'Peki yemin ne olacak?'

'Peki yemin ne olacak?'
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

CEZA Hukuku Profesörü Prof.Dr. Ersan Şen, siyaset gündeminde tartışılan idam cezası konusunda yaptığı açıklamada, “Cezayı mahiyette akademik seviyede idam cezasını savunan bir hukukçuyum.  İddialı bir söz söylemek istemem ama idam cezasını getirseniz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bağlayıcı kararlarından dolayı bir hukuk devleti ilkesinden, hukuktan vazgeçmek ile karşı karşıya kalırsınız. Bu nedenle bu konu siyasi kaygılarla gündeme getirilmemelidir” dedi.

Şen, ayrıca olası anayasa değişikliğinde Cumhurbaşkanlı yemini nedeniyle cumhurbaşkanının partisinde üst yönetici olamayacağını belirtti.  Tarafsız yargının amaçlandığı yeni değişiklikte yargı mensuplaırnın seçiminin de sorunları beraberinde getireceğini savunan Şen, “Yargı mensupları bir daha seçilmek için siyasetin kapısını aşındırmamalıdır.Otorite net çizgileri belirlemelidir. Kuvvetler ayrılığı koruyuculuğunu net ortaya koymalıdır” ifadelerini kullandı.

 Yeni Ufuklar Kültür Sosyal ve Yardımlaşma Derneği, tarafından düzenlenen yeni anayasa ve referandum sürecine ilişkin konferansa katılan Ceza Hukuku Profesörü Prof.Dr. Ersan Şen, çarpıcı açıklamalar yaptı.

Kayseri Kültür ve Turizm Müdürlüğü Konferans Salonunda gerçekleştirilen konferansın açılışında konuşan Yeni Ufuklar Derneği Genel Başkanı Mustafa Argunşah, “Türkiye’de 50 gün sonra bir oylama yapılacak. Belki kıyamet kopmayacak ama evet veya hayır oylaması sonunda ya  başkanlık sistemine geçilecek resmen ya da hayır çıkarsa parlamenter sistem devam edecek. Peşin peşin evet ya da hayır demekten ziyade, bizler de vatandaşın neye göre karar vermesi konusunda bilgilenmesi için Prof. Dr. Ersan Şen’i davet ettik. Yani Ersan şen hocamızın dediği gibi, şu TV dizilerinden bir kalkın ve 18 maddeyi okuyun, ne var, ne yok. Bilinçli olarak sandığa gidin” dedi.

 Daha sonra katılımcılara seslenen Ceza Hukuku Profesörü Prof.Dr. Ersan Şen,TBMM tarafından kabul edilen 18 maddelik Anayasa değişikliği ve referandum süreci ile ilgili görüşlerini paylaştı.

 Konuşmasına MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, FETÖ davalarında bazı sanıkların açıklamalarının ardından gündeme getirdiği idam cezasını  geri getirilmesi ve sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Parlamentodan bana gelirse ben imzalarım”  açıklaması ile gündeme gelen tartışmalara değinen Şen, eğer idam cezası getirilecekse Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) ve bunun yanında konseyin bağlayıcı kararlarından vazgeçmek anlamına geldiğini belirtti.

“SİZ MAGNA CARTA’YI, FRANSIZ KANLI DEVRİMİNİ YAŞAYAMAMIŞSINIZ. BU NEDENLE ATMAK KOLAY”

 “Hukuk olmazsa hayat olmaz, düzen olmaz, keyfilik olur. Güvenlikte olmaz” diyen Şen,  “Türk milleti hukuk çağını henüz bitiremediği için, hukukun anlam ve önemini idrak etmiş değildir. Hukukun evrensel ilkelerini terk etmek kolay. Hemen kaldıralım da diyebilirsiniz. Bu da kolay. Çünkü siz Magna Carta’yı, Fransız kanlı devrimini yaşayamamışsınız. Bu nedenle atmak kolay, bırakalım demek kolay. Şimdi zaman zaman idam cezası tartışması olur. Cezayı mahiyette akademik seviyede idam cezasını savunan  bir hukukçuyum. Bunu kitabımda yazdım, makalelerimde yazdım. Ölüm cezasının fayda ve sakıncalarını ele aldığımda insan hayatına karşı suç işleyenlerin bu cezayla cezalandırılmaları gerektiğini düşünüyorum ben. Yoksa siyasi irtibatlı başka suçlardan değil, ama ölüm cezası savunulabilir bir ceza olarak  tartışılmalıdır derim. Ama anayasa değişikliği teklifine düşünülen, sonra vazgeçilen bu düşüncesinin siyaseten getirildiğini görüyoruz. Bu cezayı getirmek mümkün olabilir mi? Hukuken buna bakmak gerekir. Eğer siz millet olarak, devlet olarak, ülke olarak Batı’ya dönüp kültüründen etkilenmeyin, kişi hak ve hürriyetleri açısından Batı sizin önünüzdeyse ve siz öyle ya da böyle İnsan Haklarına taraf olmuşsanız, ölüm cezasını kaldıran 6 ve 13’üncü protokolleri  bağlayıcı olarak kabul etmişseniz, anayasanın 17’inci maddesinin dışına ve kanunların dışına ölüm cezasını almışsanız, tekrar bu cezaya dönmenin yolu kanaatimce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa konsey üyeliklerinden vazgeçmek anlamına gelir. Vazgeçerseniz bunun sonucu nedir? İddialı bir söz söylemek istemem ama bir hukuk devleti ilkesinden hukuktan vazgeçmek ile karşı karşıya kalırsınız. İkincisi ise bireylerin, birey olmanın gereğidir, bireyin kazandığını terk etmesi demektir. Birey olarak ezildiğinizi düşündüğünüzde, kamu otoritesi konusunda bağımsız, tarafsız olarak inandığınız mahkemelere gidebilmelisiniz. Bağımsız, tarafsız mahkemelere gidip, derdinizi anlatabilmek, hızlı doğru sonuç alabilmek isteyebilirsiniz. Ama bu konuda idam cezasını getirelim dediğiniz de bu haklardan olabilirsiniz” şeklinde konuştu.

 “BEKARA BOŞANMAK KOLAY”

İdam cezasının siyasi kaygılarla gündeme getirilmemesi gerektiğini ifade eden Şen, şunları söyledi: “Ölüm cezası getirmek konusunda referandum, oy kaygısı ile değil, bunu gerçek manada getirmek istediğiniz de bu milletin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini bir birey kazancı olarak terk ettiğinizi ve  kaybedeceklerinizi bilmeniz lazım. Bekara boşanmak kolay. Bırakalım, olmazsa olmazsın bu, masumiyet karinesi olmasın. Kolay nasıl olsa uygulanmıyor. İnsanlar soruşturma aşamalarınsa suçlu  ilan ediliyor, terk edelim gitsin deyin ama böyle bir zihniyetle hareket edemezsiniz. Bu nedenle bu ülkenin evlatlarına hukuk öğretmek lazım.  Sorunun asıl kaynağı bu ülkede. Ağaç yaşken eğilir. Bu ülkede çocuklarımıza ya da geleceğimize öğretmemiz gereken insan hak ve hürriyetleri, hukuk evrensel ilkeleri, başkanların hak ve hürriyetlerine saygılı olmayı öğretmen lazım. Hukuk güvenliği hakkına sahip olmak, yarın kaygısına düşmemek lazım”

“HUKUKUN GÖSTERDİĞİ DOĞRULARDAN YÜRÜMEK ZORUNDASINIZ”

Yeni anayasa sürecinde “çift başlılık” konusunun da çok tartışıldığını anlatan Şen, bu sorunun 2007’den sonra yapılan değişiklikle gündeme geldiğini söyledi. Şen, “Çift başlılık, Türkiye’de 2007’den sonra yapılan değişiklik ile halkın seçtiği cumhurbaşkanı, halkın seçtiği hükümet ile çift başlılığa sebebiyet vereceği konusundaki sorunla buraya geldik. Peki bu değişiklik ile bu sorunu çözmek için mi hareket ediyoruz, yoksa 18 maddede farklı konular var mı? Bu siyasi parti kavgası, parti meselesi gibi görülürse siyaseten tarafların eleştirdiği noktalarda laiklik üzerinden,  mesele mezhepler üzerinden, etnik kimlik üzerinden tartışılırsa olmadık yerlere ve konuyu güvensizliğe götürüsünüz. Rejim tartışmasına götürürsünüz. Murad edilen cumhuriyetin terki değildir. Madde metni ile baktığınızda cumhuriyetin niteliklerine ilişkin değişiklik yok. Anayasanın 2 ve 3’üncü maddelerine müdahale yok, ama yapılan diğer değişikliklerle birlikte bu cumhuriyetin niteliklerine ilerde müdahale noktasına götürür. Bu endişeyi, iktidarda olan parti ile ana muhalefet partisi arasında tartışılır hale geldi.  İşte bu nedenle hukukun gösterdiği doğrulardan yürümek zorundasınız” dedi.

 

“YARGI MENSUPLARI BİR DAHA SEÇİLMEK İÇİN SİYASETİN KAPISINI AŞINDIRMASINLAR”

 

Anayasa teklifinde anlamadığı iki noktansın olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ersan Şen, şöyle konuştu: “Anayasa yapboz tahtası değil. Anayasa gündemi ile sürekli meşgul olamayız. Yargı ile ilgili sorun var. Yargı mensuplarından seçim hakkını onlarda tutmak gerekir,  tutamıyorsanız, Meclis’in seçeceği karma sistemi belirlenmelidir. Bir defa seçilecekler, görevlerini bitirsinler bir daha seçilmek için çaba göstermesinler. 4+4’ü muhafaza ediyordunuz. Yargı mensupları bir daha seçilmek için siyasetin kapısını aşındırmasınlar. Kuralları, esnek, gevşek koyarsanız, sınırlarını belirleyemezseniz, bize güvenin derse otorite bunu kabul etmeyiz. Otorite net çizgileri belirlemelidir. Kuvvetler ayrılığı koruyuculuğunu net ortaya koymalıdır. Demokrasi, kişi hak ve hürriyetlerinin korunması adına kuvvetler ayrılığı ilkesinden nereye gidiyoruz? 1982 Anayasanın üzerinden kimse bana gelmesin, ben zaten o anayasayı eleştiriyorum. Bu nedenle kendim, 21 maddelik bir Anayasa teklifi de yazdım. Bunun yanında sizin parlamentoya göndereceğiniz insanları seçebilme, kayıt altında kalmama hakkınız var ama bu siz isterseniz olur. Eğer bizdeki siyasi partiler, seçim kanunu ile milletvekili adaylarını siyasi partilerin genel başkanları belirleyecekse, cumhurbaşkanı siyasetten geldiğinde yasama organının halkın temsilcilerini aday olarak belirleme noktasında nasıl olup da yürütmeyi bırakacaksınız. Bu sorundur, bunun açıklanması gerekir”

“CUMHURBAŞKANLIĞI YEMİNİ PARTİDE YÖNETİCİ OLMASINI ENGELLER”

Cumhurbaşkanlığı yemininin de devam edeceğini bunun da ayrı bir olası değişiklikte sorun olarak ortaya çıkacağını kaydeden Şen, “Cumhurbaşkanlığın tarafsızlık andı, yemini durduğu müddette Cumhurbaşkanı tarafsızlık yemini ettiği sürece tarafsızlığı devam etmek zorundadır. Kanaatimce bu madde cumhurbaşkanının isim üzerinden gitmiyorum, siyasete girebilmesi, genel başkan  ya da partisinde üst düzey yönetici olmasını engeller. Hakim de bu çerçevede tarafsız olmak zorundadır, meslek itibariyle karar mekanizmasına oturduğunda tarafsız olmak zorundadır. Bu aynen bir öğretim üyesinin ya da öğretmenin sınav kağıdını okumakta gösterdiği tarafsızlık gibidir.” Prof. Dr. Ersan Şen, ayrıca 16 Nisan tarihinde yapılacak referandumda sonuç ne olursa olsun, 2017 yılında mutlaka bir seçim olacağını savundu.

Haber: Cafer ZENGİN