Emek örgütleri: Demokrasi olmadan olmaz!

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde bir araya gelen sendikalar ve siyasi partiler yaşanan gelişmelere tepki gösterdi. Eğitim Sen Şube Başkanı Sedat Ünsal, 'Emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin yolu demokrasinin, adaletin, hukukun üstünlüğünün, barış ve kardeşliğin tesis edilmesinden geçmektedir.' dedi. Ayrıntılar Kayseri Olay haber bülteninde…

Emek örgütleri: Demokrasi olmadan olmaz!
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde bir araya gelen sendikalar ve siyasi partiler Cumhuriyet Meydanı’nda düzenledikleri basın açıklaması ile son günlerde yaşanan gelişmelere tepki gösterdi. Cumhuriyet Halk Partisi Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in de destek verdiği basın açıklamasında konuşan Eğitim Sen Kayseri Şube Başkanı Sedat Ünsal, ‘Bugüne kadar binlerce kez söyledik. Bir kez daha söyleyelim. Emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin yolu demokrasinin, adaletin, hukukun üstünlüğünün, barış ve kardeşliğin tesis edilmesinden geçmektedir. Ancak Türkiye’de uzun yıllardır ülkeyi yönetenler emeğe, emekçilere sırtını dönmüştür. Dolayısıyla demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü gibi temel değerler de bizzat ülkeyi yönetenler tarafından yıllardır yok sayılmaktadır.’ dedi. 

Emek örgütleri: Demokrasi olmadan emek olmaz!

Her şey hepimizin gözleri önünde yaşanıyor!

İktidarın ülkeyi hızla zifiri bir karanlığa sürüklediğini ifade eden Ünsal, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Seçme ve seçilme hakkımızdan sendikal hak ve özgülüklerimize, düşünceyi ifade özgürlüğünden toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkımıza, haber alma hakkımıza kadar en temel hak ve özgürlüklerimiz ayaklar altına alınıyor. 
Bugün geldiğimiz yer;  en temel hak ve özgürlüklerimizin yok sayıldığı, baskıların, şiddetin, hukuktan yoksun soruşturmaların, gözaltıların ve tutuklamaların olağanlaştığı yerdir. 
Her şey, hepimizin gözleri önünde yaşanıyor. 
Ülkeyi yönetme kudretini gittikçe kaybeden, ekonomiyi çıkmaza sürükleyen iktidar bir yönetememe krizi yaşıyor. Bu krizi demokratik yollardan aşamayacağını gördükçe baskıcı politikalara, hukuksuzluğa, şiddete daha fazla sarılıyor.
Bunun için; Bir yıl önce halkın oylarıyla seçilen yüzlerce belediye başkanı ve meclis üyesi hakkında yeni yeni soruşturmalar açılıyor, yerlerine kayyımlar atanıyor. 
Bunun için; 16 milyonluk bir şehrin Büyükşehir Belediyesi Başkanı’nın 35 yıl önce aldığı diploması Cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemek için hukuksuz bir şekilde iptal ediliyor. Gizli tanıkların “görmedim, şahit olmadım ama öyle dediklerini duydum” gibi garabet ifadeleri ile tutuklanıyor.
Bunun için;  özerk, bilimsel, demokratik bir üniversite isteyen öğrencilerinin kampüslerinin önüne TOMA’lardan barikatlar kuruluyor. Yüzlerce üniversite öğrencisi şafak vakti yurtlarına, evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. 
Bunun için; sadece eğitim emekçilerinin değil çocuklarımızın eğitim hakkını savunan, çocuklarımızın geleceğini tarikatlar, cemaatler, MESEM ve CEDES gibi projelerle karartmak isteyenlere karşı mücadele eden Türkiye’nin Aydınlık yüzü EĞİTİM SEN hedef gösteriliyor.  
‘Boykot’ yaparak üniversiteleri özgürleştiren öğrencilere destek için akademisyen ve öğretim elemanlarının katıldığı bir günlük iş bırakma kararı alan EĞİTİM-SEN’in yöneticilerine ev hapsi cezası veriliyor. 
65 bine yakın üyesiyle dünyanın en büyük barolarından biri olan, hukukun ve adaletin yılmaz savunucusu İstanbul Barosu’nun yönetimi görevden alınıyor.
Halkın gerçekleri görmesi engellenmek isteniyor. Muhalif basın hedef alınıyor. Gerçeği halka ulaştırmak isteyen gazeteciler tutuklanıyor. 
Ülke öyle bir hale getirildi ki, sokak röportajına katılan yurttaşlar hatta falcılar dahi iktidara,  siyasilere hakaret gerekçesi ile gözaltına alınıyor, cezaevine konuluyor. ‘

Ülke ekonomisi alt üst oldu

İktidarın hukuksuz uygulamalarının faturasının yoksulluk, daha fazla geleceksizlik olarak emeği ile geçinen kesimlere yıkıldığını belirten Ünsal, ‘Nitekim son iki haftada ülke ekonomisi alt üst olmuştur.
Borsa taban, döviz kurları ise tavan yapmıştır. Kurdaki yükselişi engellemek için son iki haftada 25 milyar dolara ulaşan bir döviz rezervi satılmıştır.  
Böylece son iki yıldır işçilerin, emekçilerin, emekliklerin, asgari ücretlilerin yani hepimizin maaşlarının, ücretlerinin TÜİK’in sahte enflasyonu ile baskılanması üzerinden biriktirilen rezerveler sadece son iki hafta da buharlaşmıştır.
Bu tablo doğrudan hepimizin sofrasına yansıyacak yeni zamların, açlık sınırına dayanmış maaşların, ücretlerin daha da erimesinin habercisidir. 
Tüm bunlara rağmen toplumun ezici çoğunluğunu hedefine koyan hukuksuzluk, adaletsiz, karşısında susmamızı, boyun eğmemizi istiyorlar. 
Yargıyı sopası olarak kullanan, kamu kaynaklarını, bizlerden alınan vergileri yandaşlara peşkeş çeken yağma düzenlerine itiraz etmememizi istiyorlar.  
Emeğin haklarını yok sayan, milyonlarca emekçiye 19. yüz yıl kölelik koşullarını reva gören, baskıdan-şiddetten beslenen bir rejime biat etmemizi istiyorlar.
Ülkeyi yönetenlere de buradan çağrıda bulunuyoruz. 
Yeter artık! 
Barışçıl protesto hakkını engellemekten vazgeçin.  
Bu hakkı kullanmaktan başka bir şey yapmadığı için gözaltına alınanları, tutuklananları serbest bırakın. Üniversite öğrencilerinin, çocuklarımızın üzerinden ellerinizi çekin.  
Hukuktan yoksun şafak baskınlarına, gözaltı ve tutuklamalara derhal son verin. 
Bizler demokratik bir ülke ve insanca yaşam için haklarımız ve geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz!’ diye konuştu.