Kayseri'de yaşıyor, ama Avrupa, Amerika, Afrika ve Uzak Doğudan çok meraklısı var!
Kayseri'de ustalığını sergiliyor. Kültürel miras taşıyıcısı unvanı da var. Avrupa başta olmak üzere Avrupa, Amerika, Afrika ve Uzak Doğudan çok meraklısı var! Detaylar Kayseri haber bülteninde.
Kayseri’de yaşayan ve çevresinde Medreseli Mustafa olarak bilinen Mustafa Serdar Kalaycıgil, sanatıyla dikkat çekiyor.
Hunat Hatun Medresesi içerisinde sanatını yaşatan Medreseli Mustafa’nın yurt dışından birçok meraklısı var.
Kültür ve Turizim Bakanlığı tarafından geleneksel el sanatları sanatçısı bir diğer anlamda Kültürel miras taşıyıcısı unvanı da bulunan Medreseli Mustafa’nın eserleri Amerika’dan Güney Afrika Cumhuriyetine, Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar yoğun ilgi görüyor. El emeği göz nuru sanatını icra eden Mustafa Serdar Kalaycıgil’i, AK Parti Kayseri Milletvekili Murat Cahid Cıngı da ziyaret etti.
Tespihe merak sardı!
Medreseli Mustafa ziyaretinde tespih sanatına da ilgi duyan Cıngı, ‘Geleneksel sanatların bir tespih danesi gibi dizildiği Medrese’de her şey olur da tespihçi olmaz mı? Medreseli Mustafa namıyla maruf değerli ustamızdan tespihin inceliklerini biraz da olsa öğrenmeden geçmek olmaz. Bendeniz çok anlamasam da şunu biliyorum ki, tespih sadece fiziki bir nesne değil aynı zamanda dostluğu asırları aşıp gelen bir dert ortağı, bir tesellidir. Ne diyor ecdad; Zavallı derviş tespih çeker ama, her çekişinde bin ah ederek içini yakar’ dedi.
Neler yapıyor neler?
Medreseli Mustafa’nın kehribar, mercan, zümrüt, fildişi, ateş kehribarı, Osmanlı sıkması onlarca, yüzlerce muhteşem taş ve özel ağaçtan tespihler yaptığını belirten Cıngı, ‘Mustafa ustam birer birer işlemiş ve her bir rafta bir renk cümbüşü içinde adeta sanat galerisi oluşturmuş’ dedi. Milletvekili Cıngı, yapılan sanat eserlerinin de Kayseri bir tarafa, Amerika’dan Güney Afrika Cumhuriyetine, Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar meraklılarına Medreseli Mustafa tarafından gönderildiğine de dikkat çekerek, ‘Ustam, dileyene de koleksiyonluk çok özgün modeller de üretiyormuş. Ellerine sağlık, Allah sayılarını artırsın’ diye konuştu.
Hunat Hatun Camii ve Külliyesi hakkında
Alaeddin Keykubad’ın karısı, II. Keyhüsrev’in annesi Mahperi Hatun tarafından 1237-1246 yılları arasında yaptırılmıştır. Cami, medrese, türbe ve hamamdan oluşan bu külliye, gerek genel görünüşü, gerekse yapılış şekliyle Anadolu’da bulunan Selçuklu eserlerinin en güzel ve en önemli örneklerinden biridir. Oturum alanı 2.203 metrekaredir. Caminin batı cephesindeki ana giriş kapısı şaheser bir arabesk süsle donatılmıştır. Bunun üzerine de, ”Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, gereği üzere namaz kılan, zekat veren, Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder, onarır. İşte hidayet üzere bulunanlardan oldukları umulanlar bunlardır.” Mealindeki Ayet-i Kerime yazılıdır. Kitabesinde ise şöyle denilmektedir : ”Bu mübarek mescidin yapılmasını, fetihler babası, dünya ve dinin yardımı ve emanı, Keykubad’ın oğlu, Keyhüsrev zamanında, yüksek mertebe sahibi zahide, saliha, dünya ve dini safvetti, hayırların öncüsü, büyük valide emretmiştir. Allah onun yüceliğinin gölgesini daim ve iktidarını kat kat eylesin. Bu yapı altı yüz otuz beş yılında şevval ayında inşaa edilmiştir.” Cami’nin üç kapısı vardır. Bunlar, kuzey, batı ve doğuya açılmaktadır. Ana kapı batıdadır. Bu kapının girişte sol tarafında, caminin kuzey ucunda, Mahperi Hatun’un türbesi bulunmaktadır. Selçuklu döneminde ”Huvand” ünvanı Selçuklu Saray ailesine özel bir ünvan olarak verilmektedir. Mahperi Hatun da bu ünvanı kullandığı için Cami Huvane’dan türkçeleşerek ”Hunat Cami” olarak adlandırılmıştır, Tarihi değeri çok yüksek mihrabi ve minberi vardır. Kırksekiz büyük ayaklarla beslenen kemerler üzerine oturtulan tavan tonoz şeklindedir. Ortadaki kubbesi daha sonra yapılmıştır. Minaresi ise 2. Abdulhamid döneminde inşa edilmiştir. Caminin arka bölümü Selçuklular döneminde yazlık olarak kullanılmaktaydı. Daha sonra tamamı kapatılarak bugünkü hale getirilmiştir.