KESK: Yapılan zamlar geri çekilsin
KESK Dönem Sözcüsü ve aynı zamanda SES Şube Başkanı Orhan Karakaya, ekonomide yaşanan gelişmelere dikkat çekerek iktidara seslendi. Karakaya, “Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, ekmek gibi temel ihtiyaç mallarına yapılan zamların geri alınmalıdır” dedi.
KESK üyeleri ekonomiye yönelik iktidarın politikalarını eleştirdi. Sendika üyeleri tepkilerini dile getirmek için Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya geldi. KESK Dönem Sözcüsü Orhan Karakaya, “AKP 16 yıllık hükümeti boyunca varlık barışı, vergi affı adlarıyla 3 yılda bir olmak üzere 5-6 defa af yasası çıkardı. Biz işçilere, emekçilere ise yeni zamlar, evlerimize icralar, geçici denen sonra kalıcı hale gelen deprem vergisi, özel tüketim vergileri kaldı. Yaşanan ekonomik krizlerin nedeni biz işçiler, emekçiler değiliz. Hiçbir zamanda olmadık. Bizler Anayasamıza aykırı olmasına rağmen günde 12-13 saat organize sanayilerinde, atölyelerde kölece çalışıştık, çalıştırılıyoruz. AKP ve onun temsilcilerinin söylediği gibi ülkemiz büyüdü, büyüyorsa, dünyanın 20 en büyük ekonomisinden birine sahipsek bu biz işçilerin, emekçilerin günde 12-13 saat, sigortasız, kötü şartlarda kölece çalışması, iş cinayetlerinde, iş kazalarında ölmesi sonucu olmuştur” diye konuştu.
“KRİZ YOK DİYORLAR AMA İŞSİZLER ORDUSU BÜYÜYOR”
“Açıklamasında “Şimdide de Kıdem Tazminatı Fonu kurmayı, kıdem tazminatını fona devretmeyi bunun için istiyorlar.” Diyen Karakaya, şu ifadeleri kullandı, “Ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Yıllardır uygulanan, ülkeyi enerjiden sanayiye tarımdan gıda ürünlerine kadar her alanda dışa bağımlı hale getiren yeni liberal politikalar sonucu yaşadığımız ekonomik kriz gittikçe derinleşiyor. Siyasi iktidar ‘kriz miriz yok’ diyor. Ama her gün yaşanan işten çıkarmalar sonucu işsizler ordusu gittikçe büyüyor. Siyasi iktidar ‘kriz miriz yok’ diyor. Ama borçlarını ödeyemez hale geldiği için iflas eden, konkordato ilan eden firmalara-şirketlere her gün yenileri ekleniyor. Siyasi iktidar ‘kriz miriz yok’ diyor. Ama bugün maaşlarını alan 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi olarak elimize geçen bordrolarımız öyle demiyor. Artan hayat pahalılığı karşısında gittikçe eriyen, daha cebimize girmeden borçlarımıza, kabaran faturalara giden maaşlarımızla ayın sonunu getiremiyoruz. Siyasi iktidar ‘kriz, miriz yok. Bu da geçer yahu’ diyor. Ama geçmiyor. Zam kasırgası gittikçe şiddetleniyor. Bebek maması ve bezinden tutun meyve ve sebzeye kadar iğneden ipliğe her şeye ardı ardına yapılan zamlar sürmektedir. Tam da okulların açıldığı dönemde kâğıtta, defterde, kırtasiye ürünlerinde, servis ücretlerinde yapılan artışlar cep yakmaktadır. Doğalgaz ve elektrik zamları otomatiğe bağlanmıştır. Kış aylarına girmeye hazırlandığımız bir dönemde, hem de döviz kuru kısmen düşmesine rağmen elektriğe ve doğalgaza tekrar zam yapılmıştır. Son zamlarla birlikte konutlarda kullanılan elektrik yılın başından bugüne yüzde 41, doğalgaz ise yüzde 44 zamlanmıştır. Bu fahiş artış oranlarına rağmen Hazine ve Maliye Bakanı “küresel olarak bir değişim süreci olmazsa yılsonuna kadar elektriğe ve doğalgaza zam yapmayacağız “ diyerek halka adeta dalga geçmektedir. Daha ne zammı yapacaksınız, kış gelmeden zaten %44 zam yaptınız.”
“DOMATESİN FİYATINDA YÜZDE 35, SİVRİ BİBERİN FİYATINDA YÜZDE 32 ARTIŞ YAŞANMIŞTIR”
“Yıllık zamlar bir tarafa son bir ay içersinde yaşadığımız zamlar bile hayat pahalılığının ne kadar arttığını göstermektedir. Örneğin son bir ay içinde bebek mamasının fiyatında yüze 18, domatesin fiyatında yüzde 35, sivri biberin fiyatında yüzde 32 artış yaşanmıştır.” Diyen Karakaya, “ Domateste, bibere gelen zamlar ve yumurtanın fiyatının bir yıl içinde yüzde 95 artması, geçtiğimiz ay ‘soğanlı mı olur soğansız mı’ tartışması yapılan menemeni bile sofraların lüks yemeği haline getirmiştir. Öte yandan emekçiler için satın alma gücünü, refah durumunu gösteren en önemli ölçüt yaşanan gerçek enflasyonun üzerini örten TÜİK verileri değil, açlık ve yoksulluk sınırı verileridir. Konfederasyonumuz Araştırma Birimi KESK-AR’ın 2018 Eylül ayı açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasına göre; dört kişilik bir aile için açlık sınırı 2.214 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 6.237 TL’ye ulaşmıştır. Buna göre eş ve çocuk yardımı dahil ortalama 3.250 TL maaş alan kamu emekçileri hızla açlık sınırına yaklaşmaktadır. Geçtiğimiz hafta açıklanan “Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı” ise günlerdir kamuoyunda yaratılan beklentiyi karşılamanın çok uzağındadır. Söz konusu program paketinden patronlara yeni vergi iadeleri, krediler, KDV iadesinin kolaylaştırılması gibi müjdeler çıkarken vatandaşlara ise çıka çıka yaşanan gerçek enflasyonun %50’yi aştığı koşullarda, 80 gün sürecek %10 indirim kampanyasının yapıldığı firmalardan alış veriş yapma tavsiyesi çıkmıştır. Kısacası siyasi iktidar halkı oyalamaya, yaşanan krizin faturasını emekçilere yıkmaya çalışmaktadır. Bizler KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak bir kez daha altını çiziyoruz. Yaşanan krizin sorumlusu ücretleri, gerçek enflasyon yerine hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarına göre belirlenerek gittikçe yoksullaştırılan, büyümden pay verilmeyen, sendikal hakları teker teker yok edilen asgari ücretliler, işçiler, kamu emekçileri ve emekliler değildir. Dolayısıyla işçilerin, emekçilerin bu krizi yaratanlara bir borcu yoktur. Tam tersine yıllardır yaşadığı kayıplardan kaynaklı alacağı vardır. Bunun için, Sadece bu yıl değil, yıllardır yandaş konfederasyonun altına imza attığı satış sözleşmeleri ile sonucunda yaşadığımız kayıpların telafi edilmesini, Maaşlarımızda Ocak ayı beklenmeden, hemen şimdi yaşanan gerçek enflasyon temel alınarak artış yapılmasını, bu artışın tüm çalışanlara yapılmasını Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, ekmek gibi temel ihtiyaç mallarına yapılan zamların geri alınmasını, zam yapılmamasını, Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen saldırılara son verilmesini. Tüm çalışanlara iş güvencesi sağlanmasını istiyoruz.”