Genel Başkan bugün Tokat'ta yarın Kayseri'de…

Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, bugün (12 Nisan 2025 Cumartesi) Tokat'ta yarın da Kayseri'de olacak. Ayrıntılar Kayseri Olay haber bülteninde…

Genel Başkan bugün Tokat'ta yarın Kayseri'de…
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Saadet Partisi’nin kongre süreci devam ederken Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan da il il partisinin kongrelerine katılarak, partilileriyle ve vatandaşla buluşuyor. Arıkan bugün Partisinin Tokat 8. Olağan Kongresi’ne katılmak için Tokat’ta olacak. 
Arıkan yarın ise Kayseri’de olacak. Arıkan Saadet Partisi Kayseri İl Başkanlığı’nın 7. Olağan İl Kongresi’ne katılacak.  Saadet Partisi’nin 7. Olağan Kayseri İl Kongresi, Erciyes Kültür Merkezi’nde saat 14.00’de başlayacak. Gençlik kollarından başlayarak partisinde bir çok görev üstlenen uzun İl Başkanı olarak görev yapan Arıkan, bu kez de partililerine genel başkan olarak hitap edecek. 


Arıkan Köşe yazdı

Diğer yanda Arıkan Milli Gazete için de,  ‘Neden Gazze? Gazze; acının adresi olmaktan çok boyun eğmeyen bir ruhun, asla pes etmeyen bir iradenin adıdır’ başlığı ile bir yazı kaleme aldı. ‘İşin gerçeği şu ki Gazze'yi, sadece Gazze olarak değil; tüm mazlum coğrafyanın çarpan kalbi olarak görüyoruz.’ diyen Arıkan, yazısında şu görüşlere okuyucularıyla paylaştı: 

Gazze: Kan, gözyaşı ve mücadelenin yorgun, şehadetin aydınlık yüzü. Fakat Gazze bu kadarla sınırlı değil; tam tersine, tüm mazlum İslam coğrafyasının ortak sesi, ortak acısı ve aynı zamanda ortak direnişinin sembolü.
Suriye’nin bombalar altında inleyen sokaklarından Irak’ın bitmek bilmeyen çatışmalarına, Yemen’in suskun çığlığından Sudan’ın krizlerine, Afganistan’ın yıkık kentlerinden Arakan’ın duyulmayan feryadına, hatta Doğu Türkistan'daki zulme kadar uzanan bir hattın adıdır Gazze.
Bu toprak, acının adresi olmaktan öte, haksızlığa boyun eğmeyen bir ruhun, asla pes etmeyen bir iradenin merkezidir.
“Neden özellikle Gazze?” “Neden Gazze’ye ayrı bir hassasiyet gösteriyoruz?” İşin gerçeği şu ki Gazze'yi, sadece Gazze olarak değil; tüm mazlum coğrafyanın çarpan kalbi olarak görüyoruz.
Bu küçük toprak parçası, aslında bizlere tüm İslam coğrafyasının dramını, kederini hatırlatıyor.
Oradaki çocukların gözlerinde açlığın, göçe zorlanan insanların, yıllara sari çatışmaların yansımasını görüyoruz. Gazze’ye gösterdiğimiz ilgi, topyekûn mazlum milletlere gösterdiğimiz ilginin cisimleşmiş halidir.
Gazze’nin tarihi, adeta bir direniş ve uyanış hikâyesidir. Çok uzun yıllardır abluka altında olan bu coğrafya, sürekli bir hayatta kalma mücadelesi veriyor. Kapılarını kapatsanız da sesini kısmak isteseniz de Gazze kendini hep hatırlatıyor.
Çünkü oradaki insanların kalplerinde umudun çırası hiçbir zaman sönmüyor. Bu durum, “Bir gün mutlaka” diyerek yola çıkan ve hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini bilen kuşaklara bir mesaj veriyor: Haksızlık nerede yaşanırsa yaşansın, önünde sonunda direnen ve sabredenler kazanır.
Evet, belki sosyal medyada bir paylaşım, bir video ya da birkaç satırlık tweetle kurtaramayabiliriz ama en azından kalplerimizi diri tutabiliriz, değil mi?
Gazze’nin acısı, Suriye’nin hayat mücadelesi veren milyonlarından, Irak’ın dramından, Yemen’in açlık ve sefaletinden, Sudan’ın belirsiz geleceğinden, Afganistan’ın enkaza dönüşen şehirlerinden ya da Arakan’ın, Doğu Türkistan'ın çektiği zulümden bağımsız değil.

Gazze, işte bu ortak hafızanın bayrağı; kaybolduğumuzu hissettiğimizde nereye bakmamız gerektiğini bize hatırlatan bir işaret fişeği gibidir.
“Direniş” aslında hayatın doğal bir parçası. Bizler, günlük hayatta haksızlıkları, adaletsizlikleri sorgulamayı, gerekirse sesimizi yükseltmeyi öğrenmeliyiz.
Tıpkı Gazze’deki insanların, tankların gölgesinde büyüyen çocukların umuda tutunduğu gibi.
Dünyada yüz milyonlarca insan haksızlığa uğruyor; sadece fark etmediğimiz, belki de ekranlarımızın bizden gizlediği pek çok dram var. İnsani olan, bu dramların her birine el uzatmaya çalışmaktır. Gazze’ye sahip çıkarken diğer coğrafyalarla birlikte, bu zincirin bir bütün olduğunu kavramaktır.
Bu süreçte duygusallıktan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Bizlere düşen elbette Gazze’yi gündemde tutmak adına her şeyi yapmak ancak sadece sosyal medyada birkaç paylaşım yapmakla kalmamak.
Bilinçlenmek, olayların arka planını araştırmak, diplomatik ve insani yardımlara katılmak, toplumsal farkındalığı artırmak ve mümkün olan her araçla mazlumların sesine ses katmak gerekiyor. Çünkü Gazze’nin acısı, aynı zamanda tüm insanlığın da imtihanı. Hepimiz, hangi kimlikten olursak olalım, ortak bir vicdanda buluşmak zorundayız.
Unutmayalım, Gazze demek, yalnızca yıkım ve dram demek değildir. Aynı zamanda direniş, azim ve bir gün mutlaka güneşin yeniden doğacağına inanan kadim bir umudun sembolüdür. Bu yüzden Gazze’ye gösterilen hassasiyet, esasında bütün mazlum milletlerin, İslam coğrafyası dâhil olmak üzere, insanlığın ortak vicdanına yönelik bir çağrıdır. Kaybettiğimizi sandığımız insanlığımızı geri kazanmak için bir fırsattır. Çünkü Gazze, acıyla yoğrulmuş bir coğrafyadan fazlasıdır: Dirilişin, dayanışmanın ve uyanışın adıdır. Ve bizler, bu sesi duyduğumuz sürece asla kaybetmeyeceğiz.