ÇOK KİRLENDİK, ÇOK..

ÇOK KİRLENDİK, ÇOK..
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Yılın ilk gününün sabahındayız.

Geleceğe dair umutlar beslediğimiz 2018’in, bizdeki hayal kırıklığı ile geçiyoruz, 2019’a.

Dünyanın en güzel, en insani rejimi Demokrasi’yi ellerimizle komaya soktuk.

Benzeri hiçbir ülkede görülmeyen bir rejime adım attık ve bu rejimin uygulanabilirliği konusunda bizleri kobay gibi kullanan güce boyun eğdik hep birlikte.

Demokrasinin en büyük kazanımı olan, hesap verebilirlik, güçler ayrılığı gibi anayasal zorunlulukların ortadan kaldırılmasına sesimiz çıkmadan rıza gösterdik.

Toplantı ve gösteri hakkının, grev hakkının, toplumsal taleplerin, Demokrasiyi güçlendiren hareketler olduğunu bile bile, bunları kullanmaya kalkışanların ‘Hain’ yaftası yemesine sesimizi çıkarmadan boyun eğdik.

Ülkeyi yönetecek, kentleri yönetecek adayların belirlenmesinde söz sahibi olması gereken siyasal yapılarımız bile bu yetkilerini elleriyle teslim ettiler o büyük güce.

Medeni Dünyanın uygulamalarına gıpta ederken, çağdışı bir sürece ülkeyi sürükleyenlere de alkış tuttuk, tutmaya devam ediyoruz.

Kadınımız, Atatürk’ün kendisine verdiği hakları kendi rızasıyla 3-5 softanın söylemlerine kurban etmekte sakınca görmedi.

Avrupa basını, “Atatürk Türk Kadınına 1920’lerde her türlü hakkı verdi, ama bunu kadınlara söylemeyi unuttu” diye alay eden yazılar yazıyor, kadınımızın zavallılaştırılmasına karşı.

Kısacası kirlendik dostlar.

Kıçın kıçın gidiyor, Türkiye Treni son yıllarda.

Biz ise o trenin koridorunda umarsızca ileri doğru koşmaya çalışıyoruz.

Her ihaleye göre ihale kanunu..

Her gelen bakana göre eğitim reformu..

Her gelen bakana göre, Tarımsal Kalkınma Planı.

Memleket Büyüğünün kürsüden söyleyeceklerine göre Ceza Kanunu..

Tek adamın verdiği karara göre, belediye başkan adayı dönemi yaşıyoruz.

Bakınız Binali Yıldırım İzmir Belediye Başkan Adayı oldu ve seçimi kaybetti.

Sayın Cumhurbaşkanı kendisini alıp ülkenin Başbakanı yaptı.

Başbakanlık makamı, aralarında Binali Yıldırım’ın da bulunduğu AKP Milletvekillerinin oylarıyla lağvedilince Binali Yıldırım Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu. Yetmedi, şimdi Sayın Yıldırım’ın koltuğuna bir karpuz daha sıkıştırılmak, İstanbul’a Belediye Başkanı yapılmak isteniyor.

Peki Binali Yıldırım’ın İstanbul geçmişi var mı?

Evet var.

1999 yılında dönemin İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, İDO Genel Müdürü olan Binali Yıldırım’ı, başlattığı bir soruşturma çerçevesinde görevden almış.

Ayrıca, Anayasa’nın 94. Maddesinde açık ve sarih hüküm var.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, “mensup olduğu partinin bile siyasi içerikli toplantılarına katılamaz, meclisteki oylamalarda oy kullanamaz” diyor bu madde.

Ama Binali Yıldırım, istifa etmeden, istifa ettirilmeden İstanbul’a Belediye Başkan Adayı yapılıyor.

Herhalde onu cepheye süren güç, “Dimyata Pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım, İstanbul Seçmeni Binali’yi seçmezse, meclisteki makamı, meclisteki koltuğu hazır” diye düşünmüştür.

Alın size demokrasi.

İşte bu değerler karmaşası ortamında, güzel ülkem ve necip milletim yeni bir yıla, yeni bir seçime girdi, giriyor.

Daha ekonomik konulara girmedim bile.

İktidarın, devlet ihale musluklarını bağladığı 5 Şirketin ‘Dünyada en fazla kamu ihalesi alan şirketler sıralamasında ilk beşe girdiğini, bu şirketlerden birinin başındaki zat bozuntusunun ‘Milletin a….. na koyacağız’ dediğini hatırlatmadım bile.

Kısacası çok kirlendik dostlar.

Bahçeli’nin dediği gibi, Dünyanın bütün deterjanlarını kullanıp yıkanmak, arınmak zamanıdır.

Hiç beklentim olmamasına rağmen, Aklın, Mantığın, Sağduyunun hakim olduğu, hakim olacağı güzel bir yıl geçirmenizi diliyorum.