Türkiye Kamu-Sen'den 'Vergide adalet' çağrısı
Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Kamil Ünal’ın “Adil bir vergi sistemi istiyoruz” dedi. Ünal, “Kayıtlı çalışanları yolunacak kaz gibi gören bu vergi politikası, gelir dağılımının geniş kitleler aleyhine bozulmasında büyük pay sahibi olmaktadır” diye konuştu.
Ünal, açıklamasında şu ifadeleri kullandı, “Ülke içinde gelir dağılımını düzenlemenin en etkin yollarından bir tanesi de uygulanan vergi politikalarıdır. Vergi politikalarının temel amacı, çok kazanandan çok, az kanandan az vergi almak yoluyla, toplanan vergilerin kamu hizmetleri aracılığıyla topluma döndürülmesi, böylelikle de düşük gelirli ile yüksek gelirli kesimler arasındaki dengenin sağlanmasıdır. Ne yazık ki ülkemizde bu durum tersine bir yol izlemektedir. Kamu tarafından izlenen vergi politikasının temelinde belli kesimlerden yüksek oranda vergi alınması ve vergi vermesi gereken fakat vermeyenlerden vergi alınamaması yatmaktadır. Hal böyle olunca iktidarlar da kamu harcamalarına kaynak oluşturacak gelirlerin başında gelen vergiyi, tahsilin en kolay olduğu kesimden yani kayıt altında çalışan kesimden almakta ve kaynağından kesilen vergiler yoluyla kaynak ihtiyacını gidermeye çalışmaktadır. Bu durum ülkemizde öylesine çarpık bir hal almıştır ki, toplam gelir vergisi tahsilatının yaklaşık %50’si GSYİH’nın yalnızca %7’sini alabilen çalışan kesim tarafından ödenmektedir. Gelir dağılımının vergiler yoluyla etkilenmesinde önemli olan bir başka kriter, vergilerin dolaylı mı yoksa dolaysız olarak mı toplandığıdır. OECD ülkelerinde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranı ortalama %35 iken, Türkiye’de bu oran %68’ler dolayındadır. Buna göre adaletsiz vergi toplamanın bir göstergesi olan dolaylı vergilerin, Türkiye’de dolaysız vergilerin yerine ikame edildiği görülmektedir. Buna ek olarak 2003 yılında en yüksek gelir grubundan alınan vergi oranı 5 puan indirilerek %40’tan %35’e çekilmiş, 2006 yılında yapılan bir düzenleme ile orta- düşük gelirli grubun gelir vergisi oranı %25’ten %27’ye çıkarılmıştır. Kayıtlı çalışanları yolunacak kaz gibi gören bu vergi politikası, gelir dağılımının geniş kitleler aleyhine bozulmasında büyük pay sahibi olmaktadır. Çünkü bu yolla ücretli, sabit gelirli kesimin satın alma gücü önemli ölçüde daraltılmaktadır. Buna karşılık hazine bonoları ve devlet tahvillerinin vergiden muaf tutulması, rant gelirleri lehine gelir dağılımının bozulmasına sebep olmaktadır.
“VERGİ YÜKÜ HAFİFLETİLMELİ”
Vergi politikalarındaki bu adaletsizlik nedeniyle, zaten düşük ücret alan ve büyük ölçüde ülkenin en fakir kesimini oluşturan kamu görevlileri, KİT çalışanları, işçiler ve asgari ücretliler kısa sürede bir üst vergi dilimine tabi olmakta, maaşları düşmekte ve temmuz ayında aldıkları maaş zammının büyük bölümü artan gelir vergisi ödemesine gitmektedir. Ayrıca bilindiği gibi ücretli kesimin vergileri stopaj usulü ile kesilirken, diğer kesimlerin vergilerinin bir dönem sonra ve taksitler halinde tahsil edilmesi, hatta bir süre sonra çıkarılan vergi afları yoluyla indirime gidilmesi, enflasyonun AB ve ABD gibi gelişmiş bölgelere oranla yüksek düzeyde olduğu ülkemizde, izlenen vergi politikası ile gelir dağılımının geniş kitleler aleyhine bozulmasında rol sahibi olmaktadır. Yaşanan bu olumsuzlukları gidermenin yolu, çalışanlar üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesidir. Bunun için Türkiye Kamu-Sen olarak iki farklı öneri getiriyoruz: Birincisi, gelir vergisinin %15 orana denk gelen alt diliminin tatminkâr seviyede yükseltilerek çalışanların yıl içinde %20’lik vergi dilimine girmelerinin önlenmesidir. Bu konuda herhangi bir yasal düzenlemeye gerek yoktur. Her yılın başında Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından gelir vergisi tarifesi yayınlanmaktadır. Burada alınacak bir prensip kararı ile gelir vergisi alt diliminin yükseltilmesi sağlanabilir. İkincisi ise, kamu görevlileri, KİT personeli ile sözleşmeli personelin gelir vergisi kesintilerinden dolayı yaşadığı adaletsizliğin ve mağduriyetin giderilmesi adına 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23. maddesine, Devlet memurlarına ödenen taban aylık tutarının söz konusu çalışanlar için Gelir Vergisi’nden muaf tutulmasını sağlayacak bir hükmün eklenmesi şeklindedir. Ülke içinde sosyal güvenliğin sağlanması, işsizliğin önlenmesi, emeğiyle yaşayanların korunması ve hayat standartlarının yükseltilmesi yoluyla sosyal eşitsizlikleri giderme işlevini yüklenen devlete sosyal devlet denir. Amacı, sosyal ve ekonomik açıdan güçsüz vatandaşlara yardım ederek sosyal adaleti ve insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyini sağlamak olan sosyal devlette, bu unsurların sağlanması devletin bir ödevi, vatandaşların da hakkı olarak ortaya çıkmaktadır. Öyle ise, adil bir gelir dağılımı sağlamak, sosyal devlet ilkesini benimsemiş olan ülkemiz için bir zorunluluktur. Bu nedenle gelir dağılımının daha adaletli bir şekilde gerçekleşmesinin ana unsuru olan vergi politikalarının biz çalışanlar lehine düzenlenmesini istemek her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının anayasal hakkıdır. Dolayısıyla bizler bu anayasal hakkımızı kullanarak yıllardır üzerimizde ağır bir yük olan gelir vergisi sorununun bir an önce çözülmesini istiyor ve bu konunun ülkemizi idare edenlerin yükümlülüğünde olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz
“MEMUR VERGİYE ÇALIŞIYOR”
Memurların enflasyona yenik düşen maaşlarına bir darbe de her yıl Gelir vergisinden dolayı artan vergi yükünden geliyor. Gelir vergisinin en düşük vergi oranı olan %15’lik sınırına giren kazanç miktarı yeterince yükseltilmeyince, ücretliler üzerindeki vergi yükü giderek artıyor. Özellikle sözleşmeli çalışanların korkulu rüyası olan vergi, yılın ilk aylarından itibaren kamu görevlilerinin belini bükerken Kasım ayı itibarı ile kamu görevlileri arasında en düşük maaş alan yardımcı hizmetliler de bir üst vergi dilimine geçti. Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezinin yaptığı araştırmaya göre Gelir vergisi oranlarını belirleyen kazanç dilimlerinin yıllar içinde neredeyse hiç artmaması nedeniyle çalışanlar, daha yılın ilk aylarında bir üst kazanç dilimine geçiyor ve ödedikleri gelir vergisi oranı %15’ten %20’ye çıkıyor. Öyle ki, %15 oranında gelir vergisi kesilen brüt kazanç dilimi üst sınırı 2009 yılında 8,7 bin lira iken 2015 yılında bu rakam 12 bin lira, 2017’de 13 bin lira, 2018’de ise 14 bin 800 lira oldu. Memurların tamamı Kasım ayı itibarı ile %20’lik gelir vergisi dilimine girdi. Hükümet, çalışanlar üzerindeki vergi yükünü iyice artırıp, 2017 yılında 13 bin lira olan %15’lik gelir vergisi üst sınırını, 2018 yılı için 14 bin 800 lira olarak belirleyince bütün ücretlilerin 2018 yılı içinde bir üst vergi dilimine geçmesi ve 5 puan daha fazla vergi ödemesi kesinleşmişti. Buna göre sözleşmeli personelin büyük çoğunluğu daha nisan ayı dolmadan %20’lik vergi dilimine geçerken doktor, öğretmen, hemşire, gibi birçok kamu görevlisinin ödediği gelir vergisi oranı mayıs ile eylül ayları arasında %20’ye yükselmişti. Birçok kamu görevlisi daha yılın ikinci yarısına ilişkin maaş zammını alamadan ödedikleri vergiler %5 oranında artmıştı. Şimdi ise kamu görevlileri arasında en düşük maaş alan yardımcı hizmetliler de %20’lik vergi dilimine girdi ve Kasım ayı itibarı ile 2 milyon 700 bin kamu görevlisinin tamamı bir üst vergi diliminden gelir vergisi ödemeye başladı. Hal böyle olunca bir taraftan enflasyon maaşları eritirken diğer yandan da artan vergiler nedeniyle ele geçen ücretlerde büyük düşüler yaşandı.
“EN FAZLA MAĞDURİYETİ KİT ÇALIŞANI VE SÖZLEŞMELİ PERSONEL YAŞIYOR”
KİT’lerde ya da diğer kuruluşlarda çeşitli adlar altında sözleşmeli olarak çalıştırılan personel, gelir vergisi bakımından en mağdur kesim oldu. Gelir vergisi matrahı 5460 TL olan ve yaklaşık 5 bin TL net maaş alan bir mühendis, mart ayında 819 lira gelir vergisi öderken, nisan ayının ortasında %20’lik vergi dilimine girdi ve mayıs ayında ödediği vergi miktarı tam 273 lira artışla aylık bin 92 liraya ulaştı. Maaşına temmuz ayında 432,5 lira zam gelmiş olmasına rağmen ağustos ayında %27’lik vergi dilimine giren mühendisin ödediği aylık vergi miktarı bin 601,72 TL’ye çıktı. Böylece sözleşmeli mühendisin maaşına yapılan 432,5 TL’lik artışa rağmen ödediği vergi yıl içinde aylık 782,72 TL arttı ve maaşı da yıl başına oranla 350,22 TL azalmış oldu. Benzer bir durum sözleşmeli olarak çalışan öğretmenler için de gerçekleşti. 2018 yılı başında ek derslerle birlikte 3 bin 750 TL dolayında maaş alan bir sözleşmeli öğretmen, yıl başında 614,25 TL gelir vergisi öderken, nisan ayı itibarı ile %20’lik vergi dilimine geçti ve 819 TL vergi ödemeye başladı. Bu öğretmenin maaşı daha temmuz zammını almadan 204,75 TL azaldı. Temmuz ayında enflasyon farkı ile birlikte 324,38 TL zam alan sözleşmeli öğretmenin ödediği gelir vergisi miktarı da 889,84 TL’ye yükseldi. Eylül ayı itibarı ile %27’lik vergi dilimine giren öğretmenden aylık bin 201,3 TL gelir vergisi kesilmeye başlayınca, aldığı zamma rağmen bu öğretmenin maaşı da sene başına göre artmak yerine aylık tam 262,67 TL azalmış oldu.
“HEMŞİRELER DE ADALETSİZLİKTEN PAYINI ALIYOR”
Çalışma, hemşirelerin de adaletsizlikten payını fazlasıyla aldığını ortaya koydu. Buna göre döner sermaye ödemesi de alan 1. derecenin 3. kademesindeki bir hemşirenin maaşından, bu yılın başında 398,62 lira gelir vergisi kesilirken vergi oranında yaşanan 5 puanlık artışla, ödediği vergi temmuz ayında 577,47 liraya yükseldi. Böylece bir hemşirenin ödediği gelir vergisi 178,85 lira arttı dolayısıyla maaşı da aynı oranda azaldı.
“MEMURLARIN ÖDEDİĞİ VERGİ, YAPILAN ZAMDAN VE ENFLASYONDAN DAHA FAZLA ARTIYOR”
Konfederasyonun Ar-Ge Merkezi tarafından yapılan araştırmada, ücretlilere yönelik vergi dilimi belirlenirken enflasyonun ve maaşlara yapılan zamların dikkate alınmaması nedeniyle, memurların ödediği verginin çok daha yüksek oranda arttığı belirtildi. Böylece memurun ödediği vergi yıl içinde gerçekleşen enflasyon artışını da maaşlara yapılan oransal artışları geride bırakıyor.