RAMAZANI ANLAMAK

TAKİP ET >>

'Bin aydan daha hayırlı'yakıştırması yapılan bu mukaddes ay hiç şüphesiz ki İslam alemi için

büyük önem taşımaktadır.Bu zaman diliminin de hakkını verecek olan her kulvarda olduğu gibi

yalnızca insandır.İnsan insan diyoruz ama bu varlığın unutulmaması gereken hakikati ise

mukaddesleri yaşatan nasıl Ademoğlu ise tarihe nankörlük eden de eşrefi mahluktan başkası

değildir.İnsanın değerlere değer katan mekanizması algısıdır,zihnidir.Çok şahitlik etmişizdir

engelli yurttaşlarımız alanında başarı yakaladıklarında verdiği demeçlerde peyderpey şu cümleyi

beyan etmişlerdir:'Engel sadece insanların zihnindedir.'Gerçekten de öyledir her şey kafada

başlar kafada biter.O yüzden gelin kafamızda yanlış algılanan Ramazan gerçeğini

perdelerinden,bariyerlerinden arındıralım engelli sandığımız bu ayın aslında görünenden farklı

olduğunu duru ve sıhhatli zihinle yeniden irdeleyerek görelim.

İslamın şartlarından orucu açlıkla eş değer tutmak bu ibadete yapılabilecek en büyük

ihanettir.Bu cümlenin fazla iddialı olduğunu düşünebilirsiniz ancak hakikat bu.Oruç,öğretmenin

öğrencisine verdiği ders,ustanın çırağına öğrettiği iş,yağmurun beslediği toprak,kuşun yuva

yaptığı dal mahiyetinde ihtiyaçtır.Oruç nefisleri terbiye eden muazzam bir nimettir.Açlık bu

nimete ulaşmamızı sağlayan yoldur.Durum böyle olunca ancak yolunu kaybedenler bu nimeti açlıkla

bir tutabilir.Üstelik bu açlık algısı çocuklarımıza sıçramaktadır.Nesiller boyu yol alacak

beyhude anlayışı yıkmayı borcumuz bilmeliyiz.Onlara da bu güzide zamanın yalnızca açlık

olmadığı,sosyal hayatta azami hassasiyet isteyen bir duruş olduğunu idrak ettirebilmeliyiz.

Orucun ruhsal arınma tesiri olduğu gibi fiziki arınmada da etkili olduğu yapılan çalışmalar

ve araştırmalar sonucu belirlenmiştir.Prof.Dr.Osman Müftüoğlu katıldığı programlarda sürekli bu

hususa değinmektedir.Orucu zahiri olarak vücudun kendini yeniden yapılandırması,arındırması

olarak tanımlamakta ve bazı hastalarına ara ara açlık kürleri uyguladığından

bahsetmektedir.Olaya bu açıdan baktığımız zaman manevi boyutta etkin olan orucun maddi hayatta

edilgen vasfında olmadığını kanıtlamaktadır.

Oruç bilindiği üzere yalnızca İslam'da değil semavi dinlerin hepsinde bulunan bir

ibadettir.Hristiyanlıkta oruç kilisenin üçüncü emridir.İncil'de oruç çok yerde geçmektedir.Ama

mezheplere bağlı olarak oruç tutma faaliyeti farklılıklar göstermektedir.Tevrat'ta da oruçtan

hiç azımsanmayacak şekilde bahsedilmiştir.Elbette Kuran'da da Bakara Suresi 183,184,185,186,187

ayetleri bu ibadetten bahsetmektedir.Göz ardı edilemeyecek bir mesele belli ki oruç.

Etrafımızda kanıksadığımız sayısız nimet var.Mesela güneş her gün doğup her akşam batmakta bu

hareketini daima yapmaktadır.Bu dinamizmini aksatsa,farzedelim güneş yılda bir kez doğup bir

kez batsa yine bugünkü gibi vurdumduymaz tavra mı sahip olurduk bu konuda?Peki güneşin her gün

doğup batması onun cazibesinin kayba uğraması mı demektir yoksa bizlerin kanıksanan bu durumdan

dolayı o cazibeden mahrum kalması mı demektir?Elbette ibre ikinci vaziyeti işaret

etmektedir.İşte Ramazan yılda bir kere doğup bir kere batan güneşimizdir.Gelin hassas davranıp

o güneşi de tahrip etmeyelim...Hayırlı Ramazanlar

Bakmadan Geçme