Avukat Fatih Şen: 'Ceza siyasetinin düzeltilmesi gerekiyor'
Mevcut yargı reformu stratejisini değerlendiren Avukat Fatih Şen; "Ceza indirimi ve denetimli serbestlik süresinin artırılmasının tarafındayız. Ancak bunun makul şartlar altında, toplumun vicdanını yaralamayacak suçlar açısından çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Mevcut yargı reformu stratejisi hakkında görüşlerini belirten Avukat Fatih Şen, bu reform ile ne amaçlandığı hakkında bilgiler verdi. Mevcut yargı reformu stratejisinde tutukluluk sürelerinin azaltılması, hükümlü olan kimselerinse mevcut durumda daha az cezaevinde kalması tasarlanmakta olduğunu kaydeden Avukat Şen; "Mevcut yargı reformu stratejisiyle ne amaçlanmaktadır? Bunun için tutuklu ve hükümlü ayrımını yapmamız gerekiyor. Tutuklu; hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayan, kaçma, delilleri karartma şüphesi olduğu gerekçesiyle devletin bir süreliğine misafir ettiği kişidir. Hükümlüyse hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı bulunan, artık istinaf ve temyiz sürelerinden sonra hükmü gerçekleşen ve bununla birlikte cezası infaz aşamasına gelen kişiyi ifade ediyor. Mevcut yargı reformu stratejisinde tutukluluk sürelerinin azaltılması, hükümlü olan kimselerinse mevcut durumda daha az cezaevinde kalması tasarlanmakta. Bizim buna uygun altyapımız var mı? Daha önce bunlar yapıldı, defalarca af çıkartıldı, genel af çıkartıldı, kısmi af çıkartıldı, denetimle serbestlik süreleri artırıldı, infaz süreleri kısaltıldı. En son 2016’da gördük biz bunu. 1 Temmuz 2016’dan önce işlenen suçlar için cezaevinde kalınacak süre yarı oranında indirildi ve denetimli serbestliğe 2 yıl gibi bir boyut getirildi. Cezasının bitmesine 2 yıl kalan kimse denetimli serbestlikten faydalandı, tahliye oldu. Bunlar doğru mu, yanlış mı tartışılır ama bence gerekli. Çünkü cezaevlerinin şuan fiziki imkanları, içinde bulunan kimselerin yaşadığı durum bunu gerekli hale getiriyor maalesef" dedi.
"Ağır cezalık suçlarda maksimum 1 yıllık tutukluluk süresinin olması, asliye cezayı ilgilendiren suçlarda ise tutuklama tedbirinin hiç uygulanmaması gerekiyor"
"Bizim en başında ceza siyasetini düzeltmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Ama buna uygun da altyapıyı biran önce kurmamız lazım" diyen Avukat Fatih Şen konuşmasını şöyle sürdürdü;
"Buna uygun altyapımız mevcut değil. Örneğin bir tutuklunun kaldığı yer, cezası kesinleşmiş kişilerin kaldığı yerle aynı. Tutuklu dediğimiz kimse hakkında suç şüphesi bulunan, henüz karar verilmemiş kimse. Dolayısıyla bunların aynı ortamlarda barındırılması ceza siyaseti açısından doğru değil. Bununla ilgili ayrı tutuk evlerinin açılması gerekiyor. Yargı Reformu Stratejisinin amaçlarının biri de bu. Tutuk evleri içeride tutuklu bulunan kimsenin ailesiyle, avukatıyla devamlı, aralıksız görüşebileceği yerler olarak tasarlanıyor. Ancak bunların altyapı maliyetleri muazzam. O sebeple bunlar şu aşamada çıkartılamıyor. Çözümlerle, geçici yöntemlerle bir sorun önlenmeye çalışılıyor. Bu eninde, sonunda önlenemez duruma gelir müdahale edilmezse. Beklenen menfaati şu aşamada elde edebiliriz. Ama ilerleyen aşamalarda bunun kalıcı bir ceza siyasetine dönüşmesi lazım. 1 Temmuz 2016’dan önce 4 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmış bir kimse hiç yatmadan cezaevinden çıktı, açık cezaevine giriş-çıkış yaptı ve aslında kendisini temizledi toplum nezdinde. Bunlar; belli başlı duyguları zedeliyor ister istemez. Kalıcı bir sistem olmadıktan sonra. Ama mevcut sistem içerisinde de mevcut cezaevinde yatanların durumu da göz önünde bulundurularak bunlar artık elzem. Çünkü bu son tasarlanan yasa ile yaklaşık 40 bin kişinin tahliye olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Ama bu 40 binin tekrar dolması ortalama 1 yıl. 1 yıl içerisinde orası tekrar dolacak. Bizim en başında ceza siyasetini düzeltmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Ama buna uygun da altyapıyı biran önce kurmamız lazım ki o siyaseti düzeltebilelim. Bütün bu değerlendirmeler ışığında ceza indirimi ve denetimli serbestlik süresinin artırılmasının tarafındayız. Ancak bunun makul şartlar altında, toplumun vicdanını yaralamayacak suçlar açısından çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Zaten cinsel suçların, terör suçlarının ve bir kısım daha suçların bunun dışında bırakılması da bu amacın gözetildiğini şu aşamada gösteriyor. Tutukluların bırakılması noktasında, kaç yılın üzerinde tutuklu kalan kimseler bundan yararlandırılacak henüz belli değil. Meclis bu konuyu tartışacaktır. Ama benim kanaatim ağır cezalık suçlarda maksimum 1 yıllık tutukluluk süresinin olması gerekiyor, asliye cezayı ilgilendiren suçlarda mümkün mertebe tutuklama tedbirinin hiç uygulanmaması gerekiyor. Çünkü; sonuçta öngörülen ceza kaçma şüphesini doğuracak bir ceza değil asliye cezadaki suçlarda. Bunları değerlendirmesi tabi ki yasa koyucuda. Biz sadece şuan geçici bir çözüm üretiliyor, bunun farkındayız. Ancak bunun daha ileri boyuta taşınmasının da tarafındayız. Hiçbir şey yapmamaktansa bir şeyler yapmak şu aşamada hem memleketin hem de cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan kimselerin aileleri açısından fayda getirici olacaktır diye düşünüyoruz."