Hastalık belli, tedavi Sağlam'da
Takım, Fenerbahçe maçı sonrasında Göztepe ve Konyaspor’un ardından Beşiktaş’a da ne yazık ki, mağlup oldu.
Aslında Beşiktaş maçını diğer iki karşılaşmanın dışında tutmak gerekiyor.
Çünkü; özellikle ilk yarım saatlik bölümde kazanmak için çabalayan, top yapan, rakibe fırsat vermeyen, hatta gol yollarında ise büyük mücadele gösteren bir Kayserispor izledik.
Takımın en büyük sorunu, bir önceki yazımda da belirttiğim gibi “Konsantrasyon” sorunu.
Bu sorun, aşırı motivasyonun ters tepmesiyle birlikte gerçekleşti.
Fenerbahçe maçında üst düzey futbol ve muhteşem geri dönüşün ardından bir türlü kendimize gelemiyoruz.
44 maçtır evinde derbi kaybetmeyen Fenerbahçe galibiyeti, Kayserispor’un düşüşünde en büyük etken oldu.
Araya, birde Milli ara girince futbolcular, bir türlü bulutlardan inemedi.
Göztepe ve Konyaspor’u oynamadan yeneriz mantığı, sarı-kırmızılıları iyice motivasyondan uzaklaştırdı.
Her maçın ayrı bir havası var, ama futbolcular, Fenerbahçe’yi yenerek, ligin bittiğini sandılar.
Neyse, bir önceki yazımda bundan epeyce bahsettiğimden ötürü çok girmiyorum.
Takım, gerçekten de kaliteli isimlerden oluşuyor.
Başkanı, teknik heyeti ve taraftarı hatta buna basın mensuplarını da eklediğiniz zaman başarının gelmemesi gerçekten de şaşırtıcı.
Lige son 8 yılın en iyi başlangıcını yapan takıma, ne oldu da bir anda düşüşe geçti?
Bunun psikolojik travmasının araştırılması gerekiyor.
Futbol, sadece performansla oynanan bir müsabaka değil.
Sorunun cevabını teknik direktör Ertuğrul Sağlam, çok iyi biliyor.
Futbolcular, takım halinde değil de, bireysel olarak ön plana çıkmanın hesabını yapıyor. Her şutu ben çekeyim, benden iyi yok, nasıl olsa yerim garanti mantığı ile hareket ediyorlar.
Halbuki, işin öyle olmadığını alınan sonuçlar gün gibi gösteriyor.
Peki, teşhis tamam, tedavi nasıl konulacak? Hem de o kadar sakat oyuncunun fazla olmasıyla birlikte.
Kayserispor olarak, elinizde kaliteli kadro var, ama alternatif oyuncu sıkıntısını çekiyorsunuz.
Bunun cevabı ise, sezon başında gönderilen oyuncuların fazlalığı. Espinoza ve Boldrin’in gönderilmesi, diğer oyuncuların rekabet etmemesine neden oldu. Bu iki isim, sadece bir örnek. Şamil cezalı, Hasan da sakat, kaldınız mı Mensah’a muhtaç…
Az öncede belirttim, ama yinelemekte fayda görüyorum.
Yerim garanti diye, oyuncular çok fazla kendini göstermiyor.
Kaleci Lung, Kana Bıyık, Rotman ve Sapunaru’nun haricinde bence kimsenin yeri garanti değil!
Diyeceksiniz, yok canım abartıyorsun.
Hayır, kesinlikle bu oyuncuların haricinde diğer isimleri tek tek gözlemlerseniz, “Yerim garanti” diye kendilerini oyuna çok vermiyorlar..
Deniz Türüç, Atila Turan, Mensah, Chery, Bilal ve Umut Bulut’un dinlendirilmesi ya da uyarılması gerekiyor.
Umut Bulut’u da yine ayrı bir parantez çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor.
Adamcağız, çok iyi niyetli, elinden gelenin fazlasını veriyor, ama çark sadece Umut Bulut ile dönmüyor. Umut Bulut’a yeteri kadar pas atılamıyor.
Hatırlayalım, Umut, geçtiğimiz sezon ne zaman gol atsa takım galip geliyor, atamadığında ise ya berabere ya da galip gelemiyorduk.
Geçtiğimiz sezon ki Umut Bulut’un yeniden ayağa kalkması için, az önce saydığımız futbolcuların kendilerine gelmesi gerekiyor.
Bilal, geçtiğimiz sezon ki Mendes gibi tek başına bir şeyler yapmak telaşında. Fakat, futbolda tek kişi mantığı, sadece Messi ve Ronaldo gibi dünya yıldızlarına özel bir durum.
Sen Kayserispor’da forma giyiyorsun ve yapabileceğin işler sınırlı. Zaten çok daha iyi olsan Türkiye’de değil de Avrupa’da futbol oynardın.
Burada Bilal’i kötülemek gibi bir niyetim yok, lakin 10 kere çalım yapmaya çalışıyor, üçünde başarılı, 7’sinde top kaptırıyor, arkasında bulunan Atila ise, defansif zafiyetten ötürü yetersiz kalıyor.
Atila, geçtiğimiz sezon ki Atila değil!
Ne zaman ki A Milli takıma davet edildi, o zamandan beridir kendisini sahada göremiyoruz.
Rakip takımlar, Kayserispor’un sol kanattaki hali hazırda devam eden zafiyetini biliyor ve oradan sonuca gitmeye çalışıyor. Nitekim de başarılı oluyorlar.
Mensah, Fenerbahçe maçında kariyerinin en iyi futbolunu sergiledi, ama 7 maçın 6’sında sürekli top kaptırıyor, anlamsız çalıma gidiyor ve hakeza.
Deniz Türüç’e, gelecek olursak, 1 yıldır sahalarda göremiyoruz. Disiplin sorunu yaşayan, göstermelik futbol oynayan, geri pasıyla ünlü bir oyuncu pozisyonuna geldi. Türkiye’nin en iyi üç sol ayağından biri olan bir futbolcuya, bu futbol asla yakışmıyor. Bir an önce kendisine gelmeli, yoksa işi çok zor..
Sırada Chery var.
Futbol cambazı, çok kolay adam geçebiliyor, sürpriz şutları ve ara paslarıyla bu sezon en çok konuşulacak isimlerin başında yer alıyor, ama o da takım oyunu anlamında ayağında top eziyor ve diğer arkadaşlarının yolunda gidiyor. Henüz, forma giremedi ve güçsüz. Ekstra antrenman yaparak, güç toplamalı.
Daha çok sorumluluk alan, lider oyuncu profilini göstermesi gerekiyor.
Takım, Umut Bulut’un form durumuna göre hareket ederse ve orta alan pres yapmayan, İstanbul takımlara konsantre olan ve diğer Anadolu takımlarına direnç gösteremeyen pozisyonda olursa bu sezon büyük sıkıntı çekeriz.
Birde “VAR” sistemine dikkat çekmek gerekiyor. Beşiktaş maçında verilmeyen fauller, kartlar var. Ellere var da bize yok mu türküsünü bu sezon çok çalarız zannımca.
Beşiktaş’ın ikinci golü öncesinde Gökhan Gönül topu eliyle alıyor ve VAR hakemleri maçın orta hakemi olan Yaşar Kemal Uğurlu’ya bildiriyor. Uğurlu da golü geçerli sayıyor, yazıktır, günahtır, Anadolu takımlarına karşı halen büyük haksızlık yapılıyor. Türk futbolu bu şekilde yönetilmeye devam ettiği sürede “VAR mısın, YOK musun” demeye ve başarısız olmaya devam ederiz. Futbolcular yabancı oldukça, hakemler de futbola yabancı oluyor.
Neyse, yazımın başında öyle ya da böyle düşüşe geçtik dedik, ama iş bitmedi, bu inişin birde çıkışı olacak.
Beşiktaş maçındaki oyun felsefesi üzerine koyarak Çaykur Rize maçında devam ederse, bu takım az da olsa nefes alır.
Çaykur Rizespor’da, hiç yabana atılacak takım değil.
Geçtiğimiz hafta sonu Fenerbahçe karşısında neler yaptıklarını gördük. Hoca değişikliği takıma pozitif etki sağladı.
Takımın ölü toprağını üzerinden atıp, bir an önce “Biz bu değiliz” demesinin zamanı geldi. Karşılaşmanın saat 13:30’da oynanacak olması taraftar açısından dezavantaj gibi görünse de gerçek Kayserispor taraftarının stada gelip, takımlarını destekleyeceğini düşünüyorum.
Bu maçta itici güç taraftar olacaktır.
Son olarak Fenerbahçe’yi mağlup eden takımların 3-5 hafta kendilerine gelemediklerini hatırlatarak, Çaykur Rize’nin rehavete girme ihtimaliyle yazıma son veriyorum. Tabiî ki, Okan Buruk’un buna önlem alacağını da hesaba katmak gerekiyor.
İnşallah, Milli ara öncesinde 3 haftalık galibiyet ve gol hasretine Çaykur Rizespor’u mağlup ederek, son veririz ve yeniden üst sıralara doğru tırmanırız.