Birisi bana darbe olacak dese gülüp geçerdim

Hayatımda ilk kez bir darbe girişimini yaşadım maalesef. 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası Demokrasi Nöbetinin aşağı yukarı çoğu gününü gazeteci olarak takip ettim, haberleştirdim.

Birisi bana darbe olacak dese gülüp geçerdim
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Hayatımda ilk kez bir darbe girişimini yaşadım maalesef. 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası Demokrasi Nöbetinin aşağı yukarı çoğu gününü gazeteci olarak takip ettim, haberleştirdim. 15 Temmuz’da alçakça kendi milletine ,milletin parası ile alınan, tanklarla, silahlarla saldıran hainlerin kalkıştığı darbe’ye, darbelerden çok çekmiş olan “Türk Milleti” gereken cevabı birlik içinde en güzel şekilde verdi. Yaşananlar aklıma şu cümleyi getirdi hep: “Türkleri öldürebilirsiniz ama yenemezsiniz”.Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ve kutsal vatan topraklarının bağımsızlığı, özgürlüğü için şehit düşen asker, polis, sivil her bir ferdi ,minnet ve rahmetle, en kalbi şükranlarımla dualarımla anıyorum. Cumhuriyet ve demokrasi ile birlikte, bayrağımızın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın, ne kadar anlamlı ve asil bir aidiyet olduğunu, bu vesile ile bir kere daha anladık sanırım. Ben ilk kez yaşadım ama benden yaşça ve meslekte büyük ağabeylerim bunu daha önce yaşamışlardı diye düşünürken çıktı bu röportaj dizisi  1980 öncesi, 1980 darbesi, sonrası yaşanan süreçler ve 15 Temmuz Kalkışmasını bir gazeteci olarak takip eden Veli Altınkaya ile yaptığımız röportajımızın bu hafta yayımlanacak son bölümünde ‘Fetö Darbe girişimi’ni ve sonrasındaki  gelişmeleri konuştuk…

 Geçtiğimiz hafta  12 Eylül Darbesi ve sonrasından konuşmuştuk. Bu  haftada dilerseniz 15 Temmuza kadar olan süreci  değerlendirelim sizinle öncelikle şunu sormak isterim ; 12 Eylül ile 15 Temmuz arasında nasıl bir bağ kurulabilir ?

 Biliyor musunuz 15 Temmuz meşum darbe girişiminin temelleri  aslında 12 Eylül darbesi ile atıldı. O gün ABD’nin “çocukları” sağdan ve soldan idam ettikleri,cezaevlerinde çürüttükleri gençliği sindirmiş, partileri kapatmış buna karşın  “ılımlı İslam” kılıfıyla CIA kontrolündeki Fethullah Gülen’e güya mütedeyyin görünümlü yeni bir nesil yetiştirmişti…15 temmuz’da bu milletin üzerine bomba atan,kurşun yağdıran,tankları sürdüren , bu ülkenin Meclisi’ni bombalayan alçaklar 12 Eylül ürünüdür.

Peki, 12 Eylül döneminde gazetecilik mesleğini nasıl icra ediyordunuz?

Gazeteciliğe başladığım yıllarda sıkıyönetim devam ediyordu. Hemen her gün askerlerin getirdiği bilmem kaç nolu sıkıyönetim bildirilerini gazetede yayınlamak zorundaydık. Bırakın, ihtilalin sıkıyönetim komutanları Tümgeneral Remzi Güven ve Korgeneral Hakkı Kaya’yı,iki pırpır astsubay çavuşlara dahi kimsenin gücü yetmezdi…

Unutamadığınız bir olay var mı o döneme ait yaşananlar arasında ?

Evet bir çok olay var aslında ama  hafızamda yer eden : Mayıs 1984’de Cumhurbaşkanı Kenan Evren Kayseri Fen Lisesi ile hayırseverlerin yapıp Mehmetçik Vakfı’na bağışladığı Aspilsan’ın açılışı için Kayseri’ye gelmişti. Öğleyin Orduevinde yemek vardı. Yemekte milletvekillerine (ki seçimlerin üzerinden 8 ay geçmişti) korumalar ve şoförlerle yer ayrılmıştı. Bir emekli orgeneral olan Turgut Sunalp’in kurduğu horoz amblemli Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP)nin Niğde Milletvekili eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Emin Alpkaya askerlikten gelmiş olmanın protokol hassasiyeti nedeniyle  diğer milletvekili arkadaşlarına “Ben koruma ve şoförlerle oturmam. Bizim yerimiz milletvekili olarak  vali ve orgenerallerden sonradır” diyerek salonu terk etmişti. MDP Kayseri milletvekili Sedat Turan ile bazı vekillerin Alpkaya’ya eşlik etmesi ile   vekiller yemeklerini dışarıda bir lokantada yemişti. Kayseri Milletvekili Sedat Turan İstasyon caddesindeki ofisinde düzenlediği basın toplantısı ile tepkilerini ortaya koymuş ve Cumhurbaşkanı Evren’in programını terk ettiklerini söylemişti…

Haber yapan oldu mu bu durumu gazetecilerden ?

Bu vekillerin basın toplantısında söylediklerini ertesi gün Kayseri’deki iki gazete haber yapmıştı.Aynı gün bir yüzbaşının komutasında çok sayıda askerden oluşan iki araçla  Rahmetli Şemsettin Çetinsöz; Hasan Yılmaz ve ben ev ve iş yerlerimizden alınmıştık.Dönemin Garnizon ve Sıkıyönetim Komutanı “Matkap Hakkı” lakaplı  Korgeneral Hakkı Kaya’nın baskısıyla olsa gerek, üçümüzün de “Orduyu Küçük Düşürmek”, “Halkı İsyana Teşvik”,”Cumhurbaşkanına Hakaret” ve “Sıkıyönetim Kanununa Muhalefet” suçlaması ile 25’er yıl hapsimiz isteniyordu…

Sonrasında ne oldu peki istenen  25 yıl hapis cezası az zaman dilimi değil ?

Zincidere’deki cezaevinde bir hafta yattık.Meslek büyüklerimizin Kayseri’de yaptığı girişimler, ANAP İstanbul Milletvekili Orhan Ergüder’in TBMM’de söz alarak konuyu gündeme getirmesi üzerine Paşa cezaevinde bizi ziyarete gelmiş  yanında bulunan çok sayıda subay ve cezaevi yöneticisinin yanında  yüzümüze karşı “Bunları Ali Dağı’na bırakıp,arkadan kurşunu basacaksın” diyecektir… Paşa kurşunu basmadan bırakıldık. Bir yıl kadar sonra, (şimdi de 15 Temmuz darbe girişiminin önemli merkezlerinden biri olan) Malatya’daki 2. Ordu Mahkemesinde yapılan yargılamamız sonrasında beraat ettik.

Bir de 28 Şubat dönemi var o dönemde de gazetecilik yapıyordunuz …

28 Şubat süreci de bizim gazetecilik yıllarımızın sıkıntılı olduğu günlerdi.Bu süreçte de eleştirerek  haberleştirdiğim bir basın bülteni dolayısıyla  TCK’nın meşhur 312. Maddesi doğrultusunda “Halkı din ve mezhep ayrımı gözeterek düşmanlığa teşvik” iddiasıyla Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde iki kez hakim karşısına çıktım. Sonra basın suçlarına bir af geldi de kurtulduk. Kim bilir beklide mahkum olacaktık.

Gelelim 15 Temmuz 2016 Darbe kalkışmasına böyle bir olayın olacağını hiç düşünmüş müydünüz?

Sevgili Ruhsar , 15 Temmuz’dan önce biri bana gelip “TSK veya içindeki bir grup alçak silahlı darbe girişiminde bulunacak” dese “Bu devirde, bunca televizyonun, sosyal medyanın etkin olduğu bu devirde mi ?” diyerek gülüp geçerdim.

Demokrasi tarihimizin en alçak günü olan o girişimi  Boğaziçi Köprüsü’nün bir grup asker tarafından trafiğe kapatılma girişimi ile gördüm. Henüz Başbakan ve Cumhurbaşkanı televizyonlara bağlanmamışken,”ne oluyor” sorusunu AK Parti’nin hem Kayseri, hem de Ankara’daki etkin isimlerine sormama rağmen onlardan da tatmin edici bir cevap alamamıştım.”Kulağı biraz delik” gazeteci olduğumu düşünen bir çok isim aynı soruyu bana soruyordu.O gün hükümete yakın gazetelerde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın FETÖ iddianamesiyle ilgili manşetler vardı.”CIA Uşağı,ABD kuklası” gibi başlıklar atılmıştı. İddianamede FETÖ’nün TSK içine sızdığı  belirtiliyordu.YAŞ’da bu sızmanın ayıklanması gerektiği söyleniyordu.İlk gördüklerimle kendi kendime, “Galiba YAŞ’da ordudan ihraç edilecek 100-200  paralelci subayın münferit tepkileri” diye yorumladım olanları…Sonra  masum insanların üzerine kurşun yağdıran, bomba atan,Meclis’i yerle bir eden alçaklığı görünce, tahayyül ettiğimin çok ötesinde bir terör saldırısı ile karşı karşıya kaldığımızı anladım.

Darbe girişimi sırasında ben şehir dışındaydım fakat internet ve sosyal medyadan, telefon trafiğinden takip ettiğim kadarıyla gazeteciler Cemiyeti’nde adeta haber üssü kuruldu…

Evet  Saatler 24’e gelirken TV yayınını bilgisayara bağlamış arkadaşlarımın işyerine gelmesini, habercilerin Cumhuriyet  Meydanı, AK Parti ve Emniyet çevresinden aldıkları görüntüleri merkeze ulaştırmasını koordine ettim… Gazeteciler Cemiyeti’nde de birçok arkadaşımızla daha sonra Meydan’da darbeye karşı vatandaşların tuttuğu nöbeti haberleştirip saniye saniye geçmeye devam ettik. Tüm Kayseri,hatta Türkiye gibi biz de sabaha kadar Meydan’da gelişmeleri takip ediyor, ve darbe girişiminde bulunan alçaklara lanet yağdırıyorduk

Darbe girişimi sonrası basının ve muhalefetin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle ABD  destekli olduğuna inandığım FETÖ’nun uşaklığında gerçekleşen bu girişim ilk yazımda da belirttiğim gibi,  27 Mayıs, 12 Eylül darbeleri, hatta PKK teröründen daha alçak; şerefsiz bir girişimdir. Bu girişim karşısında  siyasi parti ayrımı gözetmeksizin dimdik duran 79 milyonu tebrik ediyorum…Cumhurbaşkanı, Başbakan ve  muhalefetin kararlı tavırlarını kutlamakla birlikte, yaver,emir subayına kadar  kendini kamufle edebilmiş bu alçaklara karşı ciddi bir istihbarat zafiyetinin olduğunun altını da çizmek isterim.Bu süreçte hayatını kaybeden yaklaşık 250 insanımız gerçekten birer demokrasi şehididir. Hepsinin önünde saygı ile eğiliyorum. Bu süreçte Türk  ve Kayseri basını 27 mayıs,12 Eylül ve 28 Şubat’ın aksine kahır ekseriyeti ile demokrasiden yana yer almıştır…Bu da özgür basının önemini ve gücünü bir daha göstermiştir.

Teşekkür ediyorum…

Bana bu imkanı verip tarihi tekrar anlatıp, hatırlayıp, bunun arşivlere geçmesini sağladığın bu röportaj için ben teşekkür ediyor,çalışma hayatında başarılar diliyorum.