Son yıllarda artan intihar olayları ile ilgili dikkat çeken açıklamalar…
Kayseri 24 saatte 3 intihar olayına sahne oldu. İntihar girişimlerinden birin de bir kişi eşini ve 3 çocuğunu vahşice öldürüp, ardından intihar etmek istedi. Sadece Kayseri'de değil komşu illerde hatta ülke genelinde de intiharlar dikkat çekiyor. Örneğin son olarak Sivas'ta da bir polis önce eşini öldürüp ardından da intihar etti. Geride 2 yetim çocuk kaldı. Peki intiharlar neden arttı? İşte bu toplumsal tehdide dikkat çeken Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı Bölümü Psikiyatristi Yardımcı Doçent Doktor Yunus Hacımusalar, sosyal ve ekonomik problemlerin insanların ruhunda olumsuz etkiler yarattığını söyledi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kayseri Bölge Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, Kayseri'de geçen yıl 55 intihar girişimi ölümle sonuçlandı. İntihar edenlerin yüzde 58,2'sini erkekler, yüzde 41,8'ini kadınlar oluşturdu.
Mayıs'tan bu yana son 6 ayda 20'nin üzerinde intihar vakası yaşandı. Peki intiharlar neden arttı? Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri, Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı Bölümü Psikiyatristi Yardımcı Doç. Dr. Yunus Hacımusalar sosyal ve ekonomik problemlerin insanların ruhunda olumsuz etkiler yarattığını söyledi.
İşte Doç. Dr. Yunus Hacımusalar'ın Kayseri Olay'a yaptığı özel röportaj:
Toplum olarak psikolojimiz, içinde bulunduğumuz çağda ne durumda?
-Genel olarak ruhsal hastalıkların (şizofreni, bipolar duygulanım bozukluğu vs) görülme sıklığı zaman içerisinde büyük değişiklik göstermemekle birlikte stresle ilişkili ruhsal hastalıkların (depresyon, uyum bozuklukları gibi) sıklığında artış olmaktadır. Sosyal ve ekonomik problemler insanların ruhsal durumunu olumsuz yönde etkilemektedir.
İntihar vakalarının önüne geçmek için neler yapılabilir?
Dünya Sağlık Örgütü 2015 yılında Dünya'da 800.000 kişinin intihar sonucu öldüğünü bildirmiştir. İntihar sayısının 2030 yılında bir milyonun üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2015 yılında Türkiye'de 3000'den fazla kişi intihar ederek hayatını kaybetmiştir. İntihar girişimlerinin ise bu sayının yaklaşık 20 katı olduğu tahmin edilmektedir. Tüm bu veriler intiharın günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü tüm ülkelerin ulusal intihar önleme programları olmasının önemine vurgu yapmaktadır. İntiharları önlemeye yönelik, intiharın psikolojik ve sosyal boyutlarını içine alan kapsamlı projelere ihtiyaç bulunmaktadır.
İntihar olgularının yaklaşık % 90'ına bir ruhsal hastalık eşlik etmektedir. Bu nedenle ruhsal hastalıkların erken dönemde saptanması ve intihar riski olan bireylerin uygun şekilde tedavi edilmesi ayrı bir önem kazanmaktadır. Ancak, intiharla ilişkili damgalanma, intiharların saklanması, riskli bireylerin uygun ruh sağlığı hizmetlerine ulaşmasını engellemektedir. Toplumun ruhsal hastalıklar ve intihar konularında sağlıklı bilgilenmeleri bu damgalanmayı azaltacaktır.
TÜİK'in 2015 yılı Türkiye verileri; ateşli silah kullanımının asıdan sonra en sık kullanılan intihar yöntemi olduğunu göstermektedir. İntihar düşünceleri olan kişilerin ölümcül intihar araçlarına ulaşımının kolay olması, intihar oranlarını artırmaktadır. Ateşli silah teminini kısıtlayan yasal düzenlenmelerin yapılması, tüm intihar önleme projelerinin içinde yer almalıdır. Toksik (zehirleyici) maddelere ulaşımın sınırlandırılması, ilaçların reçete ile satılması, köprü korkuluklarının yükseltilmesi gibi sık başvurulan intihar yöntemlerine ulaşılabilirliğin zorlaştırılması, birçok farklı kurumun ortak hareket etmesi ile gerçekleşebilir.
İntihar, önlenebilecek bir davranıştır. Tüm toplumda insanların intihara eğilimini artıran etkenlerin belirlenerek ortadan kaldırılması, ”birincil düzey önleme” hedefi olarak belirlenir. Tıbbın her alanında olduğu gibi, birincil önleme toplum düzeyinde uygulanır ve bir hastalık ya da belirtinin ortaya çıkmasının engellenmesi en verimli yaklaşımdır. İntiharın birincil düzeyde önlemesinde temel odak, toplum içerisindeki intihar eğilimlerini azaltmaktır. Birincil önleme, çevresel risk etkenlerinin azaltılması ve kişisel kaynakların artırılması ile mümkündür.
'En başta yaşam ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetlerin de içinde olduğu, sağlık ve esenliğe uygun bir yaşam düzeyine kavuşma; yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan, düşünce ve anlatma özgürlüğü hakları”, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin temelini oluşturur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde belirtilen temel ilkelere uyulması ile intihar davranışı önlenebilir.
Medya'nın,Dizilerin İnternette bulunan,Sosyal Ortamların intiharlar üzerinde etkisi olduğunu düşünüyor musunuz? Geçtiğimiz hafta sosyal sayfası üzerinden canlı yayında intihar eden bir vatandaş örneği var Kayseri'de..
Tüm kapsamlı intihar önleme projeleri içinde medyanın da önemli bir rolü bulunmaktadır. İntihar haberlerinin medyada ayrıntılı olarak yer alması, dramatize edilmesi, renkli görsel öğelerle sunulması, intiharın nedeni olarak herhangi bir sebep sunularak haberleştirilmesi, intihar riski olan bireyleri olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, medyada intihar haberleri mümkün oldukça yer almamalı; haber yapılacaksa Basın Kanunu'nun 20. maddesine uygun olarak özendirme etkisi yaratmayacak, mümkün olan en yalın şekilde haber yapılmalı; intihar düşünceleri olan kişilerin uygun sağlık hizmetine yönlendirilmesi hedeflenmelidir.
Her intihar veya intihar girişiminin nedeni birbirinden bağımsız da olabilir elbette bu durumda bu düşünceye giren insanlar için neler önerirsiniz ?
Yaşamsal kriz dönemlerinde ya da stres altındaki kişilerin pek çoğunda intihar düşünceleri görülebilir. İntiharı düşünenlerin çoğu düşüncesini eyleme dökmez; bununla birlikte bireyin intiharı düşündüğünü bildirmesi ve intihar düşüncesinin ciddiyeti intihar için en önemli risk etmenlerindendir. İntihar düşüncesi olan kişilerin % 34'ünde bunların intihar planına dönüştüğünü; intihar planı olanların % 72'sinin de intihar girişiminde bulunduğu saptanmıştır. İntihar düşüncesi olanları büyük çoğunluğu intihar düşüncelerini bir yakını veya sağlık personeli ile paylaşmaktadır. Sağlık personeli tarafından kişilere intihar niyeti veya planları özellikle sorulmalıdır. İntihar düşüncesinin sorulması intihar riskini arttırmaz aksine erken müdahale şansı ile intiharı azaltır. Bu kişilerin bir an önce bir sağlık kuruluşuna başvurusu veya psikiyatri uzmanından yardım alması uygun olacaktır.
Toplumun psikiyatristlere bakış açısının hala olumsuz olduğunu düşünüyor musunuz?
Toplumun psikiyatristlere bakış açısı ve psikiyatriye başvurmaktan çekinmesi Zaman içinde değişmesine rağmen bu durum halen istenilen ve olması gereken düzeyde değildir.
Ruhsal hastalıkla ilgili olumsuz önyargılar, damgalama ve ayrımcılıktır. Aslında burada bir kısır döngü söz konusu olmaktadır. Damgalama, tedavi olanaklarından yeterince yararlanmayı olumsuz etkilerken, yetersiz tedavi ve hastalığın gidişinin kötü olması da damgalamayı körüklemektedir. Toplum içinde herhangi bir nedenle damgalanmak ve olumsuz önyargılara maruz kalmak, stres dolu bir yaşam deneyimi anlamına gelir. Damgalanmış insanlar, önemsiz ve değersiz bir toplumsal kimliğe bürünürler. Bu değersizlik durumu ve bunu izleyen sonuçlar, damgalanmış insanları şiddetli ve süreğen diğer stres etkenlerinin baskısı altında bırakır. Damgalanan kişi önyargı veya ayrımcılığın hedefi durumundadır. Damgalanmış bir grubun üyelerinin alay edilme, dışlanma, ayrımcılık ve şiddete maruz kalma gibi durumları damgalanmamış insanlara göre daha fazla yaşadıkları konusunda somut kanıtlar vardır. Bu nedenle, damga kişinin benliğine yöneltilen tehditlerin yoğunluğunu ve sıklığını arttırmaktadır. Damganın ikinci ana özelliği, kişinin toplumsal kimliğindeki değersizliğin farkında olmasıdır. Damgalanmış bireyler, diğer insanların kendilerine değer vermediklerinin, saygı göstermediklerinin, onlar tarafından beğenilmediklerinin farkındadır. Böyle bir durum damgalanmış bireyin benlik saygısına ciddi bir tehdittir. Damgalanmış insanlara karşı gösterilen ayrımcılık, onların hastane, barınma, eğitim ve iş edinme gibi olanaklara ulaşmasındaki zorluklar damgalamanın en olumsuz sonuçlarıdır. Tedaviyle tam ya da büyük ölçüde iyileşen hastalar da damgalama nedeniyle toplumun dışına itilmektedir. En büyük sorunlarından birisi çalışabilecekleri bir iş bulamamaktır. Oysaki hak ve olanaklar bir toplumun her bireyini kapsamalıdır. Damgalanmış insanların yaşamları, daha zengin ve statüsü daha yüksek olan insanların yaşamlarına göre daha fazla günlük sıkıntılara ve süreğen gerginliklere uğrayabilir. Damgalanmış insanların toplum tarafından reddedilmesi, yalnızlığa ve toplumsal desteğin azalmasına yol açabilir.