkemizde şantiye şefliği, 1500 m² üstü bütün işlerde tam zamanlı olarak yapılmalıdır.

‘Yapı denetimi sistemi değişmelidir’

6 Şubat 2023 depremlerinin ardından kamuoyunda en çok tartışılan konulardan biri de yapı denetimi süreçlerine ilişkin endişeler olmuştur. Nitekim bu endişe hiç de yersiz değildir.

2001 yılında çıkarılan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunla denetim hizmetinin kamusal niteliği yok sayılarak denetim hizmeti ticarileştirilmiştir. Öyle ki 2019 yılına kadar müteahhitlerin kendi denetim şirketlerini belirlediği bir sistem yürürlükte olmuş ve 18 yıl boyunca müteahhitler kendi yaptıkları yapıların denetimini kendi seçtikleri ve ücretini ödedikleri denetçilerle yürütmüştür. 

Yapı denetim sisteminde yapılan düzenlemelerle; 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yapı denetiminde ‘e-dağıtım’ sistemine geçilerek, hangi yapıda, hangi yapı denetim kuruluşunun görev alacağının elektronik ortamda bakanlık tarafından belirleneceği bir değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle, yapı denetim kuruluşunun müteahhit ile olan ilişkisinin kesilmesi doğrultusunda kısmen olumlu bir gelişme sağlamıştır. Ne var ki denetimin bağımsızlaştırılarak yapı kalitesinin artırılmasını amaçlayan düzenleme yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Özellikle bu düzenlemeden sonra şantiye sahalarında yapı denetimi görevini icra eden mühendislere yönelik şiddet olayları artmış, sözlü ve fiziki şiddet olayları tırmanışa geçmiştir.

Meslektaşlarımızın görevlerini doğru ve sağlıklı bir şekilde yerine getirmesinin engellenmesi ve şantiyelerde şiddete uğramasına karşı önlem alınması gerekmektedir. Meslektaşlarımızın şantiye sahalarında verdiği hizmet kamusal niteliktedir. Şantiyelerde denetim ve yönetim görevini yürüten meslektaşlarımız kamu görevlisi niteliğinde sayılmalı, can güvenliklerinin sağlanması da bizzat kamu gücünün sorumluluğunda olmalıdır.

‘Yetkin mühendislik ve belgelendirme’

İnşaat Mühendisliği içinde birçok alt disiplini barındıran, lisans eğitimi sonrasında da meslek içi eğitim ve uygulama tecrübesi gerektiren bir meslek alanıdır. Oysa bugün 4 yıllık mühendislik lisans programını tamamlayan bir mühendis neredeyse sınırsız imza yetkisiyle sektörde faaliyet yürütebilmektedir. 

İnşaat mühendisliğinin ilgi alanına giren konularda halkın can ve mal güvenliğinin korunması, yapı üretim süreçlerinin denetlenebilmesi, ülke kaynakların etkin ve verimli kullanılabilmesi amacıyla, dünyada çeşitli biçimlerde örnekleri bulunan ‘Yetkin Mühendislik’ sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir. 

Sonuç olarak;
Marmara Depreminin üzerinden geçen 25 yılda alınmayan tedbirlerin bedelini son olarak yaşadığımız 6 Şubat Depremlerinde acı bir şekilde ödedik. Aradan geçen bunca zamandan sonra 6 Şubat Depremlerinin hemen ardından benzer konular tekrar tartışıldı, kentlerimizin afetlere karşı hazırlıksızlığı tüm çevrelerce açık bir şekilde görüldü. Ne yazık ki bu son yaşanan depremde gündemden çıkmış görünmektedir. Oysa önlem almak için kaybedilecek tek bir günümüz bile yoktur. 

Depremin 25. yılında hayatını kaybeden yurttaşlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor, İnşaat Mühendisleri Odamızın yapı stokunun tespiti, yapı üretimi, denetimi, kentsel dönüşüm ve mühendislik hizmetlerinin belgelendirilmesi konuları başta olmak üzere bugüne kadar yaptığı açıklamalarda, kurumlara ilettiği raporlarda ifade edilen çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğini önemle vurguluyoruz.

'Önce Cumhuriyet Meydanı ardından Millet Bahçesi ve Tuna Life AVM’ye davetlisiniz'

Diğer yandan deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmek için İnşaat Mühendisleri Odası olarak 17-18 Ağustos günlerinde Kayseri Meydan, Millet Bahçesi ve Tuna Life AVM’de sergi ve VR izlentisi düzenleyeceğiz. Hatay’da depremin 18. ayında VR video çekimiyle bunları sizlerin de deneyimlemesini istiyoruz. VR gözlüklerle ‘Deprem Sonrası Hatay’ın 18. Ayı’ videomuzu sergimiz boyunca izleyebileceksiniz. 
Sergimiz boyunca deprem konusunda yurttaşlarımızı bilgilendirmek amacıyla Odamız tarafından hazırlanan Deprem Değil Bina Öldürür! Broşürümüzün dağıtımı yapılacaktır. ‘Nitelikli Mühendislik Hizmeti Hayat Kurtarır!’ temel vurgumuzdur.
3 bölümden oluşan ve titizlikle hazırladığımız etkinliğimize tüm üyelerimizin ve yurttaşlarımızın katılımını bekleriz.”
 

Türkiye'nin deprem gerçeği ile yüzleşmek için Cumhuriyet Meydanı'na davetlisiniz!