KADINLARA YARIM KADIN'I SORDUK
“Anneliği reddeden kadın, kadınlığını inkâr ediyor demektir, eksiktir, yarımdır” cümlesiyle de bu sene cinsiyetçilik sezonunu açtık malumunuz. Kadına bakışını bu kadar da net ortaya koyuyor Cumhurbaşkanı. Çizgisinde zerre kırıklık yok. Eşit değilsiniz diyor. Zaten evde oturup evinizin kadını çocuklarınızın anası olun, hizmette sınır tanımayın ulviyet budur bunun karşılığında gördüğünüz muamele ağzınıza da çok yüzünüze de diyor kadınlara bir nevi. Eğer istediğim gibi olmazsanız da yarımsınız, eksiksiniz, kadınlığınızdan utanına kadar geliyor durum. Kadın düşmanlığında sınırsız bir başarı alanı oluşturuluyor. Kadın adeta hedef gösteriliyor. Gülmesi, doğurması, giyinişi, evlilik yaşı, çalışması hatta durun yakında kuvvetle muhtemeldir aldığı nefes bile suç olacak, tartışma konusu olacak kadın… Kadın sadece doğurganlığı ve evdeki üstün hizmetleri ile anılan ve eğer doğurup ev hizmeti görürse takdir toplayabilecek bir varlık gibi algılatılmaya çalışılıyor. Tabi sonra ne oluyor dersiniz? Bunlardan güç alan bir grup tam akıllı kadın bunları yapmaz ise yapamaz ise aklının çalışan tam kodlarını böyle cümlelerden aldığı güçle beraber cinayet, şiddet, yaralama ve tecavüze kadar çalıştırıyor. Kadını evlenmiyor, doğurmuyor diye dışlayan zihniyetin sadece annelik ve hizmetçilik kapsamında kadını değerlendiren zihniyetin meyvesi de hal böyle olunca ölü kadınlar, yaralı kadınlar, şiddet mağduru kadınlar, istismar edilmiş kadınlar oluyor. Annelik elbette kutsal ve evlilik güzel ve olması gereken bir kurum. Anne olmayı birçok kez deneyen birisi olarak söylüyorum. Anne de olsam durum değişmezdi çalışmaya devam ederdim. Evliliği sonlanmış birisi olarak söylüyorum evliliğim güzel de gitse ki uzunca bir zaman öyleydi ve yine çalışıyordum yine de çalışırdım. Bu duygularla anne ol(a)mayan,çalışan ve bekar bir kadın olarak sizin tabirle yarım (kendi bakış açılma çok tam erkekten daha tam bir kadın olarak) erkek şiddetine dolaylı da olsa destek veren anlayışı reddediyorum. Gündem değiştirmek için kadın bedeninin ve kadın kararlarının sorgulanmasını, hedef gösterilmesini, demokrasiden bu kadar uzaklaşmış olmayı da kabul etmiyorum. Bir de sormak istiyorum yarım kadın anneliği reddederek olunuyor peki tam erkeklik ya da yarım erkekliğin ölçüsü nedir? Bütün bu duygu ve düşüncelerle toplum kesiminden siyasi sivil toplum örgütü ve çalışan kadınlara sordum bu hafta röportaj konuk listem kadınlardan oluşuyor. Toplumun çeşitli kesimlerinden kadınlar ve yarım kadına dair düşünceleri mutlu haftalar tam okur
Güler Ruhsar AKTAŞ: “Anneliği reddeden kadın, kadınlığını inkâr ediyor demektir, eksiktir, yarımdır” açıklamasına nasıl bakıyorsunuz ?
Mhp Kadın Kolları İl Başkanı Serap Şule Yavuz Kalın : MESELE AYRIŞTIRMA VE AYAR VERME
Mesele hem kadına ayar verme durumu ve isteği hem de toplumu yine belli bir konuda ayrıştırmadır bana göre. Zira mütemadiyen değişik konularda ayrıştırılan toplum bir çok mevzuda cephelere ayrılmış durumdadır. Doğuran kadın tamdır, doğurmayan kadın yarımdır konusu da cephelerden bir tanesi olmuştur. Bir anne olarak diyebilirim ki annelik elbette paha biçilmez bir durumdur ve dilemekten, istemekten çok nasip meselesidir. Daha önce sert dikte ve uyarılarla toplumun bir kesimini yaralayan Cumhurbaşkanı bu sefer de evlât sahibi olmayan olamayan kadınlarımızı "Yarım" sıfatı ile yaralamıştır. Yaralamak işin elbette farklı bir boyutu olmakla beraber çocuk sahibi olmak, istemek ya da istememek de kadının kendi öz kararıdır. Yeri geldiğinde eşinin dahi kararına saygılı olduğu bir durumda, yüzyıllardır süren mücadeleler sonucu kazanılan hakların her kim olursa olsun zedelenmesi mümkün değildir, olmamalıdır.
Chp Kadın Kolları İl Başkanı Şehriban Peker: “KADIN BEDENİ ÜZERİNDEN SİYASET YAPILMAZ”
İktidarın kadınları eve kapatma söylemleri kadını küçümsemektedir. Bedeller karşılığı kazandığımız haklarımız bizimdir. Şimdide kadınların doğurup doğurmama gibi kendi kararı olan haklarına karşı çıkmaya çalışıyorlar. Anne olup olmamak kadının kendi kararıdır. Kadın bedeni üzerinden siyaset yapılamaz. Erkeklerin kadınlar üzerinde tahakküm kurmasını hedefliyorlar. Kadınlar sadece çocuk doğurmak için yaratılmadılar. “Çocuk doğurmayan kadın eksik kadındır.” Sözünü bir kadın olarak hakaret sayarım. Hem kendi adıma hem de tüm kadınlar adına. İlla doğurmak mıdır kadın olmak? Kariyeri için evlenmeyebilir, çocuk yapmayabilir ama hayatın bir parçasıdır. Ben Allah’a inanan bir insanım. Yaradan bazı kadınlara annelik vermeyebilir. Sağlık sorunu olabilir. Bu ağır sözler çocuğu olmayan kadınları zedeler ve aşağılar. Bu bir eksiklik değildir. Bunu dile getirmek çok ayıptır. İnsan haklarına müdahale etmektir, suçtur. Zor şartlarda yoksullukla büyütüp askere gönderdiğimiz evlatlarımız terör belası yüzünden her gün şehit olup geliyor, patlamalarda suçsuz günahsız insanlarımız ölüyor. Bir anne olarak içim kan ağlıyor, yüreklerimiz acıyor. Asıl eksiklik terörü yok etmeyip analarından evlatlarını ayırmaktır. Bir anne ancak evladını kaybederse eksiktir. Kadınlık anneliğe hapsedilemez. Anne olup olmamak kadının kendi tercihidir. Herkes anne olmak zorunda değildir. Kadın kadındır eksiklik bizi küçümseyenlerdedir. Atatürk’ün bize vermiş olduğu hakları kazanımları kimseye biz CHP’li kadınlar olarak vermeyeceğiz.
Türk Kadınlar Birliği Başkanı Ayşe Gemici Uzunlu: “KADINI TOPLUMSAL YAŞAMDAN SOYUTLAMA SÖYLEVLERİ SÜRÜYOR”
Ekonomik hedefler arasında dünyanın en güçlü ilk 10’u arasında yer almak gibi bir hedefiniz olacak ve kadın nüfusu is hayatından uzaklaştırıp annelik vasfı ile ev içi işlere yoğunlaştıracak politika uygulamaya çalışacaksınız. Kadınların sadece yüzde 28 i iş hayatında yer alıyor. Bunların çoğunluğu ev bütçesine katkıda bulunmak ve geçimi sağlamak içindir. Kadınların iş hayatında olmadığı bir ekonomi asla kişi başına düşen milli gelirle üst göstergelerde olamaz. Bu konu bilindiği halde ısrarla kadının yeri evidir, çocuğudur diyerek kadını toplumsal sosyal yaşamdan koparma söylevleri devam ediyor.
Bu sözlerle isteyip de çocuk sahibi olamayan kadın ve erkek kaç kişi üzülmüştür diye düşünen yok. Evlenmeyip yalnız başına yasamayı tercih eden kadınlar onlarda bu sözlerle kırıldı. Sanki herkes evli ve çocuk sahibi olursa birde evin işini iyi yaparsa tam kadın iyi kadın oluyor. Peki, çocuğu olmayan baba da yarım erkekçi? Kadın eşittir anne değil insandır. Hem de kadın erkek eşit insandır. Her fırsatta en az üç çocuk doğurun nasihatleri verme yerine doğan çocukların kaliteli eğitim, sağlık hizmetinden faydalandırarak nasıl güçlü birey olmalarını sağlarız buna kafa yormak lazım. Ülkemiz de iş hayatının lokomotifi olan güçlü kadınlar var. Üstelik dünya listesinde güçlü kadınlar listesinde olup evli olmayıp çocuğu olmayan veya evli olup çocuğu olmayan kadınlar. Kimse onlara yarım veya eksiksiniz lafını edemez. onlar bizim onurumuz olarak çalışma hayatında başarılarıyla ekonominin çarkının dönmesini sağlıyorlar.
Bizi yönetenlere düşen görev is ve aile yaşamında yapılacak uzlaştırma politikalarını uygulamak ve kadının çalışması önündeki engelleri kaldırarak dünyanın güçlü ekonomisi arasına girmektir. is hayatındaki başarı özel hayatın düzenli olması ile bağlantılıdır.Bu nedenle is hayatında bulunan kadınların anneliğini eksik yaptığı veya ev isleri ile ilgisiz diye kimsenin suçlama hakkı yoktur.Kadın erkek evlilik için iyi ve kötü günde birbirine yardımcı olup hayatı paylaşmak için yola çıkarken bu tür ayrımcı söylevler toplumda var olan olumsuz rollerin pekişmesine yol açıp toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açar.
Kigder ( Kadın Girişimciler Derneği) Başkanı Dr. Sema Karaoğlu: “BU İFADE KADINLARI YARALADI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir açılış töreninde, "anneliği reddeden bir kadın eksiktir, yarımdır" ifadelerini kullandı. Bu bakış açısı, kadını sadece doğuran bir varlık olarak gösteren, kadını birey olarak reddeden, duygu, düşünce ve yeteneklerini, kadının temel hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, bu kadını aşağılayan bir bakış açısıdır. Kanaat önderleri tarafından ifade edilen bu tarz cümleler ülkemizde maalesef kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin ve çocuk gelinlerin temelini oluşturmakta, toplum yanlış yönlendirilmektedir. Kadının özel alanına kadar giren bu zihniyet kadınları kendi aralarında da kutuplaşmaya iter. Toplumumuz zaten o kadar kutuplaştı ki, bunu artık bu safhaya çekmenin ve kadın bedeni üzerinden gündem yaratmanın gerçekten gereği yok.
Farklı bir açıdan da bu sözler birçok kadınımızı yaralamıştır. Çaresiz derdi olup, yavrusuna uzun süre annelik edemeyeceğini bilen kadınlarımız, psikolojik olarak sağlıklı olmayıp anne olduğunda yavrusuna gerekli ilgiyi gösteremeyeceğinizden anne olmak istemeyen kadınlarımız, ekonomik nedenlerle evlat sahibi olmak istemeyen kadınlarımız yaralanmıştır.İnsan hakları temel hak ve özgürlüklere bağlamında bir kadının anne olup olmama isteği sadece kendi tercihidir. Bu ne cumhurbaşkanının ne de bir başkasının inisiyatifinde olamaz, siyaset malzemesi olarak kullanılamaz. Şahsen üç çocuk sahibi bir anne olarak kaç çocuk doğuracağıma hiç kimsenin karar vermesini kabullenemem. Kadınlar bedenleri ile ilgili kararları bile kendileri veremediği sürece nasıl bir özgürlükten, gelişmişlikten, kadına değer vermekten bahsedilebilir. Söylemler eylemlerle birleşmediği sürece hiçbir anlam ifade etmezler. Cumhurbaşkanının sarf ettiği bu ifade, kadınları eve hapsetmeye çalışan ifadedir ama Türk kadını olarak biz bu hapishaneye girmeyeceğiz. Kaldı ki bizler, hem ana olmayı hem iş hayatında olmayı başarmış milyonlarca kadınız. Biz Kurtuluş savaşında erkeğiyle omuz omuza vermiş hem analık yapmış, hem atalık yapmış, hem savaşmış nesillerin torunlarıyız . Biz Türk kadınları ekonomide siyasette akademisyenlik ve iş hayatında de varlıklarımızı arttırarak devam ettireceğiz.
Bu tarz söylemler demokratik ve laik değerlere, insan hakları ve temel hürriyetlerine bağlı kalacağına yemin etmiş Türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanın ettiği yeminle bağdaşmamaktadır. Biz Türk kadınları olarak devletimizin kaç çocuk doğuracağımızı düşünmesini değil, doğurduğumuz çocuklara nasıl bakacağımız konusunda bize yardımcı olmasını, işyerlerimize kreşler açmasını,eğitim olanaklarını artırmayı,sosyal refahımızı, sosyal haklarımızı ve özlük haklarımızı arttırmak için çalışmalarda bulunmasını bekliyoruz.
ŞEYDA AŞATIR (Kayseri Deniz Postası Gazetesi) Gazeteci –Muhabir : “KADIN BAZI ŞEYLERİ İSTEDİĞİ İÇİN YAPAR MECBURİYETTEN DEĞİL”
Yarım kadın ifadesini duyunca öncelikle şunu düşündüm ben buna kim karar veriyor? Yine her zaman ki gibi bize farklı sıfatlar yüklemeye başladılar. Eksik etek, saçı uzun aklı kısa gibi bir şey galiba… Yine birileri bizim yerimize düşünmeye başlamış.
Ben kariyerime her şeyden çok önem veren bir kadınım. Bu yüzden kariyer anlamında tatmin olmadan evlenmeyi düşünmüyorum bu sebepten çocuk sahibi olmayı da işimden dolayı öteliyorum. Bende Cumhurbaşkanına göre yarım kadın sıfatına giriyorum. Bu ‘yarım kadınlıktan’ ziyade kendini önemsemek, kendine değer vermektir. Çünkü unutmamamız gerekir ki biz her şeyden önemliyiz. Ve bizi bir tek kadınlar anlar. Burada gazeteci olarak mesela sen benim bu konuşmalardan rahatsız olacağımı düşünerek, düşüncelerimi sordun. Sen böyle tepki gösterdin, bende bunu anlatarak tepki gösterdim. Böyle bir röportaj ya da bir köşe yazısını çok az erkek yazar o yüzden işte kadınları en iyi kadınlar anlar.
Konuya tekrar dönecek olursak, benim anlamadığım şey şudur, neden kadınlar dünyaya bazı işleri yapmak için gönderilmiş gibi davranılır ki. Sanki kadın dünyaya evlenmek, çocuk doğurmak, kocasının sözünden çıkmamak, evi temizlemek, yemek yapmak için geldi. Beyler şunu bir kafanıza sokun kadınlar bunların hiç birini yapmak zorunda değil. Eğer kendi gerçekten isterse elbette yapar.
Kadın dünyaya erkeklerin istediklerini yapmak için getirilmedi artık şunu bir unutalım. Sana da duyarlılığından dolayı çok teşekkür ediyorum. Ve ben inanıyorum ki senin gibi bu ataerkil düzene baş kaldıran insanlar olduğu sürece, umudumuzu kaybetmediğimiz sürece hayal ettiğimiz gibi bir dünyada yaşamak çok uzak değil.