MÜLAKAT..

TAKİP ET >>

Son yıllarda, ülkemizde ‘yasaların arkasından dolanmak' modası yaşanıyor.

Gittikçe kurumsallaşan bu uygulama sayesinde yandaş tosuncuklar, hayal bile edemeyecekleri görevlerin başına getirilirken, okuyan, araştıran, beyni, düşüncesi oturmuş, kafası yeniliklerle donanımlı gençlik maalesef mesai yaparcasına sabahtan akşama kadar kapı kapı dolaşıp iş peşinde koşuyor.

Bazı sendikalar ‘Artık yeter' diyerek bu mülakat ucubesinin kaldırılması için dava açtılar.

Ancak adil olmayan bu uygulama, en kritik devlet görevinden, en sıradanına kadar her kurumda olmazsa olmaz haline geldi.

KPSS Puanın 95..

Bir kurumda işe alınmayı hak ediyorsun.

Mülakata çağrılıyorsun,3 kişi oturmuş, muhtemelen el etek öperek geldi bu göreve üçü de..

Sorular, önlerindeki listelerdeki isimlere göre hazırlanmış.

Eğer bir partili telefon edip adınızı yazdırmadı ise önlerinde bulunan listeye, size,' İnsanın başında kaç tane saç teli vardır?' gibi cevabı olmayan bir soru yöneltiyorlar ve KPSS'de aldığınız 95'i, cehaleti yüzlerinden akan 3 kişilik komisyona kurban edip salondan eli boş ayrılıyorsunuz.

Ama önceden birilerini devreye sokmayı başardınız ve torpiliniz kuvvetli ise, ‘Hayırlı olsun yeni işiniz' denilerek salondan ayrılıyorsunuz.

AKP 16. Kuruluş yıldönümünü kutluyor.

Kurulduktan hemen sonra iktidar oldu.

Hadi beşini düşelim, son 10 yılda devlet sisteminde o kadar büyük hasar oluşturdu ki, onarmak için 50 yıl bile az gelecektir.

Sanıyor musunuz, personel politikası sadece öğretmenlikte adil olarak uygulanmıyor.

Belediyeleri ele alalım.

İlk dönem belediyelerde hakim olan siyasetçilerin ikinci kuşağı da karşımıza belediye bürokratı veya yöneticisi olarak çıkıyor.

Niteliksiz kişilere teslim edilen devasa kurumlar bu yüzden niteliksiz hale geliyor, getiriliyor.

Devletin araştırma kurumları, bu yozlaşmanın sonucu buluş diye ‘Zikirmatik'e, ‘Organik Hoşaf'a, ‘çabuk pişen Nohut'a destek ve teşvik vermek zorunda kalıyor.

Devletin en önemli bakanlık koltuğunu uzun yıllar işgal eden zat-ı muhteremin dediği gibi ‘Eğitim seviyesi yükseldikçe partimizin oyu azalıyor' anlayışı devletin bütün kademelerinde yer buluyor.

Bakınız son üniversite yerleştirmelerindeki tablo;

Fen Lisesi mezunlarının yüzde 54'ü, özel lise mezunlarının yüzde 45'i, Anadolu Liseleri mezunlarının yüzde 34'ü, İmam-Hatip Mezunlarının yüzde 17'si üniversitelere yerleştirilebilmiş.

Oysa eskiden Fen Lisesi çıkışlı olmak, Anadolu Lisesi çıkışlı olmak iyi bir 4 yıllık fakülteye girişin anahtarı gibiydi.

Önce bazı İmam Hatip'leri Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak düzenleyip Anadolu Lisesi mezunlarının üniversiteye giriş şansını düşürdüler.

Sonra da eğitim genelindeki kalitesizlik anlayışı ile fen lisesi çıkışlıların neredeyse yarısını ‘Kaldırım Mühendisi' yaptılar.

Yerleştirmelerden devam edelim.

Bir de işe yerleştirme var biliyorsunuz.

Burada ise İmam-Hatip Lisesi mezunu olmanız, iş bulmanızda ve iyi bir yerde işe yerleşmenize büyük katkı sağlıyor.

Zira, bu da resmi bir veridir, İmam Hatip Lisesi Mezunlarının ise yerleşme oranı neredeyse yüzde 95..

Amaç, ‘Üniversite önemli değil, İmam-Hatip diploman varsa devlet işin garanti' anlayışını yaygınlaştırarak, sinek avlayan İmam-Hatip'lere öğrenci devşirmek..

Neyse fazla uzatmayalım..

Sadece mülakat uygulaması değil, eğitimin yeniden yapılandırılacağı, özgür beyinlerin eğitim kurumlarındaki fidanlara bilimi en ince ayrıntısına kadar anlattığı, yeni bir eğitim seferberliği ile ezbere dayalı bu sistem değiştirilmedikçe, yakında Tubitak'ın ‘Cevizli Çemen' projesine teşvik verip geliştirilmesine öncülük ettiği haberlerini tv kanallarımızda, gazetelerimizde manşetten görürseniz şaşırmayın.

Bilimin sınır tanımadığı bir dünyada, biz eğitimde dogmaları beyinlere nakşetmeye devam ettiğimiz sürece, Cihat gibi kavramlarla yetiştireceğimiz gençler sayesinde Işıd, El Kaide, Hizbullah gibi örgütler eleman sıkıntısı çekmez.

Türkiye ise bilimde, eğitimde, kültürde, sanatta, tıpta nal toplamaya devam eder..

Bakmadan Geçme