Büyük depremde hasar gördü ama zamana meydan okuyor

Kayseri'nin merkezinde yer alan 1716 yılında ki büyük depreminde hasar göre, mimarisiyle göz dolduran en eski yapılarından biri olan o caminin inşası ve merak edilen Yedi Tuğla hikayesi hakkında bilinmeyenler neler? Detaylar Kayseri Olay haber merkezince derlediğimiz Kayseri haber bülteninde…

Büyük depremde hasar gördü ama zamana meydan okuyor

Kayseri’de şehir merkezinde bulunan ve inşasıyla büyüleyen Kayseri Ulu Camii diğer isimleriyle Sultan Camii ya da Cami Kebir olarak da bilinmektedir. İnşası 12.yüzyılın ortalarında tamamlanmıştır. Anadolu’nun en eski yapılarından biri olan Ulu Camii, yapıldığı dönem de Kayseri’nin en büyük yapısıydı.
1135 yılında Danişmendli hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından inşa edilen Ulu Cami'nin kuzeye açılan kapısının yanındaki kitabe, onarım amaçlıdır. 1206 yılında, Melik Mehmet Gazi'nin yeğeni Yağıbasanoğlu Muzaffereddin Mahmud tarafından gerçekleştirilen onarım sonucunda konmuştur. Bu dönemde aynı kişinin kızı olan Atsuz Elti Hatun da Gülük Camii'ni onarmıştır. Abidenin dış yüzündeki kuzey duvarına yakın bir konumda bulunan bu kitabe, abidenin bugünkü tek kitabesidir. Onarım kitabesi şu ifadeleri içermektedir: "Bu cami, büyük Sultan Keyhusrev devrinde 1206 yılında Yağıbasanoğlu Muzaffereddin Mahmud tarafından onarılmıştır."
Ulu Cami, 1716 yılında meydana gelen büyük depremden zarar görmüş, 5-6 yıl gibi bir süre harap halde kullanılmadan kaldıktan sonra 1723 yılında Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından onartılmıştır. Bu onarımda minarenin yıkılan külah kısmı da yenilenmiş, çöken kubbesi ve minareleri de onartılmıştır.Büyük depremde hasar gördü ama zamana meydana okuyor
Dış görünümü sade olan Ulu Cami, yaklaşık 30m x 50m bir tabana sahiptir. Ulu caminin ebatları, uzunluğu 47,5 metre ve genişliği ise 27 metredir. Caminin iki kubbesi vardır. Biri mihrabın önünde, diğeri ortaya inşa edilmiştir. Dikdörtgen şeklinde dört penceresi olan mihrap kubbesinin cami ile beraber yapılmıştır.
Ulu Cami’nin tavanı 30 – 50 cm olup, çaplarına sahip çam kirişler taşımaktadır. Bu kirişler üzene kamış bir çit konulmuştur. Bu çitin üzerinde yakın bir zamana kadar topraktan kalın bir örtü örtülü iken son zamanlarda beton atılmıştır.
Mimari eserin içerisinde kullanılan Roma ve Bizans mimarilerine ait sütunlardan dolayı eski bir kiliseden veya saraydan dönüştürüldüğü düşünülmekle beraber mimarı planı ve sivri kemer uygulamaları ile İslam mimarisine özgün bir eserdir.
Caminin içinden üzeri açık doğrusal bir merdivenle terasa çıkılır. Buradan minarenin şerefesine kadar varan sarmal bir merdivenle çıkılır. Ulu Cami’nin minaresi Kayseri’nin en eski minaresi olarak kabul edilir. Taştan dört köşe kaidesi olan minare, şerefeye kadar tamamen tuğladan örülmüştür. Yüksekliği 47 metredir. Şerefenin altında çini üzerine nefis bir Kufi yazı ile yazılmış fakat henüz okunamamış bir ayet vardır.Büyük depremde hasar gördü ama zamana meydana okuyorUlu Cami hakkında nesilden nesile anlatılan o hikaye: Yedi tuğlanın hikayesi 
Ulu Cami diğer adıyla Cami-i Kebir, Caminin yapımında, Melik Mehmet Gazi’nin başka kişilerden hayır kabul etmeme talimatına rağmen bir kadın, 7 tuğla ve 1 külek yoğurtla camiye gelmiş. İşçiler kadının hassasiyetine dayanamayarak bu bağışı kabul etmişler. Ardından Şah Mehmet Melikgazi rüyasında, kadının verdiği 7 tuğla için Allah’ın rızasını aldığını görmüş. Bu olay, caminin duvarında yan yana dizilmiş 7 tuğlanın ilginç hikayesini oluşturur. Cami-i Kebir, Melikgazi'nin manevi ve tarihi öneme sahip mabetlerinin başında geliyor.