Arıkan sordu: Nerede bu 500 milyar lira?
Saadet Partisi Genel Başkanı, Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan zirai don olaylarına değindiği grup toplantısında Tarım Kanunu'un hatırlatarak, 'Nerede bu 500 milyar lira?' diye sordu. Ayrıntılar Kayseri Olay haber bülteninde…
Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Yeni Yol Grubu’nun haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Hafta sonu ülke genelinde yaşanan zirai don konusuna değinen Arıkan, Geçtiğimiz günlerde bir ‘zirai don’ olayı yaşadık. Ülkemizin doğusundan batısına, birçok ürünü bu zirai donda kaybettik. Bakın, dün bir ablamız, zirai donun vurduğu bahçesinde, göz yaşları eşliğinde şunları söylüyordu: ‘Gübre borç, mazot borç, ilaç borç, sulama borç; çocuğu borçla okutup, borçla evlendiriyorsun. Bundan daha büyük afet olur mu!’ diyordu. Elinde yetki bulunduranlar, ülkemizin dört bir tarafından gelen bu feryatları duyun! Açıklanan ‘Masraf Ödemesi’ yeterli değildir! Bu çiftçiler ne yapacak? Ne yiyip ne içecek? Masraflar nasıl hesaplanacak? Hangi masraflar karşılanacak? Ödemeler nasıl ve ne zaman olacak? Bu soruların cevaplarını üreticiye derhal vermelisiniz.
O yüzden biz diyoruz ki
• Üreticilere faizsiz kredi uygulamasını hayata geçirin.
• Çiftçinin, üreticinin borçlarını faizsiz bir şekilde erteleyin.
• Ve -özellikle- nakdi yardım paketini hemen devreye alın.
• Gelecekte çiftçilerimizi böyle zor durumda bırakmamak için bugün, ‘Tarımsal Afet Fonu’ kurun. Bir de, TARSİM meselesi var. Çok acil bir TARSİM reformuna ihtiyaç var. Burada ‘risk grubu tanımı’ yenilenmeli ve kapsamı genişletilmeli. Tarım Politikalar Kurulumuzda arkadaşlarımız TARSİM reform paketi üzerinde çalışıyor. En kısa sürede Meclis’e getireceğiz inşallah.’ dedi.
Nerede bu 500 milyar lira?
AK Parti iktidarının 2006 yılında çıkardığı Tarım Kanunu’nda tarımsal destek ödemelerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 1’ine çıkarıldığını ancak bunun bugüne kadar ödenmediğini belirten Arıkan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Tarım destek ödemeleri, 2006’dan beri en yüksek yüzde 0,60’yı en düşük ise yüzde 0,22’yi gördü. Her yıl giderek düştü. Ama 19 yıl boyunca hiç yüzde 1 olamadı. 2025 yılı bütçesinde de bu oran sadece yüzde 0,22 oldu. 2025 bütçesinde çiftçiye ayırdığınız destek 135 milyar lira. 2006’da çıkardığınız yasayı uygulamış olsaydınız çiftçiye 635 milyar lira ödeme yapacaktınız! Peki, nerede bu 500 milyar lira? Neden çiftçinin hakkını ödemiyorsunuz? Bu bir lütuf değil, çiftçinin ve milletin en doğal hakkı. Zaten gıda enflasyonunda, OECD ülkelerinde açık ara birinciyiz. Son birkaç günde yaşananlar karşısında önlem alınmadığı takdirde;
• gıda enflasyonu daha da derinleşecek,
• zam furyasına yenileri eklenecek,
• ve milletimiz sofrasını kurmakta daha da zorlanacak!
Bize ‘paramız yok’ demeyin!
• Faiz lobilerine gelince var,
• Beş’li çetelere gelince var,
• Şatafata gösterişe gelince bol bol var,
Çiftçiye gelince, ‘efendim ne yapalım, doğal afet!’ Sizden daha büyük afet mi olur Allah aşkına! Unutmayın; tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz. Bu zor gününde, tarlada çiftçinin yanında olmayanın; sandıkta da yeri olmayacaktır!
Liyakat mi sadakat mi?
Kamuoyunda tartışmalara neden olan proje okullarında görev yapan öğretmenlerin atamaları konusuna da değinen Arıkan, ‘Malumunuz, proje okullarıyla ilgili yeni öğretmen görevlendirmeleri gündemde. Yalnız sistem, ‘proje’ değil, ‘problem’ üretmeye başladı. Biliyorsunuz, proje okulları —adı üstünde— üretkenliğin, niteliğin, başarının adresi olmalıydı. Ancak geçtiğimiz günlerde bu okullardaki binlerce öğretmen, -tabiri caizse- bir gecede sınıflarından, okullarından koparıldılar. Soruyoruz! Bu görevlendirme süreci hangi kriterlere göre yapıldı? Liyakat mi, yoksa sadakat mi esas alındı? Performans odaklı mı, yoksa sendika odaklı mı yapıldı? Biz Bakanlığa diyoruz ki, bu tip siyasi kararlarla artık uğraşmayın;
• Temizliği yapılamayan okullara,
• Ek ders ücretini alamayan öğretmenlere,
• Mülakat mağduru adaylara,
• 37 OECD ülkesi içerisinde 31. olduğumuz Pisa sonuçlarına odaklanın!
Bakınız Kabataş Erkek Lisesi’nden Cemil Türk evladımız, Harvard’ın açtığı ‘Ekonomi Makalesi Yarışmasında’ 1. oldu. Evladımızı tebrik ediyoruz. Gelin bu liseleri günlük siyasi tartışmalara, sendika kapışmalarına kurban etmeyin! Daha fazla Cemil Türk’ün yetişmesini sağlayacak eğitim sistemine, öğretmenlere, odaklanalım!’ dedi.
Muhalefete şafak baskını iktidar belediyelerine ‘nazik yazı’
Belediyelere yönelik soruşturmalara da değinen Arıkan, kendilerinin gündeme getirmesinin ardından önce iddialarının reddedildiğini sonrasında da Elazığ Belediyesi’nden ihale evraklarının istendiğini belirterek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Bildiğiniz gibi, İBB başkanının gözaltına alınmasıyla birlikte muhalefet belediyelerine yönelik soruşturmalar tekrar gündeme geldi. Ben de bu vesileyle Beşiktaş Belediyesi ile Elazığ Belediyesi’ni karşılaştırmış,İkisinin de benzer uygulamalara imza attığını, ancak birine, muhalif olan Beşiktaş Belediyesine soruşturma açıldığını grup toplantımızda dile getirmiştim. Bu tespitimize tepki, AK Parti Mahalli İdareler Başkanı’ndan geldi. ‘Kasıtlı ve gerçek dışı’ diyerek açıklamamızı reddetmişti. Ardından 26 Mart’taki grup toplantımızda bir çağrıda bulundum: ‘Eğer gerçekten niyetiniz yolsuzlukları önlemekse, gelin, parti ayrımı yapmaksızın bütün belediyeleri denetleyelim.’ demiştim. Bugün gelinen noktada, çağrımızdan sonra mı oldu, yoksa sadece ‘dostlar alışverişte görsün’ diye mi bilinmez… Savcılık, Elazığ Belediyesi'ndeki bazı ihalelere ilişkin evrakları talep etti. Bu adımı ‘doğru’ ama ‘yetersiz’ buluyoruz. Çünkü muhalif belediye başkanlarına ‘şafak baskınlarıyla’ gidilirken, iktidar belediyelerine ‘nazik yazılarla’ evrak istenmesini kabul etmiyoruz. Eğer gerçekten adalet diyorsanız: Yetim hakkı yiyen herkese, her belediyeye ‘benden-şundan’ demeden eşit muamele yapacaksınız! Adalet ancak böyle tecelli edecektir!
Çözüm yeri TBMM
Konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısının ardından gelişen süreci de değerlendiren Arıkan, ‘Biz bugün, belediyelerde ‘kapalı kapılar ardındaki’ usulsüzlüklere karşı çıktığımız gibi; ülkemizin en derin ve en hassas meselelerinde de ‘kapalı kapı’ siyasetine karşıyız.
Şeffaf olmayan her süreç,
• ister bir belediye odasında yürütülsün,
• ister yurtdışında yapılan bir toplantıda fısıldansın,
aynı ölçüde milletin iradesini yok saymak demektir. DEM Parti milletvekili Sn. Pervin Buldan’ın İtalya’da yaptığı açıklamalar, Türkiye’de yürütülen yeni sürece dair ciddi bir belirsizlik ve kafa karışıklığına neden olmakta! Sayın Buldan’ın ‘çıkarılacak yasaların ve atılacak adımların Cumhurbaşkanı ile görüşüldüğü’ yönündeki beyanı kamuoyuna bir açıklamadan çok, bir oldu-bitti hissi vermektedir. Hangi yasalar? Hangi adımlar? Ne oluyor Allah aşkına ya? Ayrıca:
• Biz her bildiriyi sosyal medyadan,
• Atılacak adımları İtalya’dan,
• Yeni yasaları Resmi Gazeteden mi öğreneceğiz?
Geçmişte Oslo’da yaşanan tecrübeyi hep birlikte gördük. Bir sürecin Ankara yerine Oslo’da yürütülmesinin neye mal olduğunu bu millet çok iyi biliyor. Bugün de benzer hadiseler yaşanıyor. Bunlar hayra alamet değil! Biz, bu süreçte en başından beri söyledik: Bu meselenin çözümünde en kritik unsur şeffaflık ve toplumsal mutabakattır. Türkiye’nin tarihsel ve milli meselelerinin,
• Günlük siyasete alet edilmesine,
• Kısa vadeli politik hesaplara kurban edilmesine,
• Ve dışarıdan yön verilen bir ajandaya mahkûm edilmesine kararlılıkla karşı durduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.
Ayrıca, bu konunun uluslararası güçlerin bir kartı olmaktan çıkması gerekiyor. Eğer bu mesele çözülecekse, biz elimizi değil; gövdemizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu daha önce ifade ettim.
Ama, Türkiye’nin meseleleri, Roma’da, Oslo’da, Londra’da, Washington’da değil; Ankara’da çözülür. Bunun da adresi lordlar kamarası değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclis’tir.’ diye konuştu.