Eryılmaz'dan Kayseri Polis Koleji'nde yaşadığı sarsıcı FETÖ anısı

2016 hain darbe girişiminde yaralanarak gazi olan Devlet övünç madalyası ile ödüllendirilen Emekli Gazi Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz, 1990-91 eğitim öğretim yılında Kayseri Polis Koleji'nde FETÖ terör örgütüyle ilgili anısını paylaştı. Detaylar Kayseri Olay'da...

Eryılmaz'dan Kayseri Polis Koleji'nde yaşadığı sarsıcı FETÖ anısı
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Kayseri Polis Koleji'nin 1990-91 eğitim öğretim yılına dair çarpıcı bir anı, 21 yıl süresince emniyet teşkilatında çeşitli rütbelerde görev yapmış ve 2016 yılında FETÖ'nün darbe girişiminde yaralanarak gazi olan Emekli Gazi Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz'dan geldi. Aslen Kayseri'nin Bünyan İlçesi'nden olan Eryılmaz, sosyal medya hesabında, Kayseri Polis Koleji'nde genç yaşta yaşadığı FETÖ terör örgütüyle ilgili anısını anlattı.

Eryılmaz'dan Kayseri Polis Koleji'nde yaşadığı sarsıcı FETÖ anısı

2017 yılından gazi olarak emekli olan eski Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz, 16 yaşında 2. sınıf öğrencisi olarak Kayseri Polis Koleji'nde bulunduğu dönemde yaşadığı bir olayı şu şekilde paylaştı: "1990/91 eğitim öğretim yılıydı. Kayseri Polis Koleji 2. sınıf öğrencisiydim. 16 yaşındaydım. Günlerden hangisiydi tam emin değilim. Büyük ihtimal Pazartesiydi. Tüm Okulu içtimada topladılar. Hazırlık, 1, 2 ve 3. sınıflar. Hava öyle kapalıydı ki ne siyah ne Beyaz ne de başka bir renk yoktu. Koyu griden açık griye sonra tekrar koyu griye geçişler vardı.

Sınıf komiserleri T.Ş ve M.Ç’cı 2 hazırlık talebesini

İçtimaya geçmiş okulun önüne çıkardılar. Çocuklar benden 2 veya 3 yaş küçük olmalıydılar. 13/14 yaşlarındaydılar. 2 çocuk tüm okulun karşısında Afrika’dan yakalanıp başka bir dünyanın önüne getirilmiş 2 siyahi gibiydiler. Ne olduğunu, ne olacağını anlamaya çalışıyorlardı. Ancak ne içtimadaki okula ne sağa nede sola bakamıyorlardı. Çaresiz bir haldeydiler.

FETÖ’nün buldongları olduklarını herkesin bildiği fakat kimsenin söyleyemediği T.Ş önce bir nutuk attı ve disiplinin ne kadar önemli olduğundan dem vurdu. Aslında herkes biliyordu meselenin disiplin mevzusu olmadığını. Sonra bu 2 hazırlık sınıfı öğrencisinin daha bu yaşta ne kadar disiplin yoksunu olduklarından bahsetti. Türkiye’nin en zor sınavlarından birini kazanarak gelmiş, büyük ihtimal okulunun birincisi bu çocuklar ne yapmış olabilirdi. Sonra okulda Mutad olduğu üzere çocukları tokatlamaya başladı. 2/3 Tokat atttığında bu iğrenç düzenin iğrenç zamanı biter sanıyordum. Ancak bitmedi. 

Tokatlardan tokatlara atladı, komiser yardımcısı T.Ş. 2 çocuk dayanamıyorlardı artık. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Sanki yönlerini kaybetmişlerdi. T.Ş ise vurdukça kontrolsüz gücün şehvetine kapılmıştı ve kapıldıkça vuruyordu. Artık Tokat Faslı bitmiş yarı yumruk Faslı’na başlanılmıştı. Ancak T.Ş’un yüzü çocukların yüzünden daha çok kızarmıştı. Belkide bana öyle geliyordu.

Önce Nefesim kesilmeye başladı, dişlerimi sıkmaktan avuçlarımı kanatırcasına yumruklarımı sıkmaktan, tırnaklarımın etime geçtiğini daha sonra çektiğim acıdan anladım. Ya Rabbim ne yapmalıydım. Aslında herkes mevzunun disiplin olmadığını biliyordu. Mevzu aslında bu çocuklara karşı bir ders verilmeye çalışıldığını ve bu dersin aynı zamanda tüm okula bir ders niteliğinde olmasıydı. Bu çocuklar büyük ihtimal okulda hakim olan o zaman ki ismi cemaat, bugün FETÖ olan hakim örgütün isteklerine ters bir şey yapmışlardı. Bu adi muamele disiplinsizlik adı altında başka bir hesabın ve dersin şovuydu. 

T.Ş. nin tokatları hızlandıkça kendi yüzü de kızarmaya başlamıştı. Nefes alış verişleri sıklaşmış ve hırlamasının sesi bana kadar gelmekteydi. Vahşi ve adi bir hayvan gibiydi. Sanki bir çakal iki kurt yavrusunu parçalıyordu. Kimse engel olmuyordu. En son çocuklardan bir yere düştü ve çakalın çoçuğa savurduğu tekmeyi gördüm. T.Ş. hayvanın hayvana yapmadığı şekilde, nasıl bir şehvetle hala çözemediğim bir halde çocuklara saldırırken M.Ç. içtimada’ki Okulu süzüyordu. 

T.Ş. artık yorulduğundan durdu ve nefeslenmeye başladı. Sonra nasıl bir manzaraya konu olduğunu, kuralsızlığının şehvetine engel olamadığını gördü. Hafif bir yağmur başlıyordu. Dağılın diye hırladı. İçtimadaki tüm sınıflar dağılmaya başladı.

Yerimden kımıldamayacaktım. Aklımdan bin türlü düşünce, isyan geçiyordu Ancak bir yere bağlayamıyordum. 16 yaşındaydım ve her hafta sonu bir bahane ile hafta sonu izinsizdik cezası alıyordum. Aldığım cezaları Babama izah edemiyordum. Tüm okul dağılmıştı. Yağmur yağıyordu. Gözlerim yaşarmıştı ve bunu kimsenin görmesini istemiyordum. Yağmur imdadıma yetişmiş gözyaşlarımı saklamıştı, inşallah silmişti. Güçsüz görünmek istemiyordum. İçtimaya dağılın talimatı verilmişti. Ancak ceza da verseler gitmeyecektim, gidemiyordum. Donmuş vaziyette esas duruşta duruyordum. Sanırım buldonglar beni gözetliyorlardı. Belkide daha önce vuku bulan bir kaç hadise yüzünden yanaşmıyorlardı.
Yere düşen çocuğun dudaklarında kan vardı, onun ve diğerinin yüzü kırmızıdan mora dönmüştü. Çocuklar Atatürk büstünün bana göre solunda toparlanmaya kendilerini gelmeye çalışıyorlardı. Ast ve Üst sınıfların konuşmaları yasaktı. Ast sınıf üstün üst sınıf astın sınıf gazinolarına giremezdi. Birden çocuklara doğru yürümeye başladım. Esmer olanını omuzundan tutarak kaldırdım, gelin dedim. Arkamdan gelen bir buldog beni engellermi diye de düşünüyor fakat korktuğum belli olmasın diye arkama bakmıyordum.

Çocukları 2.sınıflar gazinosunda götürdüm. Lavaboda ellerini yüzlerini yıkattım. Bir masaya oturttum, birer çay aldım. Çok sakin ve cesur bir tavır takınmaya çalışarak, Dilimin döndüğünce, o an konuşabildiğim kadarıyla, artık ne kadar olursa morallerini düzeltmeye çalıştım. Devrelerim ve buldoglar olanları görmüştü. Sonra o iki çocuğa gücümün yettiğince kol kanat gerdim.   

Cuma akşamı evci olarak izne çıkacaktım. İçtima bitti, Evciler olarak nizamiyeye doğru yürümeye başladık. İzinsizlik cezası önceden tebliğ edilirdi. Tam nizamiyeye gelmiştik ki T.Ş elinde bir kağıtla yaklaştı ve sen nereye gidiyorsun, sen izinsizsin dedi ve ben ayırdı. Bekliyordum zaten ama acımı artırmak ve rencide etmek için nizamiyeye kadar evci çıkanlarla birlikte yürütmüş oradan çevirmişti beni. Hiç Üzülmedim, kendi kendime güldüm. Rahatladım. 16 yaşındaydım ve yapılan haksızlığa, vicdansızlığa karşı çıkmıştım. Haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı çıkarak bedelini ödemeyi ve öyle mutlu olmayı o zaman iliklerime kadar hissettim ve o mutluluğun tadına vardım. Bugün 49 yaşındayım. Aynı hukuksuzluğu, vicdansızlığı kim yaparsa yapsın yine karşı çıktım. Yine mutluyum. Hemde çok . Bu ülkenin çocukları... Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır. Hakkı koruyun Hak sizi koruyacaktır."