Traktör...

TAKİP ET >>

Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki;
“Biz çiftçiye traktör yetiştiremiyoruz. Geçenlerde parti sözcümüz de bunları rakamlarla açıkladı. Biz geldiğimizde, 20 yıl önce çiftçinin traktörü yoktu. Ortaklaşa köyde traktör kullanıyorlardı. Şimdi Anadolu'yu dolaştığın zaman görüyorsun. Bırak bir traktörü, iki traktör. Bir de bakıyorsun evin bahçesinde arabası. Bunla biz iftihar ediyoruz. Buralara geldik.”
Uzmanlar ise güzel ülkemde traktör satışlarının yüzde 51 oranında gerilediğini, gerilemeye kurdaki belirsizliğin neden olduğunu söylüyor.
Ve benim gözlemim;
Yakında, icra müdürlüklerinin yediemin sahaları traktörle dolup taşacak ve çiftçinin alıp borcunu ödeyemediği traktörlerin büyük bölümü, kredi veren bankalar tarafından haraç mezat satılacak..
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Hükümet yetkilileri tarımsal konularda, üretim ve istihdam konusunda biri sizi yanıltıyor.
Ben köy kökenli bir çiftçi çocuğuyum.
Benim çocukluğumda köyümde 250 hane yaşar, ekmeğini topraktan ve hayvancılıktan temin ederdi.
Bu gün 40 hane kaldı ve o kırk hanenin de gençleri hayatlarını kentlerde sürdürüyor. Hanelerin bacasını yaşlılar tüttürüyor.
Traktörünü birden ikiye çıkaran ya hiç yok, ya da bir aile var.
Ama banka kredisi ile borca girip traktörünü yenileyenler oldu Allah var.
Şimdi borçlarını nasıl döndüreceklerini kara kara düşünüyorlar.
2017 yazında saman buğday kadar kıymetliydi.
2018 yazında saman yaptırıp satmayı planlayanların samanları ellerinde kaldı, çünkü hayvancılık da yok oluyor sayenizde.
Sadece o kadar mı?
Sanayide çarklar durdu. Geçen ay üretim yüzde 2 daraldı.
Beyaz eşya satışları, uygulanan onlarca teşvik ve indirime rağmen dip yaptı.
İşsizler ordusu sayısında sadece geçen ay 330 bin artış oldu. 330 bin rakamının büyüklüğünü belirtmek bakımından söyleyeyim, bir Yozgat, bir Kırşehir kentinde yaşayanlar kadar insan daha işsizler ordusuna katıldı. Genç işsizlik yüzde 50'leri zorluyor.
Otomotivde ihracat düşünce üretim yüzde 21 oranında geriledi. Otomobil üreten fabrikalar, vardiya sayısını düşürmeyi konuşuyor.
Devlet tasarruf yapmadığı için 2017'de 2.4 milyar lira olan bütçe açığı bu yıl 54.4 milyar liraya çıktı.
Konkordato ilan eden Şirket sayısı 846, sıradaki şirket sayısı 3 bin.
Asıl sorun konkordatoya giden şirketlerin tedarikçi firmalarının konkordatoya bile gidemeden kapılarına kilit vurmaya başlamasıdır.
Çıkın şöyle bir kentleri dolaşın, her apartmanda bir veya iki adet dairenin camında satılık yazısı var. 1 milyonun üzerinde yeni konut alıcı bekliyor. Kamu Bankaları, kendi müşterilerinden ev almanız halinde piyasa faizinin çok altında kredi taahhüt ettiği halde kimse piyasalara güvenmediğinden konut almıyor.
Yabancı yatırımcı, yabancı sermaye Türkiye'den fersah fersah uzak duruyor, kendine göre haklı nedenleri var.
Yani durum sizin bildiğiniz ya da bize yansıttığınız gibi değil.
İkinci 100 günlük plan açıklandı, içinde üretim, yatırım ve istihdam yine sıfır. Dişe dokunur tek uygulama Millet Bahçeleri, obezite mücadelesi, gençlik radyosu..
Oysa ey sayın yöneticiler;
İşe Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi yeniden başlamak lazım.
Tarım ve Sanayi yatırımlarına yönelmek ve yerli imkanları son noktasına kadar kullanmak gerekiyor.
İstihdam, üretime yönelik olduğu zaman değerlidir.
Gardiyanı, Özel Kalem Müdürünü, güvenlik görevlisini istihdamdan saymayınız. O alanlar üretim alanları değildir.
Sümerbanklar gibi pamuğu, Et ve Balık Kurumu kombinaları gibi yerli üretim hayvanı, yerli sigara fabrikaları gibi yerli tütünü, Şeker fabrikaları gibi topraklarımızda yetişen pancarı işleyecek sanayi tesislerini yeniden ayağa kaldırarak başlamaya ne dersiniz?
Ve tabii, Demokrasi..
Demokratik standartları düşük ülkelerde üretim olmaz.
Birlik ve beraberlik havasında yeniden ülkemin her karış toprağında şarkılarla, halaylarla, el ele kol kola başlatılacak bir üretim ve kalkınma seferberliğidir Türkiye'nin tek çıkış yoludur.
Bakın o zaman ne terör barınır ülkem topraklarında, ne terörist.
Eğitimden başlanmalı mesela, eğitimden. Aydın ve aydınlık insanların yetiştiği, aydın ve aydınlık insanların eğitim verdiği eğitim kurumları oluşturmalıyız.
İnsandan başlanmalı mesela, insandan.
Uluslar arası İnsani Yaşam Standartlarında gıpta edilecek konuma getirilmeli ülkem insanı.
Hukuk ve Adaletten başlanmalı mesela, Adaletten..
Yani işin özeti sevgili yönetenler, bir takım rakam oyunları ile gideceğiniz, ülkeyi götüreceğiniz nokta iyi bir nokta değildir.
Siz bize güvenecek adımlar atmalı, sonra da bizden başlatılacak bu toplumsal seferberliğe, demokratik seferberliğe, eğitim seferberliğine, Adalet seferberliğine katılmamızı istemelisiniz.
İşte o zaman bu milletin önünde hiçbir dış ve iç oluşum duramaz.
Aksini yaptığınız ve yapmaya devam ettiğiniz sürece karanlık bir dünyanın kapısını aralamaya az bir zaman kaldı.
Tercih sizin..

Bakmadan Geçme