Kayseri deprem raporu yeniden gündemde! İşte o 11 madde!
Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden bir yıl geçti. Depremin yıldönümünde akıllara Kayseri ile ilgili hazırlanan deprem raporu geldi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kayseri İl Koordinasyon Kurulunun kamuoyuna açıkladığı deprem raporunda Kayseri ile ilgili dikkat çeken veriler paylaşılmıştı. Yapılması gerekenleri 11 madde ile özetlemişti. Raporun detayları Kayseri haber bülteninde.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kayseri İl Koordinasyon Kurulu deprem gündemi ile toplanmıştı. Kayseri’de faaliyet gösteren 17 Oda Başkanı ülkemizde yaşanan depremleri, depremlerin Kayseri’ye etkileri ve alınması gereken önlemlerin neler olduğunu belirlemek için çalışma başlattı.
Deprem raporu yeniden gündeme geldi
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğünde ve Elbistan Merkezli 7.6 büyüklüğünde yaşanan iki deprem ile 20 Şubat 2023 tarihinde Hatay Defne ilçesi merkezli 6.4 büyüklüğündeki depremlerin birinci yıldönümünde TMMOB Kayseri İl Koordinasyon Kurulu’nun hazırladığı ve 15 Mart 2023 tarihinde kamuoyuna açıkladığı ‘Kayseri Deprem Raporu’ yeniden gündeme geldi.
Raporda neler var?
Peki, raporda Kayseri ile ilgili hangi uyarılar var? 11 maddede toplanan önerilerin içeriği neydi? Kayseri’de meydana gelen depremler nerede, ne zaman gerçekleşti? Diri faylar hangi bölgelerden geçiyor? Zemin yapısı ne durumda? Sıvılaşma tehdidi nedir? İşte bu konulara hazırlanan deprem raporunda detaylıca yer verildi. İşte Kayseri deprem raporunda yer alan ve yeniden merak konusu olup, gündeme gelen o ifadeler;
Kayseri çok sayıda depremden etkilenmiştir
Kayseri 1900 yılı öncesi çok sayıda depremden etkilenmiştir. Ancak yörede çok sayıda diri fay bulunması ve bunların sıklıkla deprem üretmiş olması yüzünden Kayseri içerisinden geçen fay(lar)ın tarihsel dönemde hangi tarihlerde ve hangi büyüklükte deprem ürettikleri çok net olarak bilinmemektedir. Kayseri’nin belgelere dayanan tarihsel depremleri 1714, 1717 ve 1835 depremleridir. Ancak 1714 ve 1717 depremlerinin aynı depremler olması göz ardı edilmemelidir. 1717 Kayseri depremi VIII şiddetinde orta büyüklükte bir depremdir. Bu depremde özellikle Erkilet, Molu, Güneşli ve Kayseri il merkezi ağır hasar görmüş ve çok sayıda can kaybı vermiştir. Bu depremde Kayseri il merkezindeki tarihi Ulu Cami ağır hasar görmüştür. Depremin neden olduğu toplam can kaybı 8331 olarak rapor edilmiştir. VIII şiddetindeki 1835 depreminde ise Akçakaya, Talas, Aydınlar, Mimarsinan, Bahçeli, Yeşilyurt, Gezibağları, Gömeç, Kayseri il merkezi dahil birçok yerleşim alanı ağır hasar görmüştür. Bu deprem sırasındaki toplam can kaybının ise 600 ile 1064 arasında olduğu rapor edilmiştir.
Deprem halkı korku ve paniğe sevk etmiştir
Bu deprem sırasında yüzey kırıkları da oluşmuştur. Özetle 1717 ve 1835 Kayseri tarihsel depremleri, Kayseri ilini sınırlayan Orta Anadolu Fay Zonuna bağlı oluşmuş olup bu fay zonunun aktif olduğunu açık biçimde kanıtlamaktadır. 1900 sonrasında (aletsel dönem) Kayseri’de 1940 yılında büyüklüğü 5,2 ve 1960 yılında 4,7 olan deprem dışında büyüklüğü 4 ten fazla olan çok sayıda deprem meydana gelmiştir. 2 Şubat 2021’de Kayseri Sarıoğlan’da meydana gelen 4.6 büyüklüğündeki deprem halkı korku ve paniğe sevk etmiştir. En son 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ili Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğünde ve Elbistan Merkezli 7.6 büyüklüğünde yaşanan iki deprem ile 20 Şubat 2023 tarihinde Hatay ili Defne ilçesi merkezli 6.4 büyüklüğünde depremler gerçekleşmiştir. Kahramanmaraş merkezli depremlerden dolayı Sarız’da da birçok bina hasar görmüştür. 28 Şubat 2023 tarihlerinde Kayseri İncesu ilçesinde meydana gelen 4.4 ve 4.0 şiddetindeki depremler sonrasında artçı depremler devam etmektedir.
Kayseri’nin diri fayları nerelerden geçiyor?
TDFH’na göre Kayseri il merkezi kuzeybatısından ve güneydoğusundan geçen fay zonları tarafından sınırlanır. Bu zonlardan ilki kuzeybatıda olup Erkilet Fay Zonu olarak tanımlanmıştır. Eğim atım bileşenli sol yanal atımlı fay karakterinde olup kuzeydoğu doğrultulu olarak uzanır. Güneydoğuda yer alan Erciyes Fay Zonu ise Erciyes dağı boyunca birbirine paralel çok sayıda faydan oluşur. Talas ilçesinin güneydoğusunu sınırlayan eğim atımlı faylardan oluşur ve kuzeydoğuya doğru devam eder Erciyes Fay Zonu orta-yüksek büyüklükte deprem üretme kapasitesine sahiptir.
Henüz yeterli detayda araştırma yapılmamıştır!
Yerlerinin hassas olarak bilinmemesi nedeniyle faylar 100 m kalınlığında şeritler olarak gösterilmiştir. Yapılacak araştırmalar ile fay yerlerinin hassas olarak belirlenmesi gerekmektedir.Diri fayların haritalanması farklı disiplinlerden veri girişi ile jeoloji mühendisliği temelinde yapılacak paleosismolojik araştırmalar sonucu gerçekleştirilir. Diri fayların yerlerinin imar planlarına altlık oluşturacak hassasiyette haritalanması ile geçmişte hangi büyüklükte ve hangi sıklıkta deprem ürettiği, Dolayısı ile gelecekte ne zaman ve ne büyüklükte deprem olabileceğine yönelik olasılıkların belirlenmesi jeolojik, jeofizik, jeodezik, jeomorfolojik ve bunlar üzerine oturacak paleosismolojik araştırmalarla mümkündür. Diri fayların Kayseri il merkezinden geçtiği bilinmekte ise de fayın tam olarak nereden geçtiği ve bu fay üzerinde son birkaç depremin hangi tarihlerde olduğu henüz yeterli detayda araştırılmamıştır. Yapılan bazı araştırmalar ise nazım veya uygulama imar planlarına işlenmemiştir.
Yerleşim yerlerinin makro ve mikro bölgelendirme çalışmaları yapılmalıdır
Depremde belirli alanlarda çok fazla ağır hasarlar oluşurken diğer alanlarda daha az veya hiç hasar olmamaktadır. Bu durum yerleşim yeri ve civarının derin yeraltı yapısıyla birlikte yüzeydeki zemin özelliklerinin detaylı olarak araştırılmasını gerektirir. Geçmiş depremler ve bu depremlerin ağır hasarlı alanları incelendiğinde, bu durumun, yer içinin yapısal özelliklerinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu nedenle, ülkemizde yapılan yakın-yüzey zemin etütlerinin ağır hasar alanlarının belirlenmesinde tek başına bir anlam ifade etmeyeceği açıktır. Bu yüzden yerleşim yerlerinin makro ve mikro bölgelendirme çalışmaları yapılmalıdır. Daha sonra yakın-yüzey zemin etüt çalışmalarının yapılması doğru olacaktır.
Sıvılaşma uyarısı
Yeraltısuyuna da bağlı olarak, zeminlerin deprem anında tıpkı sıvı gibi davranacağı bölgeler, jeolojik, jeoteknik ve jeofizik etütlerle tespit edilerek deprem anında ortaya çıkacak zemin sıvılaşmasının olacağı bu bölgelere yerleşim yapılmaması sağlanmalıdır.
Gerekli tedbirler alınmakı! İşte dikkat çeken ve Kayseri'de alınması gereken önlemleri içeren o 11 madde…
Deprem, ciddiye alınmadığında bütün bir ülkeyi maddi ve manevi olarak etkileyebilecek, toplumsal hafızamızda derin izler bırakabilecek bir olaydır. Şehrimiz genelinde oluşabilecek ortayüksek büyüklükteki depremi en az hasarla atlatabilmemiz ve afetlerle birlikte yaşayabilmemiz için gerekli tedbirler acilen alınmalıdır.
1) İlk olarak yerelde yukarıda belirtilen jeofizik çalışmalarını da içerisinde barındıran
Mikrobölgeleme etüd raporu ile zon bölgelerinin belirlenmesi gereklidir. Eş zamanlı olarak
yapı stogunun envanter haline getirilerek yapıların öncelikli olarak belirlenmesi
gerekmektedir. Bu çalışmalar yapılırken 2011 yılı öncesinde inşa edilen yapılara ve kamu
tarafından yoğun kullanılan yapılarına öncelik verilmelidir.
2) Kentsel dönüşüm ve yapı güçlendirme çalışmaları ile ilgili yol haritası Yapı Envanter
çalışmalarına göre belirlenmelidir.
3) Mevcut yapılarda yapı jeofizik etütleri uygulamak mümkündür. Deprem sonrası yapı jeofiziği
yapılarak, inşaat mühendislerinin ihtiyaç duyduğu parametreler, yapıda tahribat
oluşturmadan elde edilebilmektedir.
4) Depremden yüzey faylanması sonucu zarar görecek yapılar için alınabilecek en temel tedbir diri fayların yerlerinin hassas bir biçimde belirlenmesi, bu faylar üzerindeki alanların zaman içerisinde boşaltılarak yapı ve nüfus yoğunluğunun azaltılması, gelecekte bu alanlar için yapı sınırlaması getirilmesi ve imar planlarının zemin koşulları ve yüzey faylanması tehlikesine uygun olarak yapılmasıdır.
5) Belirlenen aktif fay hatlarının plan ölçeğine uygun hassasiyet ile halihazır haritalara işlenmesi ve aktif fay zonlarının, oluşabilecek doğal olayların verileri ile çakıştırılması sonucu Afet Sakınım Planı’na temel oluşturacak Risk Analiz çalışması en acil şekilde yapılmalıdır.
6) Risk analiz çalışmaları ve afet sakınım planları oluşturulduktan sonra; Mevcut Çevre Düzeni, Nazım ve Uygulama İmar Planlarında elde edilen güncel veriler ışığında revizyon yapılmalıdır.
7) Planlama, proje ve yapım aşamaları süreci bütününde, içerisinde yerel yönetimin, yapı denetim şirketlerinin ve meslek odalarının da bulunduğu denetim mekanizmalarının güvenli barınma ve yaşam alanları oluşuncaya kadar ki süreçte sıkı denetim uygulamaları bir zarurettir.
8) Depremde yıkılan binalarda ki işçilik zafiyetleri göz önüne alındığında Şantiye Şefliğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Yönetmelikte Şantiye Şefliği tam zamanlı yapılan iş olarak tarif edilmiştir. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Belediyeler, Meslek Odaları ve Yapı Denetim firmalarının alacağı ortak tedbirlerle Şantiye Şeflerinin şantiyede görev yapmaları sağlanmalıdır.
9) Kentsel dönüşüm çalışmaları, kaynak yaratılmak düşüncesiyle emsal artımından arındırılmalı, değişimler üst ölçekli planlar ile olabildiğince uyumlu olmalı ve sağlıklı yapı stoklarına erişmek hedeflenmelidir. Bunun için finansal destek sağlanmalıdır.
10) Ortaya çıkan gerçeklikler dikkate alınarak yukarıda bahsi geçen konularda Yeni Dönem Koşulları dikkate alınarak “Afet Strateji Planları” bilim ışığında hazırlanmalıdır.
11) Deprem dirençli bir kent yaratmak istiyorsak, yukarıda bahsedilen konularda hem Yerel Yönetimlerde gerekli birimlerin kurulması, hem de merkezi hükümet tarafından, gerekirse Afet Bakanlığı adı altında, konularında yetkin, liyakatli kadrolardan oluşan birimlere ihtiyaç duyulmaktadır.
TMMOB a bağlı meslek kuruluşları olarak bu dönemde; tüm birikimimizi ve mesleki bilgimizi ülkemiz yararına kullanmak için milletimizin ve devletimizin yanında olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyururuz.