ÖNLEM ALINMAZSA KAYSERİ ŞEKER DİYE BİRŞEY KALMAYACAK
Kayseri Şeker Fabrikası’nın eski Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık, Fabrikanın mevcut Başkanı Hüseyi Akay’a tepki göstererek, “Benim dönemimde en büyük şirketler sıralamasında 41’inci sıraya kadar yükselen fabrika ne yazık ki bugün 101’inci sıraya kadar geriledi. 10 yıldan beri süre gelen Kayseri Şeker başarı öyküsü maalesef son buldu ve her şey tersine dönmeye başladı. Kayseri Şeker’e ait tüm tesisler, fabrikalar ve araziler satılmaya başlandı. Bir zamanların devi yok oluyor. Zira böyle devam ederse ne bırakılacak bir miras ne de Kayseri Şeker diye bir değer kalmayacaktır.” dedi.
İstanbul Sanayi Odası tarafından 1968 yılından beri yapılan Türkiye’nin en büyük şirketleri sıralamasının bu yıl da açıklandığını belirten Kayseri Şeker Fabrikası’nın eski Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık, bu sıralama için esas alınan temel kriterin üretimden satışlar olduğunu söyledi.
“FABRİKA SIRALAMADA 97’DEN, 101’E GERİLEDİ”
Özışık, “Yani sonuçlar şirketlerin kendilerinin üretmiş olduğu ürünlerden yaptıkları satışları kapsamaktadır. Bu nedenle doğal olarak baz alınan şirketler sanayi sektörü şirketleridir. Bununla beraber daha bir çok kriter mercek altına alınmakta ve değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Bu da bu çalışmayı değerli hale getirmektedir. Yapılan değerlendirme neticesinde Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. de 101. sırada yer buldu kendisine. Kayseri Şeker geçen sene yapılan sıralamada 97. sırada bulunuyordu. Yani şahsımın görevden zorla el çektirilmesi ile birlikte başlayan son beş yıldaki gerileme bu sene de devam etmiş oldu ve gelenek bozulmadı.” diye konuştu.
“YÜZLERCE MİLYON TL’LİK YATIRIMLAR YAPTIK,
ŞİRKETİN DEĞERİNİ KAT VE KAT ARTIRDIK”
Açıklamasında, “2000 yılında Allah bana yüzyıllardan beri bu coğrafyada alın terini ve gözyaşlarını bozkıra akıtan ve geçimini pancardan sağlayan Türk Çiftçisi’ne hizmet etme, onlara fayda sağlayabilme fırsatını ve onurunu nasip etti” ifadelerini de kullanan Özışık, şunları söyledi: ”Bu göreve geldiğimde Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş.’nin yegane faaliyet alanı şeker üretimi idi ve günlük ancak 5500 ton pancar işleyebilmekte idi. Şirketin sermayesi sadece 7,5 milyon TL idi ve 68 milyon TL cirosu vardı. Yani 50 bin ton şeker ancak üretebilmekteydi. Öz kaynakları toplamı 14 milyon TL olan şirketin bu istatistiklerle bırakın ilk 100’ü ilk 500 de bile kendine yer bulabilmesi imkansızdı. Bir bakıma Kayseri Şeker ve onun kurulduğu 1955 yılından beri emektarı Kayseri, Yozgat, Sivas, Nevşehir ve Kırşehir çiftçisi kaderlerine terk edilmiş, 1955’ten beri şirketi ve kooperatifi yöneten ilkesiz ve vizyonsuz yöneticiler sayesinde Kayseri Şeker bir adım bile yol alamamış, çiftçi hak ettiği huzur ve refahtan yoksun kalmıştı.
Kayseri Pancar Kooperatifi ve Kayseri Şeker’de görev yaptığım 10 yıllık süre zarfında Kayseri Şeker ve Pancar çiftçisi arasındaki yaşamsal dengeyi de dikkate alarak her ikisinin de mümkün olan en müreffeh seviyeye ulaşabilmesi için tüm stratejileri belirleyip daima en iyisini yapma gayreti içinde oldum ve bunda da başarılı oldum ve yüzlerce milyon TL’lik yatırımlar yaptık, şirketin değerini kat ve kat artırdık. Bu yatırımları başlıca; KŞF Günlük Pancar İşleme Kapasitesinin Günlük 15 bin tona çıkartılması, Boğazlıyan Şeker ve Mamulleri Entegre Tesisinin Yapılması (15 bin ton/gün kapasiteli), Kayseri Pancar Kooperatifinin KŞF hisselerinin Satın alınarak %51’e çıkarılması, 4 milyon metrekare Kayseri Şeker Arazisinin Türk Şeker’den Alınarak Kayseri Şeker’e Kazandırılması, 14 bin metrekare İstanbul Bayrampaşadaki Pancar Motor Arazisinin Satın Alınması (Kayyum tarafından yaklaşık 200 milyon TL’ye maalesef satılmıştır.), İncesu Gebe Düve ve Süt Üretim Tesislerinin Kurulması, Tam Kontrollü Topraksız Cam Seranın Kurulması, Küp Şeker Paketleme Ünitesinin Kurulması (Türkiye’nin en yüksek kapasiteli tesisi), Küp Şeker Kolileme tesisinin Yapılması, Kristal Şeker Paketleme ve Balyalama Ünitesinin Kurulması (Türkiye’nin en yüksek kapasiteli tesisi), Sentetik Ambalaj Üretim Fabrikasının Satın Alınması, Bisküvi, Çikolata, Jelibon Üretim Fabrikasının Satın Alınması, Tır Filosu Kurulması (Başlangıçta 50 adet TIR satın alındı), Güneş Hastanesinin Satın Alınması (Çiftçi ilk kez hastane sahibi oldu.), Akaryakıt İstasyonları Kurulması (2 adet), Küspe Kurutma Tesisi Yapılması, Şarkışla / 4 Eylül Kantarının Yapılması, Palas Kantarının Yapılması, Pansu, Panküp, Pançay, Seramis Markalı Ürünlerin Tescili, Üretimi ve Pazarlanması, Endüstriyel Atık Su Arıtım Tesisinin Yapılması (Kayseri), Endüstriyel Atık Su Arıtım Tesisi Yapılması (Boğazlıyan), Evsel Atık Su Arıtım Tesisi Yapımı (Kayseri), Yaş Pancar Posası paketleme Ünitelerinin Satın Alınması (2 adet), Yaş Pancar Temizleme ve Yükleme Ünitelerini Satın Alınması (2 adet), Yeni Şeker Ambarı Yapılması (11.500 metrekare), Şeker Ambarı Yükleme Rampalarının Yapılması, Küp Şeker Ambarının Yapılması, Şeker Yükleme Sisteminin Kurulması, Ana Nizamiye kapısının Yapılması, Yeni Nizamiye Kapısı Yapılması ve Bağlı Yolların Yapılması, Fabrika İçi Şeker Yolunu ve Diğer Tüm yolların Yapılması, Ofis, Yönetim Binası ve Misafirhanelerin Yapılması, IFS Uygulama Sistemi Entegrasyonu, Pansu Damacana Tesisinin Kurulması, KŞF Kireç Ocağı ve Kulesinin Yapılması, Demir Mangan Giderim Tesisinin Kurulması,Boğazlıyan Meslek Yüksek Okulunun Yapılması, Boğazlıyan İlçesine Doğal Gaz Boru Hattının Çekilmesi be Boğazlıyan’ın Doğal Gaza Kavuşturulması, KŞF’ye Kazandırılan 4 milyon Metrekare Arazinin İmar Planlamasını Yapılması,
Böylece; 6000 Adet Konut İmar İzninin Alınması ve Projelerinin Hazırlanması, 250 Adet Villa İmar İzninin Alınması ve Projelerinin Hazırlanması Bölge Hastanesi Yapım İzninin Alınması, 276 bin metrekare Ticaret alanı İzninin Alınması ve Projelerinin Hazırlanması olarak sayabiliriz. Bütün bu yatırımlara ilaveten sayamayacağımız irili ufaklı daha yüzlercesini saymak mümkündür. Şirketi idare ettiğim dönemde gerçekleştirdiğimiz yatırımların güncellenmiş toplam bedeli 2 milyar TL’dir. Söz konusu yatırımların şirkete sağladığı katma değer ise yaklaşık olarak 6 milyar Türk Lirası tutarındadır.”
“BUGÜN GELİŞME DURMUŞTUR”
2010 yılına gelindiğinde şirketin 355 bin ton şeker üretim hacmine kavuştuğunu anlatan Özışık, bugün ise bu gelişmenin tamamen durduğunu ifade ederek, “40 bin ton azalarak üretilen şeker 310 bin tonda kalmıştır.
Şirketin faaliyet alanı ise 2000 yılında sadece şeker iken- mütevazi bir deyişle önemli bir revizyon geçirerek, Şeker (Küp ve kristal), melas, küspe, nakliye, pazarlama, damızlık hayvan, et ve süt ürünleri, seracılık, muhtelif ambalaj, çikolata, bisküvi, sakız, jelibon, inşaat, akaryakıt, sağlık hizmetleri (hastane) şeklini almıştır.
Tabii ki üretim odaklı büyüme hamleleri neticesinde şirket sürekli gelişme kaydetmiş ve ISO sıralamasında 41. sıraya kadar yükselmiştir.” dedi.
“TÜRKİYE TARİHİNİN EN BÜYÜK KUMPASLARINDAN BİRİNE MARUZ KALDIM”
“Bütün bu başarılı dönüşüm ve gelişim devam ederken Türkiye tarihinin en büyük kumpaslarından birine maruz kaldım ve tüm kamuoyunun bilgisi olduğu üzere 2010 yılında görevden zorla el çektirilerek tutuklandım.” diyen Özışık, “Bu süreçte aktif olarak rol alan Hüseyin Akay ise kayyum olarak benim yerime göreve getirildi. O gün itibarı ile 10 yıldan beri süre gelen Kayseri Şeker başarı öyküsü maalesef son buldu ve her şey tersine dönmeye başladı. Zira anlamsız bir şekilde Kayseri Şeker’e ait tüm tesisler, fabrikalar ve araziler satılmaya başlandı. Borç algısı oluşturarak şirketi yöneten Hüseyin Akay, bu durumu bahane ederek şirket varlıklarını birer birer elden çıkarttı. Bu durumu kamufle edebilmek ve olmayan bir başarı algısı yaratabilmek için kendisi de bir mali müşavir olmasına rağmen kamuoyunu yanıltmakta ve bilançoları ve mali tabloları speküle etmekte hiç tereddüt göstermedi.
Sonuç olarak Kayseri Şeker 41. sıraya kadar geldiği en büyükler sıralamasında 101. sıraya geriledi. Bu durum elbette ki kaçınılmazdı. Sıralamanın üretimden satışlara göre yapıldığı bir durumda sıralamada kendinize üst sıralarda yer bulabilmeniz içim üretim yapmanız gerekir. Oysaki Kayseri şeker’e ait üretim tesisleri Hüseyin Akay tarafından satılıp bir kısmı da işletme beceriksizliği nedeni ile çalıştırılamaz duruma gelince malumun ilanı gerçekleşti ve şirket maalesef 101. sıraya kadar düşerek ilk 100’ün bile dışında kalmış oldu. Sözde ‘rekor kar, rekor ciro’ sloganı ile içi boş bir algı oluşturarak çıktıkları yolda çiftçimizin hiç de hak etmediği bir yönetim becerisi ortaya koymuş oldular. Göreve geldiği günden beri sürekli Kayseri Şeker’in istatistiklerini olumsuzlaştıran ve malvarlıklarını eksilten Hüseyin Akay’ı, kayyum iken çiftçi olmadığı hele pancar hiç ekmediği ve hatta hayatında hiç pancar dahi görmediği halde sahte çiftçilik belgesi tanzim ettirerek ve Pancar Kooperatifi ana sözleşmesini değiştirerek yani kendisine verilen yetkileri kötüye kullanarak ortaya koyduğu bu büyük ayıptan en azından bugün itibarı ile kurtularak daha önceki çalıştığı şirketlerdeki başarısızlıklarına bir yenisini daha eklediği Kayseri Pancar Kooperatifi ve Kayseri Şeker Fabrikası gölge başkanlığı görevlerinden derhal ayrılması gerektiği kanısındayım ve bu durumu tüm sağduyulu kamuoyunun takdirlerine sunuyorum. Böyle bir başarısızlık karşısında her erdemli, onurlu, sağduyulu bir yöneticinin yapacağı bu davranışı ifa etmek ve istifa mekanizmasını çalıştırmak zor olmamalıdır. Zira Kayseri Şeker kimsenin malı değildir ve Kayseri Şeker çiftçi çocuklarına bırakacağımız bir mirastır. Zira böyle devam ederse ne bırakılacak bir miras ne de Kayseri Şeker diye bir değer kalmayacaktır.
2010 senesinde bu duruma vesile olanlar bugün eserleri ile gurur duyuyorlar mıdır acaba? Bunu düşünmeden edemiyorum. Türk çiftçisine bütün bunları reva görenler eminim ki hem adalet önünde ve hem de ‘Yüksek Mahkeme’ de bu yapılanların hesaplarını vereceklerdir.”
Öte yandan Pancar Kooperatifi ve Kayseri Şeker yöneticileri ile üst düzey idarecileri ve bir kısım personel hakkında bir süreden beri çok ciddi iddialar ortaya atılmaya başlanmış ve bu durum tüm canlılığı ile devam etmektedir. Şirketin kötü yönetildiği, kaynaklarının israf edildiği, bazı kişilere menfaat sağlandığı, şirketin zarar ettirildiği ve buna benzer birçok husus da bu iddialar arasındadır. Bu konuyla ilgili olarak da devletin vatansever savcılarını gereğini en kısa zamanda yapmak üzere göreve çağırıyorum. 2010 yılında devletin savcılarını göreve çağıranları da yeniden devletin savcılarını göreve çağırmaya davet ediyorum.
Atılan tüm iftiralardan arkadaşlarımızla birlikte yapılan yargılamalar neticesinde beraat ettik. Yargı süreci tamamlanmak üzeredir. Allah’ın izni ile en kısa zamanda siz çiftçilerimiz ve çalışanlarımız ile birlikte yeni başarı öyküleri yazacağız. Yeni yatırımlar yapacak, yeni istihdam alanları açacak, yeni faaliyet alanları geliştirecek ve yeni rekorlara imza atacağız inşallah. Buna olan inancın tamdır. İnsanların akıllarında ve vicdanlarında hep var olabilmek, iyi bir yere sahip olabilmek dünyadaki en büyük hazinedir.”