Kim bu Sadık Gökçeli? Faruk Molu'yla bağlantısı ne? Şaşırtan tesadüf!
Kayseri'nin duayen isimlerinden Faruk Molu yarın son yolculuğuna uğurlanacak. Hayata veda eden Molu'yla ilgili dikkat çeken olaylar yeniden gündeme geldi. İşte tarihe damgasını vuran o olaylardan biri. Molu ile Sadık Gökçeli'nin hikayesi. Kim bu Sadık Gökçeli? Kayseri'de ne işi vardı? Sonra ne oldu? Detaylar Kayseri haber bülteninde.
Kayseri'nin duayen iş insanlarından Faruk Molu geçirdiği rahatsızlığın ardından hayatını kaybetti.
Devlet Planlama Teşkilatı Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, Devlet Sanayi Bankası Genel Müdürlüğü görevlerinde buluna, TÜBİTAK'tan 1982 yılında emekli olup Kayseri'ye gelen ve 20 yıl süreyle KARSU Tekstil Genel Müdürlüğü, yönetim kurulu başkan yardımcılığı ve üyeliği görevini yürüten Molu, aynı zamanda Kayseri Serbest Bölgesi'nin, Yamula Barajı'nın kuruluşuna öncülük etti. Molu, aynı zamanda Kayseri Sanayici ve İş adamları Derneği'ni kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yaptı. 95 yaşında hayata veda eden Faruk Molu son olarak Molu Enerji Üretim şirketinin Yönetim Kurulu Başkanlığını ve Karsu Tekstil Onursal Başkanlığını yaptı.
Gazeteci Üstün Tuncer, yarın son yolculuğuna uğurlanacak olan Faruk Molu'ya ilgili dikkat çeken anıları, detayları hatırlattı. Özellikle Molu'nun Sadık Gökçeli ile başlayan arkadaşlığı dikkat çekti. Peki, kim bu Sadık Gökçeli? Molu ile ne ilgisi var? Sadık Gökçeli, daha sonra nasıl tanındı ve ülkeye, dünyaya damgasını vurdu?
İşte dikkat çeken o hikaye;
SADIK GÖKÇELİ KİM, BİLİYOR MUSUNUZ?
Faruk Molu, varsıl bir ailenin çocuğudur. İyi bir eğitim almış, kültür ve sanat olaylarının içinde yer almış, sanatçılarla dost olmuş, arkadaşlık yapmış, sanat çevrelerinde bilenen bir isim olmuş, hayatı hep sorgulayan ve özellikle ülkesinin kalkınması için kafa yorması gerektiğine inanın bir düşünce yapısı içinde yetişmiş.
Yaz aylarında Talas'ta ki bağ evine göçerler. Evlerinin hemen yanında yer alan Amerikan Hastanesi'nin Bahçesi'de, abisi Sait ile tenis oynar. Amerikan Hastanesi o zamanlar askeriyenin kullanımına verilir. Boş bina, kör bir bekçiye teslim edilir. . İri yarı olan bekçinin bir gözü kör, sadece akı görünüyor. Bu da çok çirkin bir görüntü veriyormuş. Bu nedenle de çoğu kişi O'na yaklaşmıyor, konuşmuyormuş.. Sadık Gökçeli, yani Yaşar Kemal ile arkadaşlığı burada başlar.
Yaşar Kemal ile arkadaşlığını şöyle anlatır.
“Bekçi yanımıza oturur, tenis oynayanları o da seyrederdi. Bizimle oturup ahbaplık etmeye başladı. Sempatikti. Kendi yazdığı şiirleri bize dokuyor, düşüncelerimizi soruyordu. Zaman içinde çok yakın dost olduk. Ben O'na, “Sen bu şiir işini bırak, bir şey yazmak istiyorsan, hikaye yaz” diyordum. Ayrıca, okuması için dünya klasiklerinden kitaplar getiriyor, okuduktan sonra temaları üzerine tartışmalar yapıyorduk. Bu askerin adı, Sadık Gökçeli idi. Sadık, Çukurova'da Saimbeyli taraflarında Türkmenler arasında büyümüş, onların masal ve hikayelerini dinlemiş, o insanları çok yakından tanımıştı. O'nunla, edebi tartışmalarla dolu bir yaz geçirmiştik.
Çevremdeki insanlar, bir gözü akmış, kör, yamalı asker elbiseli, iri yarı biriyle dost olmamı bana yakıştıramıyorlardı. “Nasıl olur. Böyle bir kişiyle arkadaşlık edersin” diye şikayetçi oluyorlardı. O yaz sonunda, ben Gökçeli'ye, severek düzenlediğim kütüphanenin anahtarlarını teslim ettim. Böylece, onun daha fazla okumasını sağlayacağımı düşünmüştüm.
O kış, İstanbul'da evimin kapısı çalındı. Karşımda Sadık Gökçeli vardı. Terhis olmuş, temiz giyinmiş ve çok iyi görünüyordu. Havagazı şirketinde iş bulduğunu ve çok iyi durumda olduğundan söz etmişti. Ben daha sonra Almanya'ya döndüm. Cumhuriyet Gazetesi'nde yazılar yazıyor, röportajları yayınlanıyordu. O, bakımsız, yırtık pırtık er elbisesi içinde, tenis kortunun bir kenarından bizi izleyen Sadık Gökçeli,
artık dünyanın tanıdığı ünlü bir edebiyatçı olmuş, yazı ve röportajları dünya klasikleri arasına girmeye başlamıştı. O artık, Sadık Gökçeli değil, Yaşar Kemal'di.
Ankara'da bir gün arkadaşları Faruk Molu'ya Yaşar Kemal'in Televizyonda yayınlanan bir röportajında kendisinden söz ettiğini iletirler. İnce Memed adlı romanı ile edebiyat dünyasına damgasını vuran Yaşar Kemal, o askerlik günlerini anlatırken, “Söylemeye gerek yok. Ben ilkokul mezunu olduğum için rütbem erdi. Askerlik yaptığım Talas'ta Faruk Molu ve Sait Molu adlı üniversitede okuyan iki ilerici gençle tanıştım. Talas'ta yazlık olarak kullandıkları evleri vardı. Bense bir gözü kör, yoksul bir gençtim. Ayrıca, çok hastaydım. O kötü günlerde, ben bir cennet bulmuştum. O iki yıl içinde bütün Dostevyskyleri, Cehovları, Tolstoyları ve Türk klasiklerini okudum. Bin bir gece masallarından, doğu edebiyatına ne varsa okudum. Gittikçe edebiyat bilincim gelişti. Molu kardeşlerin bana sunduğu imkanlar, ne yapmam gerektiğini bana öğretiyordu.