- Haberler
- Son Dakika
- Başkan Kalkan: 'Çin işkencesi tabirinin bugünkü somut karşılığı Doğu Türkistan'da hergün değil her an yaşanıyor'
Başkan Kalkan: 'Çin işkencesi tabirinin bugünkü somut karşılığı Doğu Türkistan'da hergün değil her an yaşanıyor'
Eğitim Bir Sen Kayseri 1 Nolu Şube Başkanı Aydın Kalkan, Doğu Türkistan’ın 1949 yılından bu yana Çin işgali altında olduğunu söyleyerek, "O günden bu yana Doğu Türkistan’dan feryatlar hiç eksik olmadı. Fakat kulaklar sağır, gönüller körleşmiş modern dünyada. Ne Çin işkencesi görüldü, ne de zulüm altında yükselen feryatlar duyuldu" dedi.
Sendika binasında düzenlediği basın toplantısında konuşan Kalkan; bugün Cenevre’de BM İnsan Hakları Komisyonunda Çin Hükümetiyle karşılıklı olarak Çin’deki insan hakları ihlallerinin değerlendirileceği bir toplantının düzenleneceğini ifade ederek; "Bugünkü yapısına rağmen BM’nin, Çin’in Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği jenosidi/soykırımın en azından dünya kamuoyuna duyurması bakımından önemsiyoruz. Tabi buradan hemen şu uyarıyı da yapalım; Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı soykırımı, son zamanlarda gittikçe şiddetini artıran Amerika-Çin rekabetine politik meze yapmaya çalışanlara izin verilmemeli. Doğu Türkistan ve milyonlarca insan, iki emperyalist devletin çıkar kavgasında araç haline getirilmemeli. Biz bu noktada dünyanın bütün iyi insanlarına, insanlığa önemli vazifeler düştüğüne inanıyoruz. Eğer dünyanın iyi insanları bu konuyu sahiplenip, zulme karşı bir hat oluşturmazsa, Doğu Türkistan başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde yaşayan mazlumlar iki zalimden birinin zulmüne maruz kalması kaçınılmazdır. Bu yüzden dünyanın bütün iyi insanları zulme karşı güçlü bir hat oluşturmalı, adalet ve özgürlük dünyamıza hakim kılınmak için sorumluluk almalı. Ve hep birlikte haykırmalı; İnsan onuru dokunulmaz, özgürlükler kısıtlanamaz. Evet. Çin, Doğu Türkistan’da bir soykırım gerçekleştiriyor. Bunu yaparken de kendince meşrulaştırıcı bazı politik argümanlar geliştiriyor. Zaten modern dünyada bütün katliamlar, zulümler bu kılıf altında, yani masum gibi görünen teoriler ve politik söylemlerle gerçekleştiriliyor. Çin hükümeti de, Doğu Türkistan’daki soykırımı, zulmü gizlemek için ’Sosyo-ekonomik reformlar’ söylemini kullanıyor. Bu söylemin altında neler gizli, gelin birlikte bakalım. Yükselen ejderha olarak gösterilen Çin, komünist parti oligarşisi altında tam bir kölecilik düzeni kurmuştur. Bu yüzden, insan hakları ihlalleri bütün ülke sathına yayılmıştır. Bugün Çin’in zenginlerinin kimliğine baktığınız zaman hep Çin Komünist Partisinin yöneticilerinin çocukları olduklarını görürsünüz. Bunlara küçük prensler denilmektedir. Çin rüyası pazarlanan budur. İşte, ’sosyal-ekonomik reformlar’ bu küçük azınlık için geliştirilmiş sömürü politikalarının kılıfıdır. Değerli dostlar, bu gerçek anlaşılmadan, Doğu Türkistan’da neler oluyor sorusunun cevabını tam olarak anlayamayız. Peki sosyal-ekonomik reformlar adı altında nasıl bir politika izleniyor?
Yukarıda dediğimiz gibi Doğu Türkistan’da 1949 yılından bu yana yaşanan bir zulüm var. Bir noktada bu zulmün temelinde Doğu Türkistan’ı Müslüman Uygur Türklerinden arındırmak yatıyor. Bu politika işgalin ilk yıllarından bugüne kadar aralıksız uygulandı. Özellikle 1960’la 1990 arasında başkent Urumçi’nin güney doğusundaki Lop Nor çölünde yapılan atom denemeleri neticesinde on binlerce Uygur Türkü radyoaktif maddeler yüzünden ölmüştür. Şimdilerde ise bizzat Çin Komünist Partisinin geliştirdiği politikalarla insanlar, ya ölüme sürükleniyorlar ya da yerlerinden yurtlarından ediliyorlar. Aslında herkesin bildiği bu politikaların birkaçını burada bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Çin fikri ıslahat adı altında bir milyondan fazla insanı hapishanelerde tutuyor. Çin komünist yönetimi ‘Kardeş Aile’ projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştirerek Uygurların aile birliğini dağıtıyor. Evlenmemiş 16-25 yaş arası Uygur kızları Çin’in iç bölgelerine sürüldü. İlk yıl 240 bin, ikinci yıl ise bir milyon Uygur kızı ailesinin elinden zorla alınarak fabrika ve tarlalarda işçi yapıldı. 2001’de bir uygulama başlattılar. Adı ’Sincan Sınıfı’. Müslüman Uygur çocuklarını ailelerin elinden alarak, Çin’in iç bölgelerindeki yatılı okullara götürdüler. 2003 yılında Doğu Türkistan’daki bütün okullarda Uygurca yasaklandı.O tarihe kadar eğitimini Uygurca yapmışların diplomaları elinden alındı.Mühendis, doktor, profesör, öğretmen bütün akademik kadro bir günde ’vasıfsız işçi’ yapıldı. Çin’in Doğu Türkistan’da tek orijinal ürünü işkencedir, zulümdür. Bu yönüyle ’Çin işkencesi’ tabirinin bugünkü somut karşılığı Doğu Türkistan’da hergün değil her an yaşanıyor. Çin sadece yaşayanları öldürmüyor; doğacak olanların da hayata gelmesine engel oluyor. Nüfus planlaması altında anne karnındaki dokuz aylık bebeği sezeryanla alıp katleden Çin hükümeti, terör söylemleriyle oluşturduğu sahnede İslam medeniyetinin kadim bölgelerinden biri olan Doğu Türkistan’ı insansızlaştırmaya ve müslümansızlaştırmaya hunharca devam ediyor. Kur’an okumanın, terör eğitimi, namaz kılmanın terör eylemi ve oruç tutmanın devlete başkaldırı olarak ilan edildiği Doğu Türkistan fotoğrafı Çin’in bu yüzyıla hediye ettiği utanç tablosudur. Değerli dostlar, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz anlattıkları gerçekten tüyler ürpertici. Çin hükümeti, kendi politikalarını meşrulaştırmak için El-Kaide, DEAŞ söylemlerinin arkasına gizlense de mızrak artık çuvala sığmıyor" diye konuştu.
MEMUR-SEN ailesi adına Çin hükümetine seslenmek istediklerini, Doğu Türkistan’ın İslam Medeniyetinin kadim bölgelerinden biri olduğunu vurgulayan Kalkan konuşmasını şöyle sürdürdü;
"Hangi politikaları uygularsanız uygulayın, hangi söylemin arkasına gizlenirseniz gizlenin; Doğu Türkistan’dan İlk Müslüman Türk Hakanı Satuk Buğra Han’ı, ’Dîvânı Lugati’t-Türk’ adlı eseri yazan ilk Türk dil bilgini Kaşgarlı Mahmud’u, ’Kutadgu Bilig’ adlı eserin sahibi şair, yazar ve devlet adamı Yusuf Has Hacip’i silemezsiniz. Biz insanlığın vicdan sesi olarak Doğu Türkistan’ın yanında Çinin ve zulmünün karşısındayız. Bizler, insanlık ailesinin onurlu fertleri ve özgürlük sesleri olarak; soykırıma sessiz kalmayacağız, Çin’e karşı ses vermekten geri durmayacağız. Bizler, medeniyetimizin değerlerine yüklenen adil insanlar olarak Doğu Türkistan adaletle, kardeşlerimiz özgürle bulaşana kadar susmayacağız. Biz inanıyoruz ki, insanlığın onur ve özgürlük savaşı karşısında ne Çin ne de Çin seddi dayanır."