SUNUM..
Çok önemlidir sunum.. Ondandır, “Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır” sözünü baş köşede tutmamız. Samimiyet, dürüstçe yapılan bir itiraf, önyargıları yıkar, yok eder. Ama bir de, yaşanan acı durumu, fotoğrafın bir bölümünü öne çıkararak yutturmak hinliği vardır ki, kafasında gram beyin olan buna hemen isyan eder. Efendim sadede gelelim; Paramızın Bakanı açıklama yapmış ve demiş ki; “Türk Lirası Ağustos’tan bu yana, dolar karşısında yüzde 20 değer kazandı..” Vallahi doğru. Ağustos sıcağında, 7 liranın üzerine çıkan dolar bu gün an itibarıyla 5 lira 35 kuruş. Yani Ağustos’u baz alırsanız, bakanın sözünün altına imzanızı atarsınız. İşte buna, fotoğrafın bir bölümünü kullanarak milleti yanıltmak denir. Zira, 2 Ocak 2018 tarihine gittiğimizde, yani 11 ay geriye gittiğimizde ABD Dolarının değerinin 3 lira 75 kuruş olduğunu görürsünüz. Demek ki, yılbaşını baz aldığımızda ise paramız dolar karşısında yüzde 30’u aşan oranda değer kaybetmiş. Sayın bakanın bu alicengiz oyununa kim inanır derseniz, “Aya 4 şeritli yol yapılacağına” inanlar, inanmakla kalmaz, bakanın sözlerine iman eder. Ama mantıkla hesapladığınız zaman da şöyle bir durum çıkıyor; “Paramız yılbaşından, Ağustos Ayı ortalarına kadar dolar karşısında yüzde 80 değer kaybetti, Ağustos’tan sonra bunun yüzde yirmisini geri aldı, ama hala yılbaşından bu yana paramızın dolar karşısında değer kaybı yüzde 50 dolayında..” Ayrıntıyı bırak ey yurttaş, özetleyelim istersen; “Türk Lirasının alım gücü yılbaşından bu yana yüzde 50 düştü. Yani 1 Ocak’ta 50 liraya aldığın her mal bu gün net 75 lira..” Şimdi anladın mı? Samimi siyasetçi, paramızın acınası halini benim yaptığım tarife göre yapar. Ama kandırmacaya başvurduğunuzda, “Paramız Ağustos Ayından bu yana dolar karşısında yüzde 20 değer kazandı” sözü geçerli hale gelir. Sadece bir soru sormak lazım paramızın dolar karşısında değer kazandığını iddia eden zata. Yılbaşında ülkeyi, Ağustosta ülkeyi başka hükümetler mi yönetiyordu da siz devralınca işler rayına girdi. Bakan, garibana diyor ki, “Biz iktidar olarak kaybettiğin koyununu canlı olarak bulamadık belki, ama postunu sapasağlam bulup sana getirdik..” Postla yetinmek ya da “Koyunun etini kim yedi?” diye sormak ise vatandaşın tercihine kaldı. Bir başka konu.. Perşembenin gazetelerinin ortak manşeti.. “Suriyeye giriyoruz”du. Daha önce de yazdım, bir kez daha hatırlatayım. Türkiye’nin 900 kilometrelik güney sınırı boyunca bir Kürt Devleti’nin kurulması, Türkiye’nin geleceğini risk altına sokar. Ancak, 8 yıldır izlenen Suriye Politikası’nın acı sonucunu yaşadığımızın altını kalın çizgilerle çizmek isterim. Başka gün yokmuş gibi, Cumhuriyet Bayramı’nda, Irak’taki teröristleri Suriye’deki teröristlere yardım için gönderen, onlara topraklarımızı açan iktidar CHP iktidarı mıydı? ABD’nin binlerce tır dolusu silahı buradaki kürt oluşumlarına vermesini sessizce seyreden CHP İktidarı mıydı? Bu günün terörist lideri Salih Müslüm’ü Kırmızı Halı üzerinde karşılayıp, devletin üst makamlarında ağırlayan CHP Lideri miydi? Ve bir başka uyarı. Hasmınıza, kendisini dövmeye gideceğinizi ilan ederseniz, hasmınız hazırlığını yapar, silahlanır ve sizi öyle bekler. Ama sessizce gider ve hasmınızın karşısına çıkarsanız onu, hazırlıksız yakalarsınız. Davul çalarak başka ülkenin topraklarına yönelik askeri harekat yapılmaz. Oldu olacak, Suriye’nin Kuzeyine kaç asker, kaç tank, kaç top ile gideceğinizin envanterini de yayınlayın da teröristler ona göre önlem alsın. Evet Suriye’nin Kuzeyindeki her oldu bitti Türkiye’nin geleceğini ilgilendirir. Evet burada oluşturulmaya çalışılan Kürt yapılanmasına, Kürt Devletine kesinlikle izin verilemez, verilmemelidir. Ama, vatanını korumakla yükümlü Suriye gençliği, ülkelerinden kaçırdıkları paralarla Türkiye’nin sahillerinde nargile keyfi yaparken benim askerimin ABD Destekli terör unsurları ile mücadele etmesini vicdanım kabul etmiyor. Derhal bir Kararname ile, eli silah tutan ülkemdeki Suriye gençliği silah altına alınmalı ve ülkelerinin Bekası için Suriye’nin Kuzeyine girmeleri sağlanmalıdır. Sonra ülkede kalan Suriye Yurttaşlarının bu bölgeye yerleşmeleri temin edilmelidir. Hele hele, Suriye’nin Kuzeyini işgal gibi, ABD ve Rus Emperyalizmine yarayacak bir askeri hamleden de kesinlikle uzak durulmalıdır. Ve bir kez daha uyarmakta yarar var; Savaş, müdahale gibi devletlerin yürüteceği faaliyetler, tüm Dünyaya ilan edilerek yapılmaz. Dünya yapıldıktan sonra öğrenir.