ANLAŞILMADAN ÖNCE ANLATIN

ANLAŞILMADAN ÖNCE ANLATIN
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Anlaşılmayı beklemektense anlatmayı,anlaşılır olmayı denemek istediğiniz sonuca ulaşmada sizi her zaman bir adım önde tutacaktır.

Çünkü çabalamadan,emek sarf etmeden kazanılmış ne bir hayat  davası ne de bir hak vardır.

 

Mesela Fransız İhtilali'nde halk hakkını aramak için gayret  göstermeyip olduğu yerden bürokratların kendilerini anlamasını bekleseydi böylesine tarihe mal 

 

olmuş vaka gerçekleşebilir miydi?

 

Bu çağ açıp çağ kapatan tarihi olayda koskoca bir kitle  anlaşılmayı beklemeden önce kendisini anlatabilme yolunu seçmiştir ki başarıya da bu doğru 

 

seçimlerinden dolayı ulaşmışlardır.

 

Tabi bahane her ne olursa olsun mesele kendini ifade edebilmektedir.

Eğer kendini ifade etme hakkı tanınmıyor,o muhitte tutunamıyorsan önce anlatabilmenin yolları aranmalı ve karşı tarafın  da dinleyebilmesi sağlanmalıdır.Nitekim Hz. Muhammed(sav) de davasının ilk yıllarında böyle bir  sıkıntıyla baş başa kaldı ancak o hiçbir zaman toplumun benimsediği ve kökleri sağlam olan  cahiliye müdavimlerinden kendisini anlamalarını beklemedi tam tersine nasıl anlatabileceğinin yollarını aradı.

 

Kah inananlarla sefalet çekti kah zorluklardan öte hicret etti ama en sonunda hak dini vasfı taşıyan İslam'ın temellerini yeryüzüne oturttu.

Ya sadece anlaşılmayı bekleme  gafletine düşseydi...

 

Kendini anlatabilmek de en az davanız kadar meşru olmalıdır.(Dava vurgusuna takılmayın  davadan kastım hayatın ta kendisidir yani oturup kalkmanızdan iş veya eğitim hayatınızdaki her şey olabilir.)Kendini anlatabilmenin meşruluğu ise mekandan mekana,durumdan duruma  değişir.Anlatmak;mecliste parti doğrularını savunmaktır,sosyal hayatta haklı bir direniştir ailede söz hakkı alabilmektir...bu emsaller sayısızca çoğaltılabilir yeter ki meşruluğun aydınlığından karanlığa gömülmesin.Dayanağı hukuksal çerçevenin dışına çıkmış ve  etik sınırını ihlal eden hiçbir duruş meşru değildir.Buna rağmen duruşunuzun haklılığından  zerre dahi endişeniz yoksa ya adalet ve etik anlayışında bir çatlak vardır ya da tavrınızda bir  eksiklik,bir fazlalık.Böylesi bir durumda iç muhasebe yapmak tarafların faydalarınadır.

 

 Bu görüş ile aynı doğrultuda Amerikalı eski siyasetçi Theodore Roosevelt de şöyle demiştir:"Tarih boyunca gayret sarfetmeksizin yaşayanlar arasında isim bırakmış tek bir insan yoktur."Aklın yolu bir,muhtelif yollarla da olsa aynı kanıya ulaşılmıştır.Güzergah farklı olsa da sonuç aynı yani emeksiz başarı yoktur.Bu idea bir başkaldırı değil hakkı haklının rayına yerleştirme meselesidir.

Bu tavrın demokratik tarafında asla bir sıkıntı yoktur çünkü bugünkü  sivil toplum örgütlerinin de mayası bu idea etrafında şekillenmiştir.

Velhasıl anlatmak artçı bir sarsıntı değil depremin merkez üssüdür,temel ihtiyaçtır.

Anlaşılmayı beklerseniz NAZİ Almanya'sındaki Yahudiler gibi sonunu kestiremeyeceğiniz ölçüde beklersiniz ancak anlatmayı tercih ederseniz ve bunu da her açıdan meşru kılarsanız muhakkak zafere ulaşırsınız aynı Kurtuluş Savaşı gibi...

Köşe Yazısı