O meşhur türkünün hikayesi Kayseri'den
Kayseri gezilecek görülecek yerleri, lezzetli yemeklerinin yanı sıra herkesin diline dolanan türküleri ile de meşhur. Hikayesi bilinmeyen ama küçükten büyüğe herkesin diline dolanan meşhur türküsünün hikayesini aktaracağız sizlere. Detaylar Kayseri Olay Gazetesi olarak derlediğimiz Kayseri haber bülteninde.
Vadileri, şelaleleri, kiliseleri, barajları ve dağları ile ünlü Kayseri… Peki sadece bu kadar mı elbette hayır. Kayseri'de gezip görebileceğiniz turizme kazandırılan sayısızca nokta var. Kayseri'de bugün rotamız tarihi ile dikkat çeken ve oradan yazılan deyim yerindeyse yediden yetmişe herkesin bildiği o türkünün hikayesi. Durağımız Gesi Mahallesi…
Kayseri'ye 17 km uzaklıkta ve Kayseri'nin doğusunda, Kayseri-Sivas Caddesi'nin 16 . kilometresinden başlayıp Salkuma Köyü'ne kadar devam eden vadinin Mancusun'dan sonraki kısmında, Karatepe ile Agus Tepesi arasındaki yamaçlarda olan belde. Vadinin Erciyes Dağı'na bakan yamaçlarına Güney Mahalle (Geçe) diğerine de Kuzey Mahalle veya Geçe denilir. Kapadokya Dönemine ait mağaralar, çok sayıda yeraltı şehirleri, Tıhrazlar, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma askerî garnizonlar, kale kalıntıları, oda mezarlar, kaya kiliseleriyle çok eski zamanlardan itibaren insanların yerleştiği ve yaşadığı eski bir köydür. ‘Gesi' adı bir görüşe göre; Hitit Döneminden bize intikal eden tarihî bir hatıra olup anlamıyla ilgili Hititlerin kullandıkları dilde Gesi, ‘Kutlu güzel kent' şeklinde idi. Hâkim görüşe göre de Türkçe asıllı olup isme çeşitli anlamlar verilmiştir. 1961 senesinde adı değiştirilerek ‘Bağyurdu'na sonraları ‘Gezi' ve son olarak 1990 senesinde Kayseri Valiliği tarafından tekrar Gesi'ye çevrilmiştir.
Kayseri ile Sivas arasında bulunan ‘Bağ oturmaları' ile ünlü Gesi Mahallesi'nde bağcılık geleneği ise 5 bin yıl kadar öncelerine dayanıyor.
Öte yandan Gesi Mahallesi, kendisi barışın simgesi olan gübresi ise barut yapımında kullanılan, aynı zamanda tarım ürünlerinin gübrelenmesinde yararlanılan güvercinlerin bir zamanlar yoğun olarak beslenip barındırıldığı yöreler arasında yer alıyor.
19. yüzyılda daha çok boya yapımında kullanılan ve Osmanlı ekonomisinde önemli yere sahip cehri bitkisinin yetiştirildiği Gesi'de, bu bitkinin yetişmesinde büyük paya sahip güvercin gübresinin toplanması için yapılan 150'ye yakın güvercinlik bulunuyor. Derevenk Vadisi'nde güvercinlikler adeta açık hava müzesini andırıyor.
Gübresinin yanı sıra Kayseri ile özdeşleşen mantıya ayrı lezzet katan eti dolayısıyla da güvercin ile kentin geçmişi eskilere dayanıyor.
Uzun yıllar güvercinlere ev sahipliği yapan, şimdilerde kuşların pek uğramaz olduğu Gesi Mahallesi, kimisi kayadan oyma kimisi baca görünümlü farklı mimariye sahip güvercinlikleriyle eski, bol güvercinli günlerine kavuşmak için yapılacak çalışmaları bekliyor.
Diğer yandan herkesin diline dolanan sözlerini bildiğimiz ama hikayesini bilmediğimiz ‘Gesi Bağları' türküsü de bu mahallede yaşananlar üzerine yazılmış. İşte ‘Gesi Bağları' türküsünün hikayesi…
Anadolu coğrafyasında, anne ve babası ile beraber yaşayan genç kız, Kayseri'nin Gesi beldesine gelin olarak gider. Gesi kasabasına gelin gelen ve zalim bir kayınvalide ile duyarsız, ilgisiz, umursamaz bir kocaya katlanmak zorunda kalan gelin Kayseri' de bulunan annesini de çok özler. Ulaşım zor olduğu için anne ile irtibat kopar. Onlar da kızı ziyarete gelemezler. Annesine duyduğu bu özlem her geçen gün artarken çocuğu da olan geline eşinin eziyetleri ve kaynanasının zulmü artarak sürer. Kayınvalidesinin zulümleri ve kocasının ilgisiz durumu karşısında günlerini eritir genç kız. Daha sonra delikanlıdan çocukları olan genç kız, kendisini evlatları sayesinde avutmaya ve ana baba hasretini yine evlatları ile gidermeye çabalar durur. Gelinin yaşamı içerisinde seneler geçip giderken bir gün annesinin ölüm haberini alan gelin üzüntüsünden kahrolur. Gelinin Gesi bağlarında dolaşırken üzüntü, özlem ve acısını yansıtan bu türküyü söyler.
Bu türkü başka birçok sanatçının yanında Barış Manço, Selda Bağcan, hatta 1926 yılında kanun sanatçısı Garbis Bakırcıyan da seslendirmiştir.