Kültürel mirasıyla ziyaretçilerini büyülüyor...

Kayseri Karatay Han, tarihi dokusu ve zengin kültürel değerleriyle tarih severlerin ve turistlerin ilgi odağı haline geliyor... Detaylar Kayseri Olay Gazetesi olarak hazırladığımız Kayseri haber bültenimizde...

TAKİP ET >>

Karatay Han Kayseri-Malatya güzergâhında ve Karadayı köyündedir. Kuzey-güney yönünde uzanan han, kuzey kanadındaki kapalı/barınak bölümü ile güney kanadında yer alan avlu ve servis mekânlarından oluşuyor. Hanın dış cephe duvarları, cepheyle eş yükseklikte ve dışa taşkın prizmal kütleler halinde tasarlanmış kare, çokgen, silindirik ya da yıldız kesitli formlara sahip payanda ve köşe kuleleriyle destekleniyor. Aralarında birer taş çörten bulunuyor.

Avlunun doğu cephesinin güney kanadındaki sivri kemerli açıklık, cephenin gerisinde yer alan hamamın külhan ağzıdır. Hanın güney cephesi üzerinde yer alan ve dışa taşkın düşey dikdörtgen prizmal bir kütle halinde tasarlanmış taçkapısı, farklı geometrik kompozisyonlar içeren profilli bordür ve silmeleriyle, Selçuklu çağının klasik örneklerinden birini oluşturuyor. Taçkapının kavsarası, çift sıra sivri kemerle kuşatılmıştır; kavsara ile kemer arasında kalan yüzeylerde, simetrik olarak yerleştirilmiş bezemeli birer rozet yer alır. Kemer ile kemeri dıştan kuşatan profilli çerçeve arasında kalan köşeliklerde ise simetrik olarak bezemeli birer kabara yerleştirildiği anlaşılmaktaysa da, zamanla bir hayli harap olmuşlardır. Taçkapının üst çerçevesinde, etrafı taş bezemeli özel bir yuvaya oturtulmuş ve beyaz mermerden dört satırlık kitâbe bloğu yer alıyor. Taçkapıyı yanlardan sınırlandıran yarı dairesel formlu sütuncelerin zar tipi başlıklarında arslan ve güvercin kabartmaları dikkati çekiyor.

Basık kemerli kapı açıklığından, sivri beşik tonozla örtülü geniş bir sofa olarak tasarlanmış ve avluyla irtibatlanan giriş eyvanına dahil olunur. Bu bölümün kuzey-batı köşesinde, batı-doğu yönünde uzanan bir eyvan olarak tasarlanmış ve sivri bir kemer gözüyle giriş eyvanına açılan mekân, hâlihazırda türbe olarak işlev görmektedir; muhtemelen Osmanlı çağında türbeye dönüştürülen mekânda yatan zâtın kimliği belirsizdir. Eyvanın kemer gözüne bağlanan bölümü sivri beşik tonoz, batı kanadındaki kare planlı bölümünün üzeri de yıldız tonozla örtülüdür. Eyvan kemerinin alnı, çift sıra sivri kemerle olduğu gibi, geometrik kompozisyonların işlendiği enli bir bordürle yanlardan ve üstten kuşatılmış ve mukarnaslı bir çerçeveyle yanlardan ve dıştan da sınırlandırılmıştır. Mukarnas yuvalarının alt bölümlerine işlenen ejder, köpek, tavşan, boğa, kaplan, arslan, fil, geyik, kurt ve kuş gibi çeşitli figürlerden oluşan 15 hayvan tasviri hayli dikkat çekicidir; bir kısmı apotropeik nitelikli figürlerin, üzerinde yer aldığı mekânın geçmişteki işleviyle ilişkili olarak kullanılmış olmaları ihtimal dahilindedir. Giriş eyvanının batı kanadındaki sivri beşik tonozla örtülü diğer mekânların plan düzenlemesine bakılarak, geçmişte devlethâne işlevi gördüğü iddia edilmiştir. Giriş eyvanının doğu kanadında ve bir kapıyla eyvana açılan kare planlı ve kubbeli mekân mescittir; kubbenin yükü köşelere yerleştirilmiş mukarnaslı tromplarla lokalize edilmiştir. Kıble duvarındaki yarı dairesel mihrap nişi, üç sıra mukarnas kavsaralıdır. Mescidin kıble duvarına bitişik dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü mekânın, hanın görevlileri için tahsis edildiği düşünülmüştür.

Her iki mekâna doğu kanadından bitişen ve avlunun güney-doğu köşesini oluşturan mekânların hamam olarak işlev gördüğü anlaşılmaktadır. Sivri beşik tonozla örtülü dar bir koridor üzerindeki kapıyla dahil olunan hamam, soyunmalık, soğukluk ve iki halvet hücresi, su deposu ve külhandan ibarettir. Kare planlı ve beşik tonozla örtülü soyunmalık, tonozun kilit taşındaki üç yapraklı yonca formlu bir tepe penceresinden aydınlatılmıştır. Soyunmalık mekânının güney-doğu köşesindeki bir kapıyla kare planlı ve mukarnaslı bir kubbeyle örtülmüş soğukluk mekânına geçilmektedir; kubbe yüzeyinde yuvarlak beş pencere bulunur. Mekânın güney duvarında bir lüle deliği, duvar içerisinde ise künkler yer alır. Soğukluk mekânına doğu kenarından açılan birer kapıyla kare planlı iki halvet hücresine dahil olunur. Doğu kanadındaki halvet aynalı tonoz, kuzey kanadındaki ise mukarnaslı bir kubbeyle örtülüdür. Su deposu, mekânın doğu duvarına bitişiktir; hâlihazırda kapıya dönüştürülmüştür. Külhanın sivri kemerli ocak ağzının içi ise tamamiyle moloz doludur. Avlunun güney-doğu köşesindeki koridor, sadece hamamla irtibatlı olmayıp, hanın bu köşesinde yer alan ve hamama bitişik dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü odayı da avluyla irtibatlandırmaktadır. Sözkonusu odanın bimâristan olarak işlev gördüğü düşünülmüştür; buna karşılık, hanın vakfiyesinde zikredilen görevlilerin arasında hekim yoktur.

Giriş eyvanının avluya bakan sivri kemer gözü, yarı dairesel profilli kaval silmelerle çerçeve içine alınmış; kemer köşeliklerine de, yatay düzlemde çerçeveden ayrılan düğümlü gövdeleriyle kemerin kilit taşının üzerinde ve kaval silmelerin oluşturduğu düğüme yönelmiş sivri dişli ve küçük kulaklı iki ejder tasviri kabartması işlenmiştir. Giriş eyvanıyla dahil olunan avlu, kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen planlı geniş bir alandır; doğu ve batı kanatları, kapalı ve yarı-açık mekânlarla çevrilidir. Batı kanadı, kare planlı ayaklar üzerine oturan ve çift sıra sivri kemerlerle birbirine bağlantılı revaklı bir galeri halinde tasarlanmıştır; sivri kemer gözleri halinde avluya açılan yarı-açık mekânlar, sivri beşik tonozlarla örtülüdür. Buna karşılık, avlunun doğu kanadında birbirine bitişik ve üzeri sivri beşik tonozlarla örtülü altı oda yer alır. Avlunun güney-batı köşesindeki tek kollu ve sahanlıklı taş bir merdiven, zemin kat ile çatıyı irtibatlandırmaktadır. Sıkıştırılmış toprak olduğu bilinen özgün çatı kaplaması, 1958-1962 yılları arasında yapılan onarımlardan sonra kaldırılmış ve kesme taşla malzemeyle yenilenmiştir.

Hanın kuzey kanadını oluşturan kapalı/barınak bölümünün taçkapısı, avluya bakan cephesinin ortasındaki dışa taşkın ve cephe duvarlarını aşarak yükselen dikdörtgen bir kütle halinde tasarlanmıştır; onarımlar sonucu büyük ölçüde yenilenmiştir. Taçkapı nişi, genişlik ve profilleri farklı geometrik bezemeli altı bordürle yanlardan ve üstten çerçeve içine alınmış ve sivri kemer gözü halinde cepheye açılan bir eyvandan ibarettir. Taçkapı nişini örten tonoz, yanlarda mukarnaslı birer konsola, ön köşelerde ise zar başlıklı silindirik birer sütunceye oturur. Kapı açıklığı üzerindeki alınlıkta yer alan kitâbesi, yarım yıldız oymalarla çerçeve içine alınmıştır.

Taçkapının basık kemerli kapı açıklığıyla dahil olunan kapalı/barınak bölümü, dikdörtgen planlı bir mekândır; sivri beşik tonozla örtülü orta sahın, kuzey-güney yönünde uzanan mütemâdi bir mekân olarak tasarlanmış; yan sahınlar da doğu-batı yönünde uzanan birbirine geçişli ve sivri beşik tonozlarla örtülü yedi bölüm halinde orta sahınla irtibatlandırılmıştır. Orta sahın daha geniş ve yüksektir; merkezindeki kare planlı alan, içten tromplarla geçilen kubbe ve dıştan da çatı kotu üzerinde yükselen köşeleri pahlanmış kare prizmal bir kaide üzerinde yükselen sekizgen prizmal kasnağa oturtulmuş sekizgen piramidal bir külâh ile örtülüdür. Oturtmalığın aksiyal kenarlarına açılan yuvarlak kemerli birer mazgal pencereyle iç mekâna ışık sağlanmıştır. Kapalı/barınak bölümünün taş sekilerinden bazılarında taştan oyulmuş yemlikler de mevcuttur; diğer taraftan, kemer ayakları ile yemlikler de hayvan bağlamak için açılmış halka delikleri de dikkati çeker.

Hanın kapalı/barınak bölümünün taçkapısındaki dört satırlık sülüs hatlı Arapça kitâbeden, sözkonusu bölümün Selçuklu Sultanı I. Alâeddîn Keykubad zamanında tamamlandığı anlaşılmakla birlikte, inşaatın tarihi yoktur. Avlu taçkapısındaki mermerden dört satırlık sülüs hatlı Arapça kitâbeden ise, hanın, Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında ve 1240/41 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır.

Hanın bânîsinin Selçuklu Veziri Celâleddîn Karatay olduğu bilinmektedir. 1245-48 tarihli vakfiyesi ile eklerinden, handa bir mütevelli, bir müşrif, bir nazır, bir imam, bir müezzin, bir muzîf (misâfirleri kabûl eden), bir afıf (haramdan kaçınan ahlâklı kişi), bir emir (hanın günlük zarûri ihtiyaçlarını karşılayan kişi), bir hancı, bir baytar, bir aşçı, bir atlı ve bir ayakkabıcının görev yaptığı anlaşılmaktadır. Hana, imarından sonra artan gelirle elli büyük kâse çanak, yirmi bakır tabak, yüz büyük odun çanak, elli odun tabak, on büyük, beş orta ve beş küçük bakır tencere, iki büyük leğen, iki büyük kazan, iki büyük havan, on kazma ve matbah için gereken aletlerin temin edilmesi, ayrıca su seddi, han ve kaldırımın imar edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Diğer taraftan, vakıf gelirinden her yıl ayakkabılar için yeterli sahtiyân, hayvanlar için gerekli nal ve çivi alınması, maaş ve masraflardan artakalan gelirden hana gelen ve handan geçen Müslüman, kâfir, erkek, kadın, hür ve köle her yolcuya, okkası yüz dirhem üç okka iyi ekmek ve pişmiş yemekten bir çanak ile bir okka pişmiş etten verilmesi, ayakkabısı olmayan her fakir yolcuya ayakkabı temin edilmesi, hana gelen herkesin hayvanlarına yetecek kadar saman ve arpa sarfedilmesi şart koşulmuştur. Handa, kışın yolcular için zeytinyağı ve odun yakılmasını ve hanın içindeki mescitte, bir yıl süresince güneşin batışından sabah namazına kadar aydınlığın mum ile sağlanması, hana inen yolculara fark gözetmeksizin her cuma akşamı eşit miktarda bal helvası dağıtılması gerekli görülmüştür. Handa hastalanan her fakirin, iyileşinceye veya ölünceye kadar ilâç ve şuruplarla tedavi edilmesinin, ölürse yıkanma ve kefenlenmesi işlemlerinin da vakıftan yapılması şart kılınmıştır.

ÖZEL HABER

Bakmadan Geçme