'YAPI DENETİM FİRMALARININ İÇİNDE JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ DE BULUNMALI"
Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri İl Temsilcisi Bülent Üzeltürk, 12 Kasım Düzce Depremi'nın yıl dönümünde yaptığı açıklamasında, Türkiye'nin 17 Ağustos ve 12 Kasım Düzce depreminde hiç görülmemiş deprem fırtınası yaşadığına dikkat çekti. Üzeltürk, depremler sonrasında çbir çok şeyin değiştiğinin altını çizerek, 'Yapı denetim firmalarının içinde zemini en iyi tanıyan jeoloji mühendisleri de bulunmalı' dedi.
Ülkemizde büyük bir felaket yaşanmasına sebep olan 12 Kasım Düzce Depremi'nin yıldönümüne gelindiğini kaydeden Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri İl Temsilcisi Bülent Üzeltürk, “Ülkemize büyük bir felaket yaşatan 17 Ağustos depreminin ardından 87 gün sonra bir felaketle daha karşılaştık. Ender görülen ya da şuana kadar hiç görülmemiş deprem fırtınası yaşadık. 17 Ağustos depreminden 87 gün sonra yine aynı büyüklükte 12 Kasım'da Düzce depremi meydana geldi. Burada da yaklaşık 30 saniye süren deprem Düzce'yi adeta yerle bir etti. Yine birçok yıkım yine birçok ölüm, insan kayıplarımız, ekonomik kayıplarımız oluştu maalesef. O günden bugüne çok şey değişti” dedi.
Üzeltürk, “İnsanlarımız ve yöneticilerimiz bu konuda biraz daha bilinçlendi. Daha gerçekçi önlemler alınmaya başlandı. O günden bugüne değişen çok şeyin yanında hala yol almamız gereken bir takım konular var. Önümüzdeki 12 Kasım dolayısıyla Düzce depremi hakkında küçük bir bilgi vermek istiyorum. Bu deprem yine Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde Düzce fayının üzerinde oluşmuştu. 17 Ağustos depremi büyük bir depremdi. Düzce fayının üzerinde yeni bir gerilime sebep oldu ve 87 gün sonra da bu gerilime dayanamayan fay daha doğrusu üzerinde yaşadığımız katı toprak kırılmak durumunda kaldı. Kırılınca da yine 17 Ağustos depremini aratmayacak derecede bir deprem meydana geldi. Yaklaşık 40 kilometrelik fay 17 Ağustos depreminde kırılmıştı. Geriye kalan 30 kilometrelik kısmı da 87 gün sonra dayanamayarak kırıldı. Gölcük depreminin hemen ardından gelen bu felaket insanlarımızın kafalarında büyük soru işaretleri uyandırmaya başladı. Korku bir kat daha arttı ama daha sonrasında yapılan kanun yönetmelik değişikleri vesaire ile artık daha önümüzü görür hale geldik” diye konuştu.
Düzce depreminin büyük hasara neden olmasının nedenini zemin olarak açıklayan Üzeltürk, “Hala yol almamız gereken bir takım konular var. Düzce depreminin de bu kadar büyük hasara neden olmasının sebebi Düzce'nin kurulduğu zemindir. Zemin maalesef alüvyon tutturulmamış yer altı suyu olan bir zemindi. Biz bunu hep söylüyoruz böyle bir zeminde maalesef deprem çok daha şiddetli etki ediyor. İşte bunu önlemek için yerleşim yerlerinin seçiminde özellikle sanayi tesislerinin ve insanların yoğun yaşadığı alanlarda yüksek katlı binaların olduğu bölgelerde mutlaka yerleşimden önce yapılması gereken bir takım yerine getirilmesi gereken şartlar var. Şuan yeni çıkan yönetmelik ve yasalarımızdan dolayı bir takım çalışmalar yapılıyor. Bizim burada esas sıkıntılarımızdan bir tanesi de şu, yapı denetim firmalarının içerisinde birçok mühendislik dalı var. Ancak jeoloji mühendisliği bulunmuyor. Zemini en iyi tanıyan mühendislik gruplarından biri jeoloji mühendisliğidir. Jeoloji mühendislerinin mutlaka yapı denetim hizmetleri içerisinde bulunması gereken olmazsa olmaz meslek gruplarından biri olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda da hala bir yol alınmadı. Zemini en iyi tanıyan grubun diğer mühendislik dallarıyla birlikte çalışması hem ekonomik hem can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi açısından oldukça önemlidir” şeklinde konuştu.
“TOPRAKLARIMIZIN YÜZDE 98'İ DEPREM BÖLGESİ”
Türkiye topraklarının yüzde 98'inin deprem bölgesi olduğunu kaydeden Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri İl Temsilcisi Bülent Üzeltürk, “Yeni yerleşim alanlarının seçiminde mutlaka yer bilimlerinden faydalanması gerekir. Depremle yaşayan bir ülkeyiz. Topraklarımızın yaklaşık yüzde 98'i deprem bölgesi. Bunun da yaklaşık 60-65'i kadarı birinci ve ikinci derece deprem bölgesi. Kayserimiz üçüncü derece deprem bölgesinde bulunmakta. Zaman zaman hepimizin hissettiği depremleri yaşamaktayız. Ancak insanların hissedemediği küçük ölçekli dediğimiz 3'e kadar olan depremler sık sık Kayseri'mizde de yaşanmaktadır. Kayserimizi tehdit eden 2 tane aktif dediğimiz canlı hala hareket eden faylar var. Birisi Ecemiş fayı diğeriyse Sarız fayı. Bu ikisi de oldukça büyük faylar ve Kayseri'mizi etkilemektedirler. Kayseri'mizde yine biraz önce değindiğim gibi depremi daha fazla hissetmemize daha fazla korkuya düşmemize sebep olan bazı bölgelerde zemin problemi vardır. Bu zemin problemlerinin aşılması için 1999 yılında yaşadığımız acı olaydan sonra ortaya çıkarılan yönetmelik ve yasa değişikliği, zemin etütleri yapılmakta. Bu zemin etütlerine göre de binalar inşa edilmektedir. Bu zemin etütleri dışarıdan hizmet alımı usulüyle yapılmakta, yapı denetim firmalarının içerinde böyle bir oluşum bulunmamaktadır. İşte bu sıkıntıları önlemek için ve bu işi yapan insanların olaya dahil olmaları gerektiğini düşünüyoruz. Sadece bir rapor üzerinden değil içerik olarak yetkili mercilere verip geri çekilmek durumunda kalmamalılar. Elleri taşın altında olmak zorunda” dedi.
En önemli konunun deprem bilincinin küçük yaşlarda oluşturulması olduğunu ifade eden Üzeltürk, “Pek çok can kaybettik ve hala da 17 Ağustos'tan ve 12 Kasım'dan sonraki depremlerde devam eden insanların psikolojik problemleri olduğunu biliyoruz. Konuyla ilgili yapacağımız en iyi işlerden bir tanesi de küçük yaşlardan başlayarak deprem bilincinin depremde nasıl davranmak gerektiğinin eğitimlerini okul seviyesinde vermeye başlamaktır” şeklinde konuştu.