'Cumhurbaşkanı Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ni verseydi?'
Saadet Partisi Kayseri Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mahmut Arıkan, Kayseri'de vatandaşlar tarafında Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi arasındaki 'Hoca'nın oğlu' konusuna açıklık getirerek, ''Cumhurbaşkanı Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ni verseydi?' diye sordu. Detaylar Kayseri Olay Gazetesi olarak hazırladığımız Kayseri haber bültenimizde…
Gazeteci Osman Çiftci ve Gazeteci Cem Atakan'ın hazırlayıp sunduğu Olay Türk TV'de yayınlanan 'Seçim Özel Yüz Yüze Programı'nın konuğu Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Kayseri Milletvekili ve Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mahmut Arıkan oldu.
Gazetecilerin genel ve yerel siyaset ile ilgili sorularını yanıtlayan Mahmut Arıkan son günlerde Kayseri'de vatandaşlar tarafından sıklıkla ifade edilen Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi arasındaki 'Hoca'nın oğlu' konusunda şu açıklamayı yaptı; “Ben Fatih Erbakan ve Yeniden Refah Partisi'yle alakalı cümle kurarken dikkat ediyorum. Hocamızın emaneti ne olursa olsun. Fatih Erbakan, Necmettin Erbakan'ın bizlere bir emaneti, oradan bakıyorum. Şahsıyla alakalı tartışmaları bir kenara bırakmak kaydıyla eylemlerini konuşmaktan yanayım.
On bir ay önce Fatih Bey'in AK Parti'yle alakalı cümlesini hep beraber duyduk, ‘Ben batan gemiye binmem, zulme ortak olmam, Cumhur İttifakı'na girmem söz konusu değil’ dediğinde genel başkan yardımcısı arkadaşlarımız hüngür hüngür ağlıyorlardı, duygusallaşmıştı. Güzel bir çıkış yapmıştı, ben babamın kemiklerini sızlatmam dedi tabiri yerindeyse. Sadece üç gün geçti. Üç gün sonra bir 30 maddelik bir kağıt aldı eline, 'Bu 30 madde noktasına bir mutabakata vardık, Cumhur İttifakı'na girdik' dedi. O ağlayan arkadaşlar kameralardan kaçmak durumunda kaldılar. Üç gün önce yaptığı açıklamada gözyaşına boğulan arkadaşlarımız üç gün sonra yapılan açıklamada ortalıkta yoklardı, saklanacak yer aradılar.
Milletvekili seçim dönemi başladı. Bu arkadaşlarımız AK Parti'nin politikalarının hepsinin benimseyerek miting miting gezdiler, konuşmalar yaptılar. Cumhur İttifakı'yla beraber hareket ettiler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı, ben de oradaydım. Beş tane Yeniden Refah Partili milletvekili arkadaşımız AK Parti'yle beraber salona girdiler, AK Parti'yle beraber çıktılar. Suat Pamukçu Milletvekili arkadaşımız ağabeyimiz bizden yaşça büyük, Sayın Cumhurbaşkanı'yla beraber açılışlara geldi, açılışlara gittiler, tam bir bütünlük söz konusu idi. Ne zamana kadar? Yerel seçim tarihi yaklaşana kadar.
Yerel seçim tarihi yaklaştığında bu görüşmeler başladı. İttifak görüşmeleri başladı. Nasıl ki Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli'yle görüştü, Sayın Erbakan'la da görüşmeye devam etti. Bu görüşmelerin neticesinde bir açıklama zuhur etti. Nedir o açıklama? ‘Biz bir tane büyükşehir İstanbul'dan iki tane belediye talep ettik. AK Parti'de bunları vermedi. Bu yüzden ittifak olmadı.’ Şimdi arkadaşları dinliyorum. Zehir zemberek iktidarla alakalı açıklamalarda bulunuyorlar.
Ben biraz geriye çekilip arkadaşların aklıselim düşünmeye devat edip şu soruyu sormak istiyorum. Eğer siz sadece bir ay önce otuz beş gün önce Sayın Cumhurbaşkanı deseydi ki İstanbul'dan Esenler'i, Sultanbeyli'yi, Kayseri Büyükşehir Belediyesini size veriyorum, deseydi bugün zehir zemberek açıklama yapan arkadaşlarımız ne diyeceklerdi? AK Parti derken nasıl bir cümle kuracaklardı?" dedi.
Arıkan, 'Siyaset omurga işidir'
Arıkan sözlerini şöyle sürdürdü; "Siyaset omurga işidir. 1989 yerel seçimlerinde broşür dağıtarak bu siyasete girdim. O zaman babam aday belediye başkan adayı. Ben daha böyle ortaokuldayım, broşür dağıtıyorduk. Küçük, çelimsiz bir çocuktum o zaman. 1991 seçimlerine geldiğimde şimdiki Melikgazi Belediyesi'nin yerini hatırlarsınız Bünyan Garajı, toz toprak bir alandı. Merhum Türkeş, merhum Erbakan Hocamız, merhum Edibali gelmişlerdi. Orada bir miting vardı. Kutsal ittifakı yapmıştık, üç parti. Çelimsiz biriydim, bir abim bana bir tane pankart verdi, pankartta ‘Önce ahlak ve maneviyat’ yazıyordu. Kolum kopmuştu yani böyle, toz, toprak ortaklık. Bana ‘miting bitene kadar kıpırdamayacaksın’ dedi. Böyle sonuna kadar bekledik, yani o kolumun ağrıdığı hiç hayatta unutmayacağım bir hadisedir.
1995 geldiğimizde Refah Partisi'nde ilk siyasete sandık baş müşahit olarak başladım. 1995 seçimlerinde sandık temsilciliği yaptım. Ve o seçimlerde Refah Partisi iktidar olmuştu. 2000 yılında Saadet Partisi kurulduktan sonra Kocasinan Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım. Akabinde İl Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım, Melikgazi İlçe Başkanlığı yaptım, İl Başkanlığı yaptım, Genel İdare Kurulu Üyeliği yaptım, Genel Başkan Yardımcılığı yaptım, milletvekilliği yaptım. Bugün büyükşehir belediye başkan adayıyım. Milli görüş dirayet işidir. Kırk yıllık bir kronoloji yaptım ben size. Bir gününde kırılma yok. Bir gününde manevra yok.
Bu iş oğul olmak veya ben milli görüş demekle olmuyor. Yine kelimelerime dikkat ederek eleştirmeye çalışıyorum. Emanete dikkat ederek eleştirmeye çalışıyorum. Milli görüşçüyüm demek Erbakan'ın yolundan gidebilmek. Erbakan'ın yolunu anlatmak değil. O yoldan yürüyebilmek. O yoldan yürüyebilmenin yolu İsveç'in NATO uygulamasında net bir şekilde çıkıp 'ben hayır' diyorum diyebilmek. Köşe bucak kaçarak meclisteki oylama saatinde meclisi terk etmek değil. Bütçe görüşmelerine çıkıp net bir şekilde bu arkadaşların yaptığı bütçeyi, bütçe açığını, faiz ödemelerini, israf ödemelerini eleştirebilmek” dedi.