'TOPLUM ADALETE GÜVENMİYOR BU TEHLİKELİ BİR DURUM'
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili ve aynı zamanda Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, uzun tutukluluk sürelerinin kanayan bir yara olduğunu belirterek, “Adam 10 sene içerde yatıyor ve bakıyorsunuz verilen ceza 3 yıl 2 ay. Bu vebali kim ödeyecek. Sadece içerde kalana değil, ailesinin, çocuklarının vebali ne olacak? Bu nedenle bir devletin ayakta kalabilmesi için en önemli öğe adil bir hukuk sistemidir” dedi. Halaçoğlu, ayrıca yapılan araştırmalarda toplumun adalete güvenmediği sonucunun da ortaya çıktığına dikkat çekerek, “Toplumun adalete güvenmemesi tehlikeli bir durumdur” şeklinde konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili ve aynı zamanda Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, uzun tutukluluk sürelerine ilişkin yaptığı açıklamada, bu sorunu kanayan bir yara olarak değerlendirdi. Bu konuda düzenleme yapılmasının şart olduğunu belirten Halaçoğlu, “İçerde tutanlar, Savcılar ve hakimler. Bu nedenle çözümü o açıdan ele almak lazım. Ama bu konuda ideolojik bazı sebepler devreye giriyor ve adil bir yargılama gerçekleştiremiyoruz” dedi.
HALAÇOĞLU'NDAN ŞEYHÜLİSLAM MODELİ ÖNERİSİ
Topluma bakıldığında ve insanlara, “Adalete güveniyor musunuz?” sorulduğunda çoğunluğun “güvenmiyoruz” yanıtını verdiğine dikkat çeken Halaçoğlu, “Çoğunluğun adalete güvenmemesi tehlikeli bir durum. Bunu adalet mensupları güvenilir hale getirmek zorundadır. Tabii yürütmede adalete güvenilir bir biçim kazandırmalıdır. Uzun tutukluluk süreleri ön plana çıkarırken diğer taraftan da hukuk üzerinde siyasiler oyun oynamamalıdır. Elleri orada olmamalıdır. HSYK başta olmak üzere yüksek yargı organlarında siyasetçiler, üye olarak bulunmamalıdır. Siyasetçilerin, seçimde de eli olmamalı, aynı zamanda blok listelerle de seçim olmamalıdır” dedi. Sorunun çözümü için Osmanlı'da uygulanan Şeyhülislam seçimini örnek gösteren Halaçoğlu, “Çözümü ortaya koymak lazım. Belli bir liyakat çizgisi belirlenir, o liyakat çizgisi çerçevesinde belli bir sıralama suretiyle insanlar, üyeliklere getirilebilir. Genelde bu şöyle yapılıyor; Osmanlı döneminde de var. Mesela Şeyhülislam bir hukukçudur. En yüksek hukukçu Şeyhülislamdır. Şeyhülislam olmak için muhakkak ama muhakkak Osmanlı Devleti, Rumeli kazaskerliği yapmış olanlar veya yapmakta olanlar arasında seçim yapıyor. Dolayısıyla en yüksek yargı organı olan Rumeli kazaskerliğinden sonra Şehülislamlığa geçilebiliyor. Mesela liyakate önem veriliyor. Haliyle HSYK'ya, Danıştay'a, Yargıtay'a ve Anayasa Mahkemesi'ne seçilenler de buna benzer daha da seçilebileceğini sanıyorum. Bu hem siyasetçileri rahatlatacaktır, hem ikide bir siyasetin el atmasından korunacaktır hukuk hem de hukukçular kendilerine çekidüzen verecektir. Bunun yanında mahkemeler de sadece hakimler, savcılar değil de jüriye de yer verilebilir. Bu jüri doğrudan doğruya sadece mahkemenin işleyişini takip eder. Yani hâkimin kararına değil, mahkemenin kurallara uygun gerçekleştirilip, gerçekleştirilmediğine bakar. Hakim ve savcıların sicillerinde bu denetim unsuru olan jürinin de düşüncesi yer alır” şeklinde konuştu.
“BU VEBALİ KİM ÖDEYECEK?”
“Adam 10 sene içerde yatıyor ve bakıyorsunuz verilen ceza 3 yıl 2 ay. Bu vebali kim ödeyecek?” diye de soran Halaçoğlu, “Sadece içerde kalana değil, ailesinin, çocuklarının vebali ne olacak? Bu nedenle bir devletin ayakta kalabilmesi için en önemli öğe adil bir hukuk sistemidir. Ama AKP, bu yönde bir düzenlemede geç kalmıştır” diye konuştu.