Tarafsız olmak...

Tarafsız olmak...
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Cumhurbaşkanından, Belediye Başkanına, hatta mahalle muhtarına kadar, günümüzün yönetenleri, tek bir şeyden hiç hazzetmiyorlar;
Doğruyu duymaktan, eleştirilmekten, uyarılmaktan.
Hele muhalifseniz, düşman cephesinde yerinizi almanız kaçınılmazdır.
Oysa demokrasilerde, tarafsız davranmak, uyarılmak, ikaz edilmek, yol göstermek yönetenler için bir kazanım olmalı.
Eleştiriler dikkate alınmalı, adım atılırken ona göre atılmalı.
Ama bakıyorsunuz, şaklabanlık, dalkavukluk, yalakalık zirvede.
Yetenekli dalkavuklar tepelerde gezdiriliyor.
Doğruya doğru diyenlerden ise köşe bucak kaçılıyor.
Bunu en acı şekilde hissettiğimiz alanlardan biri de maalesef kültür, sanat ve basın..
Yıllardır şarkılarını büyük bir beğeni ile dinlediğimiz Yavuz Bingöl'ü ele alalım.
Bir banka reklam filmi için, tüm değerlerini ayaklarının altına alıp çiğnedi.

Kendisini seven topluma derin bir hayal kırıklığı yaşattı, sonuç siyasetçilerin çöp sepetine atıldı. 
Babası, ağabeyi bile, "Keşke alzheimer olsaydık da tanık olmasaydık yaşananlara" diyebilecek kadar yıkıldılar.
Sakın yanlış anlaşılmasın, Yavuz Bingöl'e bu tepki Cumhurbaşkanı ile şarkı söylediği için değil.

Berkin Elvan için Sayın Cumhurbaşkanının sarf ettiği sözleri normal karşılamasından dolayı geldi.
Mesela Alev Alatlı.
Saygı duyduğum, eserlerini bayılarak okuduğum bir yazar.
Ama, aldığı ödül için kürsüye çıktığında yaptığı konuşmada yağın ölçüsünü o kadar kaçırdı ki, Emine Erdoğan bile gözleri yağdan etkilendiği için gözyaşlarına hakim olamadı.

Bingöl ve Alatlı’dan sonra zaten, beyaz perdenin ve sahnelerin kral ve kraliçeleri sıraya girdiler, ‘saraydan nemalanmak’ adına.
Oysa ne gerek vardı.
Bir teşekkür edip ödülünüzü alsaydınız, geri elinizden mi alacaklardı.
Ne oldu, kişiliğinizi sermaye yaptınız, sonuçta hatırlayanınız bile kalmadı, kalmayacak.

Hatırlayanlar ise sizi hep öfke ve hüzünle anacak.
Şimdiye kadar yaygın ve sosyal medyada o kadar çok örneğine rastladık ki, dalkavukluğun, şaklabanlığın, soytarılığın.
Kimi “kıç kılı oldu" kimi "Karımla aynı yatakta görsem şüphelenmem" dedi, kimi "erkekle evlenmek caiz olsaydı evlenirdim" dedi, kimi "Ona dokunmak, Peygambere dokunmaktır" dedi, kimi kendisini “kutsallarla eşdeğer” noktalarda gördü.
Bunların bir bölümü, sokaktaki insandan geldi, yadırgamadık.
Ama içlerinde öyleleri vardı ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın benzetmesi ile kitap yüklü merkeplerdi onlar.
Yani onları okumuş-yazmış toplum öncüsü olarak görüyorduk.
Maalesef bunların bir bölümü yerel ve ulusal düzeyde çok sık rastlamaya devam ediyoruz.
O kadar hızlı yuvarlanıyorlar ki, köşeleri kalmamış yusyuvarlak olmuşlar.
Ey gazeteciler, ey yazarlar, ey sanatçılar, ey toplum öncüsü kabul edilenler.
Bizler, yaşanan gerçekleri toplumla kaygı duymadan, kimseye kendimize daha yakın görmeden toplumla paylaşmak zorundayız.
Zira bizler böylesi ulvi bir misyon üstlendik.
Bizler yazı yazan, konuşan ve toplumun sesi olması gereken kesimiz.
Elbette kırmızı çizgilerimiz vardır.
Elbette, toplumsal değerler bizim olmazsa olmazımızdır.
Elbette din, ahlak, erdem, demokrasi, fazilet, millet, bayrak, ülke bütünlüğü bizim önceliklerimizdir.
Ama lütfen, elinize kalem aldığınızda ya da mikrofon karşısına geçtiğinizde, vicdanınıza söz ve yetki verin.
Onun söylediklerini kaleme alın ya da seslendirin.
Çünkü, gidişat iyi değil.
Toplumsal değerlerimiz alt üst edildi.

Millet olarak bölündük, parçalandık, düşmanlaştırıldık birbirimize.

Çünkü değerlerimizle birbirimize düşürülüyoruz.

Çünkü yüce dinimiz pazar tezgahında.
Üzerine çıkıp tepinerek siyasi ve mali menfaat sağlayanları her köşe başında görüyoruz.
Hep birlikte, yanlışa yanlış dersek bu gidişat değişir inanın.
“Kıç kılı” olmakla övünenlere değil, ama söylemleri ile toplumu hayal kırıklığına uğratanların bir özür borcu vardır bu millete.
Yalakalık, şaklabanlık kısa vadede size kazandırır belki ama unutmayın, elde ettiğiniz maddi menfaatlerin karşılığı onurunuz gidiyor, haysiyetiniz gidiyor, kişiliğiniz gidiyor.
Farkında değil misiniz?
Zaman zaman ben de tarafsız olmamakla eleştiriliyorum.
Eleştirenler haklı.
Tarafsızlık diye bir şey yoktur.
Önemli olan, akıldan, vicdandan, insaftan, iz-an’dan taraf olmaktır.
Ve ben de bunların tarafındayım, olmaya da devam edeceğim.