İYİ Partili Ataman: Soruyorum ülkemiz hangi formülle yönetiliyor?

 İYİ Partili Ataman: Soruyorum ülkemiz hangi formülle yönetiliyor?
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

İYİ Parti Kayseri Teşkilat Başkanı emekli Albay M.Sebati Ataman, Ziraat Bankası’nın futbol kulülplerinin borçlarına yönelik yapılandırma yapacak olmasına tepki gösterdi.

Ekonomik krize giren futbol kulüplerinin borçları yeniden yapılandırılıp devlet güvencesi altına alınmasına yönelik tartışmaları değerlendiren Ataman, konuyla ilgili olarak bir yazı kaleme aldı.

İşte Ataman’ın o yazısı:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşan Kayseri Milletvekilimiz Sayın Dursun Ataş; çiftçilerimizin  mazot fiyatlarının sürekli artmasından, gübre fiyatlarının yükselmesinden, mahsulün para etmemesinden dolayı ekim yapamaz hale geldiği gerçeğini ifade ederken, milyon dolarlar harcayan ve borç batağında olan futbol kulüplerinin çiftçiye yardım amacı ile kurulan Ziraat Bankası marifeti ile borçlarının ödenmesine haklı tepkisini  ifade etmiştir. Bugün ülkemizin yaşadığı ekonomik kriz, ataması yapılmadığı için intihar eden gencecik öğretmen Merve Çavdar, okul pantolonu alamadığı için intihar eden baba İsmail DEVRİM gözlerimin önüne geldi. “Halka hizmet hakka hizmet” diye yola çıkanların riyaları da maalesef acı bir gerçek olarak bir kez daha ortaya çıktı. Sizlerin de mutlaka bildiği ama halkımızı aydınlatmak üzere futbolun nasıl siyasi bir araç olarak kullanıldığını bazı örnekler ile kısaca ifade etmek isterim. Portekizli diktatör SALAZAR'a ülkeyi 41 yıl tek başına nasıl yönettiğini sormuşlar. Hafif bir gülümseme ile "Tres F" yani "3 F ile" diye yanıt vermiş; Fado (müzik), Fatima (din) ve Football (futbol). 3F'deki din unsurunun yerini zamanla Portekiz dışındaki coğrafyalar "Fiesta" yani eğlence unsuru ile yorumlamış. Bir diktatörün ülkeyi yönettiği üç mekanizmadan biri olarak futbolu görmesi elbette ki tesadüf değildir. Futbol, geçmişte de, bugün de ve kuvvetle muhtemel yarın da siyasetle iç içe olan olgulardan biri olmaya devam edecektir. Ernesto Che GUEVARA , futbol için “Futbol sadece bir oyun değildir. Futbol devrimin en büyük silahıdır” der. Aynı şekilde SUAREZ, Güney Amerika’da bir iktidarın başarısının futbol milli takımı ile ölçüleceğinden bahseder.   Dünya tarihinin en karışık yıları, futbolla birlikte gelişmiştir. Milyonların öldüğü savaşların ardından Dünya Kupalarında onlarca ülke futbol sahasında karşı karşıya gelmiş  ve ne olursa olsun, futbol fikirleri yaymak adına bir silah görevi  görmüştür. Diktatör FRANCO,  “Kraliyet İspanya’sı” fikrinden yanaydı. Madrid merkezli, aristokrat ve saf bir İspanyol ırkı oluşturmak niyetindeydi. Fakat İspanya, içinde Basklar ve Katalanlar gibi farklı etnik kökenleri de barındırıyordu. Bu da FRANCO’nun fikrine engel oluşturuyordu. Fakat fikirlerini öldürerek yayması, henüz güçlenmemiş iktidarı için bir tehlikeydi. O da başka bir yolu seçti: FUTBOL. Futbol kulüplerinin İspanya’da bir ordu vazifesi gördüğü bir dönemdi. Öyle ki Athletic Bilbao takımı Baskların, Barcelona da Katalanların gücü niteliğindeydi. Çünkü daha yüksek bir ses çıkartmak, büyük bir tehlike demekti. Üstelik futbol sahası herkesin eşit güçte olduğu tek mecraydı. FRANCO, futbolu kullanmalıydı. Bunun için de harika bir güce sahipti: Real Madrid.

FRANCO  zamanında ispanyanın günümüz Türkiye'sinden bir farkı yoktu,

İşsizlik ve ekonomik kriz hat safhadaydı fakat böyle olmasına rağmen ispanya halkı hayatından son derece memnundu, FRANCO futbol ile milleti uyutuyor, sürekli her hafta birden fazla futbol maçı düzenliyordu. Yüzbinleri uyutacağı beşikler (satdyumlar) inşaa ettiriyordu. FRANCO  için futbol; kitleleri oyalayan, toplumu siyasi konularda tepkisizliğe iten, ülke gündemini saptıran bir afyondu. İtalya eski başbakanlarından BERLUSCONİ, siyaset hayatında iki unsuru çok iyi kullanmıştır. Bunlardan birincisi medya, diğeri futboldur. Milan kulübünün başına geçen BERLUSCONİ, kulüp başkanı sıfatını kullanarak tüm dünyada tanınmıştır. Bu popülarite, BERLUSCONİ’nin siyasi hayatını olumlu yönde etkilemiş ve onu ülkesinde iktidara taşımıştır. O da, FRANCO gibi; kitlelerle iletişiminde futbolu önemli bir faktör olarak kullanmıştır. Ülkemizde de benzer bir durum mevcuttur. Türkiye’de stadyum seyircisinin yaş ortalaması oldukça düşük ve bu genç nüfus futbol ile kontrol altında tutulmaktadır. FETÖ terör örgütünün Fenerbahçe başta olmak üzere klüplerimizi ele geçirme istekleri, ünlü futbolcuları FETÖ örgütü mensubu yapmaları, nikah şahitliklerini yapmaları ve eski ünlü futbolcuları milletvekili yapmaları tesadüf olabilir mi? Ankara Spor’un küme düştükten sonra ismini Osmanlı Spor yaparak süperlige çıkarılması, “Yeniçeri Ocakları” adı altında gençliği organize etme, bedava deplasmana gönderme,maçlardan önce Mehter Marşı’nın çalınması siyasi bir hamle değil de nedir? Ya 12 Eylül döneminde Kenan EVREN’in yasa değiştirerek Ankaragücü’nü 1.lige çıkarması…

Örnekleri çoğalta biliriz elbette…

Günümüzde insanlar evini değiştirebilir, arabasını değiştirebilir, işini değiştirebilir hatta eşinden de ayrılabilir ama tuttuğu takımı asla değiştiremez, buna da futbol fanatizmi diyoruz.

Güzel ülkemizde siyaset de maalesef mevcut iktidar zamanında futbol fanatizmi gibi işletilmektedir, particilik takım tutma şekline getirilmiştir.

Yasak mı ilân edeceksin, futbollu günlere denk getireceksin! Halktaki hoşnutsuzluk mu yükseldi, hemen bir futbol zaferi yaşatacaksın!

Millet, “ baskılar, ekonomi dayanılmaz hâle geldi” diye haykırmaya mı başladı, hemen 3F'den birini devreye sokacaksın.

Şimdi soruyorum  ülkemiz hangi formülle yönetiliyor.