Özdemir MHP adına konuştu: İnsanlık suçu

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Orta Afrika Cumhuriyeti'ne Türk Silahlı Kuvvetlerinin gönderilmesinin 1 yıl daha uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde MHP Grubu adına konuştu. Ayrıntılar Kayseri Olay Gazetesi olarak hazırladığımız haber bülteninde…

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Özdemir MHP adına konuştu: İnsanlık suçu
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir’in , Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararıyla Orta Afrika Cumhuriyeti’ne Türk Silahlı Kuvvetlerinin gönderilmesinin 1 yıl daha uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde MHP Grubu adına söz TBMM kürsüsünden konuştu. Konuşmasının başında İsrail’in Gazze’de yürüttüğü askeri operasyonu kınayan Özdemir, İsrail’in müdahalesinin insanlık suçu sayılacak adımlar attığını belirterek, “Hamas ve İsrail arasında başlayan çatışmalar sebebiyle bölgede bulunan sivillerin zarar görmesi endişe verici gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Tarafların itidalli davranmak yerine karşılıklı restleşmelerle durumu daha vahim hâle getirmeleri ise vicdani ve insani açıdan kaygı verici sonuçlar doğurmaktadır. Hiçbir gerekçe masumların ve sivillerin hedef alınmasını meşru gösteremez. İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı ve meşru müdafaa kapsamının dışına çıkan, daha da ileri giderek insanlık suçu sayılacak gelişmelere sebebiyet veren eylemleri derhâl durdurulmalıdır. Mevcut durumda var olan gelişmelerin hiçbir tarafa herhangi bir faydası bulunmamaktadır. Bu sebeple öncelikli ve acil olarak ateşkes rejiminin tesis edilmesi gereklidir. Hemen ardındansa, taraflar arasında barış görüşmeleri ortamı süratle inşa edilmelidir. Nihai olarak da yıllardan bu yana var olan ve Orta Doğu’nun temel sorunu kabul edilen meselenin kalıcı çözümü için bağımsız, egemen, siyasi ve toprak bütünlüğünü tescillemiş, 1967 sınırları dâhilinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tanınması gerekir ve bu durum artık engellenemez ve geciktirilemez bir zorunluluk hâline gelmiştir” diye konuştu. 
Afrika Kıtasının kültürel birikimi, doğal zenginlikleri ve artan potansiyeliyle 21’inci yüzyılın yükselen değeri olarak ön plana çıktığını belirten Özdemir, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Uzun yıllar boyunca Avrupalı devletlerin sömürgesi altında kalan Afrika ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra da sömürgeci yaklaşım kıta genelinde devam etmiş, gerek siyasi krizler gerekse de terör tehditleriyle Afrika ülkeleri kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır. Dünya üzerinde pek çok ülkenin dikkati uzun süredir Afrika üzerindedir. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler kıta genelinde altyapı yatırımlarını arttırma, yeni askerî güçler kurma ve siyasi ilişkileri geliştirerek kendilerine yeni pazarlar oluşturma gayreti içerisindedir. Öte yandan, söz konusu ülkelerin kendi aralarında yürüttükleri mücadeleyi geniş coğrafyaya yayma arayışları arasında Afrika kıtası önemli bir bölge olarak görülmektedir. Bu kapsamda, son dönemde kıta genelinde yaşanan bazı askerî darbeler dikkat çekmektedir. 1950 yılından itibaren Afrika’da toplam 108 darbe gerçekleşirken 112 tane de darbe girişiminde bulunulmuştur. 2020 yılından itibarense 7 ülkede 8 darbe yaşanmıştır. İlki Mali’de görülen ve 2020 yılında gerçekleşen askerî darbeler süreci Çad, Burkina Faso, Gine, Nijer ve Sudan’la devam etmiştir.
Bu ülkelerde yaşanan darbelerle ilgili 3 önemli konu ilk bakışta dikkatlerimizden kaçmamaktadır. Bunlardan ilki darbelerin yaşandığı ülkelerin ‘Sahel Bölgesi’ olarak adlandırılan kuşakta bulunması ve zengin kaynaklara sahip olmasıdır. Dolayısıyla sömürge dönemlerini tecrübe etmiş ülkelerin tamamında bir uyanış ve millî egemenliği tesis etmeye yönelik arayışın olduğu anlaşılmaktadır. İkincisi ise aynı ülkelerin neredeyse tamamının eski Fransız sömürgeleri olmalarıdır. Bu hâliyle Fransa'ya karşı Afrika’dan yükselen tepkiler dalga dalga yayılmış ve hâlen de sinsi planlarla aynı ülkeleri sömürmeye devam eden Fransa'ya karşı artık bu ülkelerin daha fazla tahammül etmeyecekleri görülmüştür. Üçüncüsü ise her ne kadar darbelerin yaşandığı ülkelerde sömürü düzenine karşı bir başkaldırı görülse de aynı zamanda küresel bir paylaşım savaşının yaşanıp yaşanmadığı hususudur.
Değerli milletvekilleri, Afrika'nın hâlihazırda 1,2 milyara ulaşan nüfusuyla 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun dörtte 1’inin oluşturulması tahmin edilirken önümüzdeki süreçte hem genç hem de çalışan nüfus açısından dünyada öncü bir merkez olabilmesi de kuvvetle muhtemeldir. Böylesine önemli bir potansiyele sahip kıtanın uluslararası platformlarda hakkaniyetli şekilde temsil kabiliyetine erişebilmesinin sağlanması adil bir yaklaşım olacaktır.”
FETÖ etkisini artırma çabasında
FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 sonrasında etkisini artırmaya çalıştığını belirten Özdemir, “Birleşmiş Milletlerin 5 coğrafi grubu arasında 54 ülkeyle en kalabalık grup olan Afrika, yine tek başına Birleşmiş Milletlere üye olan 193 ülkenin yüzde 28’ini oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi olan; Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa’nın dışındaki 10 üyesinden sadece 3’ünün Afrika ülkelerinden oluşması ve karar mekanizmalarında gerekli etkiye sahip olmaması ise adil yaklaşımdan uzak bir tutumdur. Ülkemizin ısrarla Birleşmiş Milletlerin mevcut yapısında adil bir düzeni sağlayamadığı gerçeğinden hareket ederek üzerinde durduğu dünya 5’ten büyüktür şiarının Afrika ülkeleri nazarında ilgi, dikkat, takdir ve destekle karşılanmasının asıl nedeni de burada aranmalıdır. Ayrıca, 15 Temmuz 2016 sonrasında FETÖ terör örgütünün Afrika genelinde etkisini artırma çabası içerisinde olduğu da görülmektedir. Bu bağlamda bakıldığında da Türkiye’nin FETÖ’yle uluslararası mücadelesinde Afrika'nın yok sayılamayacağı gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Kıtayla münasebetlerini tek taraflı kazanç endeksinde yürütmeye çalışan ülkeler, terörle mücadele gibi bahanelerle Afrika genelinde önemli bölgelere askerî üs kurmuş, özellikle de doğal rezervlerin bulunduğu alanları kontrol altında tutmaya çalışmış ve iktidarlara baskı uygulamaya yönelik politikalar geliştirme gayreti göstermiştir. Türkiye tam da bu noktada dünyanın geri kalanından ayrışmaktadır. Afrika siyasetimizin insanı temel alan ‘kazan kazan’ anlayışıyla karşılıklı saygı ve birlikte kalkınmaya yönelik güttüğü politika kıta nazarında takdirle karşılanmaktadır. Yıllık 1 trilyon dolara yaklaşan ithalatıyla ve yeni ortaklar arayışıyla Afrika'yla ekonomik ilişkilerimiz her geçen gün ileri seviyeye taşınmaktadır. Kıtayla olan ticaret hacmimiz 2022 yılı itibarıyla 40,7 milyar dolara ulaşırken doğrudan yatırımların değeri ise 6 milyar doları geçmiş durumdadır. Diğer yandan, Afrika’ya yatırım yapan Türk şirketleri ise 100 bin kişilik istihdam sağlayarak bölge ekonomisine önemli katkılar sunmuştur. 2022 yılında Afrika’ya ihracatımız 23,6 milyar dolara ulaşırken bu tutar toplam ihracatımızın yüzde 9,3’ünü oluşturmuş ve ülkemizden 55 Afrika ülkesine ihracat gerçekleştirilmiştir.” diye konuştu.