Baro`dan YSK tepkisi: Kararın hukuk mantık ve vicdanla izahı yok
Kayseri Barosu Başkanı Cavit Dursun, YSK'nın İstanbul'da seçimin yenilenmesine yönelik kararına tepki gösterdi. Dursun, kararın vicdanları yaralandığını ifade ederek, "YSK'nın kararının akılla, mantıkla, vicdanla izahı yok" dedi.
Dursun, açıklamasında şu ifadeleri kullandı,
"YSK'nın İstanbul seçimlerini iptal kararı vicdanları ve adalet duygusunu ağır derecede yaralamış olup, sonuçları ülkemiz ve milletimiz için son derece zararlı ve tehlikeli olacaktır. Kayseri Barosu Başkanlığı olarak, her zaman milli birlik ve beraberliğin, toplumsal barışın, çoğulcu demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, kuvvetler ayrılığının, sağduyunun ve hukuk güvenliğinin yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Son yıllarda kısa aralıklarla sandık başına gitmeyi gelenek haline getirmiş olan ülkemiz, 31 Mart tarihinde, bir kez daha seçimlerden çıkmıştır. Fakat daha seçim gecesi, özellikle büyükşehir belediye sayımları esnasında, Anadolu Ajansı’nın veri akışını durdurmasıyla başlayan, bilahare seçimin galibi ilanı, teşekkür bilbordları, verilerle ilgili YD kararı ve bir dizi skandallar zinciri, yerini İstanbul özelinde ardı arkası kesilmeyen itirazlara bırakmış ve gelinen noktada YSK’nın akıllara durgunluk veren, hukukla, mantıkla ve vicdanla izahı mümkün olmayan iptal kararı ile neticelenmiştir.
Seçim gününden iptal kararının verildiği tarihe kadar, toplum algısının iptal sonucuna göre şekillendirildiği, iptal gerekçesinin kamuoyu nazarında hasıraltı edilmek suretiyle hukukiliğinin dahi tartışılmadığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na il valisinin derhal kayyum olarak atandığı sürecin, hukuk dışılığı ortadadır. Anılan iptal kararının, iktidar partisi genel başkanının, doğrudan YSK başkan ve üyelerini hedef alan sözlerinin ardından alınmış olması, siyasi baskının varlığını açıkça göstermiş ve tam da bu nedenle, kamu vicdanına sığmamış ve toplumun her kesimini derinden rahatsız etmiştir. İptal kararırın oy çokluğuyla verildiği ve YSK başkanının red oyu verdiğinin TV lerde sürekli belirtilmesi, güya karar baskı altında verilmemiş gibi algı yaratma çabasının başka bir yansımasıdır.
Henüz gerekçelendirilmemiş olsa da, YSK’nın iptal kararının sandık kurullarında görev alan başkan ve üyelerin belirlenmesi noktasında toplandığı görülmektedir. Fakat ilginçtir ki, söz konusu sandık kurulları, kamu otoritesi tarafından belirlenmekte ve kanunda öngörülen süre içerisinde itiraza tabi olmak üzere, askıya çıkmaktadır. 298 sayılı Seçim Kanunu da sandık kurulu başkanı ve üyelerinin nasıl belirleneceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu seçimde de aynı süreç işletilmiş ve sandık kurulları seçim tarihinden çok önce kesinleşmiştir. Nitekim o gün listelere itiraz etmeyenlerin, bugün listeler üzerinden itiraz devşirmeleri, daha da acısı YSK’nın böylesi hukuk dışı itirazları incelemeye değer bularak buradan bir iptal kararı çıkarması, oldukça trajikomiktir. Kaldı kı mezkur iptal kararı, YSK'nın aynı konudaki, önceki ve diğer kararlarıyla da, açıkça çelişmektedir. Hukukta hiç kimse, kendi yaptıklarından, hile ve muvazaasından, kendi lehine sonuçlar çıkartamaz.
Kuvvetler ayrılığına dayanması gereken anayasal devlet sistemimizde, Yargı erki, yasama ve yürütme erki ile yan yana gider bir görünüm vermeye başladığından beridir, artık kamuoyu, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını daha açık bir şekilde sorgulamaya başlamıştır. Bu durum ülkemizin bütünlüğü ve milli birlik ve beraberliği için çok açık bir tehlike olup, demokrasimiz için de çok kötü bir sınav olmuştur.
YSK verdiği kararla, ne yapacağını bilemez ve hukukun emrettiğini göremez haldedir. Zira mezkur seçimde seçmenler, kendilerine verilen tek zarf içerisine, meclis üyeliği, muhtarlık, ilçe belediye başkanlığı ve büyükşehir belediye başkanlığı olmak üzere, dört farklı pusula koymuşlardır. Şimdi gelinen noktada ise YSK, aynı zarftan çıkan üç pusulayı geçerli kabul ederken, bir pusulayı ise geçersiz saymaktadır. Bu hangi aklın ürünüdür, hangi hukuk sisteminin garabetidir, hangi vicdana sığmaktadır bilinmez, fakat kararın hukuki değil, siyasi olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir.
YSK’nın hukuki dayanaktan yoksun İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimine ilişkin iptal kararı, halkın iradesine, demokrasiye ve hukuka vurulmuş ağır bir darbedir. YSK kararı, hukukun katledildiği, demokrasinin, adaletin ve halkın iradesinin ayaklar altına alındığı kara bir leke olarak, tarih sayfalarındaki yerini elbette alacaktır. Halkın iradesine karşı verilen bu iptal kararı, ülkemizin demokrasisi ve toplumsal barışı açısından, telafisi imkansız tehlikeli sonuçların da habercisidir.
İptal kararının alındığı süreç, ilan edildiği tarih ve sonuçları, ülkemiz ve milletimiz için son derece önemlidir. Şöyle ki ;
1- Bu karar ülkemizde, aday olmanın serbest, kazanmanın yasak olduğu algısına sebebiyet verecek ve sandığın değiştirme ihtimalini ve meşruiyetini de sorgulanır hale getirecektir.
2- Bu durum, sandığın güvenilirliğine, milli irade ve millet egemenliği ilkesinin üstünlüğüne ve demokrasi kültürümüze, onarılmaz ve telafisi imkansız zararlar verecektir.
3- Bu menfi algılar uluslararası arenada ülkemiz aleyhine kullanılacak, ileride bu menfi algılar üzerinden gidilerek, tek adamlık ve diktatörlük iddialarıyla, milli menfaatlerimize ağır saldırı ve yaptırımlarda kullanılmaya çalışılacaktır.
4- Tam da kararın ilan edildiği gün, bölücübaşı teröristle 8 yıllık aranın ardından ilk kez yaptırılan ve izin verilen pazarlıklı görüşmenin ilanı, Suriye'deki aynı bölücü örgütün diğer sözde temsilcisinin arabuluculuk açıklama ve tehditleri, Nato genel sekreterinin S-400 ve bağlantılı F-35 açıklamaları oldukça manidardir.
5- Sandık kurulları başkan ve üyeleri ile İl ve İlçe Seçim Kurulu Başkan ve üyelerine yönelik suç duyurusunun ve iptalin, her açıdan ağır ve tehlikeli sonucları ortaya çıkacak, tüm bunlar Türkiye aleyhine siyaset, dış politika, kaos çıkarma, ekonomik çeşitli yaptırımlar, dış şantaj, kur politikaları, yatırımlar ve diğer her alanda aleyhimize kullanılacak ve ülkemiz köşeye sıkıştırılmaya çalışılacaktır.
6- Hepsinden daha önemlisi ise, milli birlik ve beraberliğimizde, Adalet, hak ve vicdan anlayışımızda, ağır zedelenmelere yol açacaktır.
7- 23 Hazirana kadar, il ve ilçe seçim kurulları başkanları olan Hakimlerin ve üyelerinin değiştirileceği iddiaları ile çeşitli algı operasyonları ihtimalleri, kutuplaştırma ve germe çabaları ve toplum mühendisliği yapma niyetleri umarız gerçekleşmez. Bu şekildeki ihtimaller, mevcut durumu daha da kötüleştirecektir.
Bu itibarla, öncelikle YSK’yı ve diğer ilgili tüm kişi ve kurumları, üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne sahip çıkmaları konusunda uyarıyor ve hangi siyasi görüşten olursa olsun, milletimizin tüm fertlerini, 23 Haziran’da yapılacak seçimlerde, vicdana, adalete, sağduyuya, milli iradeye, sandığa ve hukuka sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Bu tarihi bir sorumluluk olduğu kadar, aynı zamanda tarihi bir zorunluluktur. Devletimizin ve milletimizin bekası, boş ve hukuka aykırı söylemlerle ve hukuksuz kararlarla değil, ancak tüm siyasi menfaatlerin üzerinde tutulacak bir samimiyet, vatan sevgisi, hukuka saygı ve buna uygun eylemlerle korunabilir.