Lavanta ve salep yetiştiriciliği Orta Anadolu çiftçisinin yüzünü güldürecek
Erciyes Üniversitesi Seyrani Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Gülşen, TR72 adı verilen ve Yozgat, Sivas ve Kayseri'yi kapsayan alanda salep ve lavanta bitkisi yetiştiriciliğinin çiftçiler için yeni ekonomik gelir kaynağı olacağını söyledi.
Prof. Dr. Osman Gülşen, Orta Anadolu Kalkınma Ajansı (ORAN) desteği ve ERÜ Ziraat Fakültesinin teknik danışmanlığı ile Yozgat ve Sivas'ta 1 yıldır yürütülen tıbbi aromatik bitkilerden lavanta ve salep yetiştiriciliği projesinin başarı ile sonuçlandığını belirtti.
Salep bitkisinin nesli tükenmeyecek
Proje kapsamında, halihazırda Yozgat Akdağmadeni'nde yetişen ancak yanlış uygulamalardan dolayı nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan salep bitkisinin, kültüre alındığını ve bahçe bitkisi olarak yetiştirmeyi başardıklarını belirten Prof. Dr. Osman Gülşen, 'Çok pahalı bir bitki olan salep gıdalarda, barındırdığı glukomannandan dolayı doğal kıvam artırıcı olarak kullanılıyor. Kuru tozunun fiyatı 300-400 TL arasında değişiyor. Glukomannanın çok yüksek miktarda su çekme özelliği var. Bu da yoğurt, dondurma, pasta ve keklerin yapımında uzun süre şekillerinin bozulmaması için son derece önemli' dedi.
Lavanta yetiştiriciliği buğday ve arpaya göre daha krlı
Yozgat'ın Çayıralan ilçesinde pilot çalışmasını yaptıkları lavanta bitkisinin de son yıllarda aranan bir tıbbi aromatik bitki olduğunu kaydeden Prof. Dr. Osman Gülşen, lavanta yağının özellikle kozmetik sektöründe, süs bitkisi olarak kullanımda ve bal üretiminde çok tercih edildiğini ifade etti. 74 bin fideyle başladıkları lavanta üretiminde de istedikleri sonuca ulaştıklarını dile getiren Prof. Dr. Osman Gülşen, 'İki farklı türümüz vardı. Biri 'lavandula angustifoli' diğeri ise 'hibrit'. Yağ verimi oldukça yüksek tiplerle üretime başladık. Yozgat Çayıralan bölgesi rakım olarak çok yüksek bir bölge olduğu için kışı atlatabilecekler mi endişemiz vardı. Ama bir kış atlattıktan sonra hayatta kalma oranlarının çok yüksek olduğunu gördük. Kışın bir zarar hemen hemen söz konusu olmadı. Ancak bu tamamen kendi haline bırakırsak yaşayacak anlamına gelmiyor. Sulama, gübreleme ve diğer bakım işlemlerinin dikkatli yapılması şartıyla lavanta bitkisi kışı rahatlıkla geçirebilir. Bu önemli bir sonuçtu bizim için. Bu sonucu elde ettikten sonra lavanta yağı üretimi ve tesislerinin yapımı söz konusu olabilir. Lavanta bölgede yaygın bir şekilde tarımı yapılan buğday ve arpaya göre çok daha krlı. Bir yıl yatırım yaparak 10-15 hatta 20 yıla kadar aynı tesisten verim alabiliyorsunuz' diye konuştu.
Bölge iklim bakımından elverişli
Yozgat'ta yetişen lavanta ve salebin hemen hemen aynı iklim özelliğine sahip diğer illerde de yetiştirilebileceğini belirten Prof. Dr. Osman Gülşen, 'Bundan sonra bölge halkına düşen, istikrarlı ve azimli bir şekilde üzerine giderek gerekli bilgileri öğrenerek bu ürünlerden ekonomik gelir elde etme adına yararlanmanın yollarını aramaktır. Bölgenin çok fazla avantajı var. Hastalıkların diğer sahil bölgelerine göre daha düşük oranda olması önemli bir avantaj. Bölgenin gece gündüz sıcaklık farkı da avantaj. Bu durum aromaları olumlu yönde etkiliyor. Ürün kalitesini de beraberinde getiriyor. İdarecilerin de bununla ilgili teşvik kararı alması gerekir' ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Osman Gülşen, Orta Anadolu Kalkınma Ajansı (ORAN) desteği ve ERÜ Ziraat Fakültesinin teknik danışmanlığı ile Yozgat ve Sivas'ta 1 yıldır yürütülen tıbbi aromatik bitkilerden lavanta ve salep yetiştiriciliği projesinin başarı ile sonuçlandığını belirtti.
Salep bitkisinin nesli tükenmeyecek
Proje kapsamında, halihazırda Yozgat Akdağmadeni'nde yetişen ancak yanlış uygulamalardan dolayı nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan salep bitkisinin, kültüre alındığını ve bahçe bitkisi olarak yetiştirmeyi başardıklarını belirten Prof. Dr. Osman Gülşen, 'Çok pahalı bir bitki olan salep gıdalarda, barındırdığı glukomannandan dolayı doğal kıvam artırıcı olarak kullanılıyor. Kuru tozunun fiyatı 300-400 TL arasında değişiyor. Glukomannanın çok yüksek miktarda su çekme özelliği var. Bu da yoğurt, dondurma, pasta ve keklerin yapımında uzun süre şekillerinin bozulmaması için son derece önemli' dedi.
Lavanta yetiştiriciliği buğday ve arpaya göre daha krlı
Yozgat'ın Çayıralan ilçesinde pilot çalışmasını yaptıkları lavanta bitkisinin de son yıllarda aranan bir tıbbi aromatik bitki olduğunu kaydeden Prof. Dr. Osman Gülşen, lavanta yağının özellikle kozmetik sektöründe, süs bitkisi olarak kullanımda ve bal üretiminde çok tercih edildiğini ifade etti. 74 bin fideyle başladıkları lavanta üretiminde de istedikleri sonuca ulaştıklarını dile getiren Prof. Dr. Osman Gülşen, 'İki farklı türümüz vardı. Biri 'lavandula angustifoli' diğeri ise 'hibrit'. Yağ verimi oldukça yüksek tiplerle üretime başladık. Yozgat Çayıralan bölgesi rakım olarak çok yüksek bir bölge olduğu için kışı atlatabilecekler mi endişemiz vardı. Ama bir kış atlattıktan sonra hayatta kalma oranlarının çok yüksek olduğunu gördük. Kışın bir zarar hemen hemen söz konusu olmadı. Ancak bu tamamen kendi haline bırakırsak yaşayacak anlamına gelmiyor. Sulama, gübreleme ve diğer bakım işlemlerinin dikkatli yapılması şartıyla lavanta bitkisi kışı rahatlıkla geçirebilir. Bu önemli bir sonuçtu bizim için. Bu sonucu elde ettikten sonra lavanta yağı üretimi ve tesislerinin yapımı söz konusu olabilir. Lavanta bölgede yaygın bir şekilde tarımı yapılan buğday ve arpaya göre çok daha krlı. Bir yıl yatırım yaparak 10-15 hatta 20 yıla kadar aynı tesisten verim alabiliyorsunuz' diye konuştu.
Bölge iklim bakımından elverişli
Yozgat'ta yetişen lavanta ve salebin hemen hemen aynı iklim özelliğine sahip diğer illerde de yetiştirilebileceğini belirten Prof. Dr. Osman Gülşen, 'Bundan sonra bölge halkına düşen, istikrarlı ve azimli bir şekilde üzerine giderek gerekli bilgileri öğrenerek bu ürünlerden ekonomik gelir elde etme adına yararlanmanın yollarını aramaktır. Bölgenin çok fazla avantajı var. Hastalıkların diğer sahil bölgelerine göre daha düşük oranda olması önemli bir avantaj. Bölgenin gece gündüz sıcaklık farkı da avantaj. Bu durum aromaları olumlu yönde etkiliyor. Ürün kalitesini de beraberinde getiriyor. İdarecilerin de bununla ilgili teşvik kararı alması gerekir' ifadelerini kullandı.