İNSANLIK İÇİN SINIRLARI AŞTILAR
Doktor Sinan ve Doktor Sema Karaoğlu çifti hakkında sadece bir kaç cümle yada sadece doktor ifadesi az gelir. Onlar aynı mesleği icra ediyorlar, sonra beraber müzik yapıyorlar onunla da yetinmiyorlar evlerini stüdyoya çevirip dostlarına müzik ve dostluk adına müthiş misafir perverlik yapıyorlar. Sinan Sema Karaoğlu çifti ile evlerinde buluştuk. Onları en son verdikleri konser öncesi provalarda evlerine misafir olarak gittiğimde görmüştüm. Sonra bir baktım Tanzanya'ya gidiyoruz biz tedavi edeceğiz oradaki hastaları diye çıktılar karşıma. Dedim sizinle röportaj yapmak istiyorum yine, hatta gidişinizi haberleştireyim önce sonra gelince röportaj yaparız. Sinan Hocam bekleyin dedi gelince güzel bir röportaj çıkaralım beraber. Beklemek zaten dünyaya gelirken bile yapmayı beceremediğim , en sevmediğim ama hep başıma gelen bir durum. O yüzden tamam dedim kabul. Sonra onlar gittiler geldiler. Ve iftara bize davetlisiniz hem iftar yapalım beraber hem de size Tanzanya'da neler yaptığımızı söz verdiğimiz üzere anlatalım dediler. Sema Karaoğlu ve Sinan Karaoğlu ile keyifli bir röportaj yaptık. Benim için çok keyifli bir zaman dilimiydi. Onlarla bir araya geldiğim her an sanırım yardımsever ve idealist nasıl olunur. Sevgi şefkat ve mütevazılık iki insanda nasıl hayat bulmuş diye düşünüp nazar değmesin diye dualarıma onları katmayı sürdüreceğim. İşte sınırları aşan Doktor Sema & Sinan Karaoğlu çiftinin evine konuk olup yaptığımız röportajla baş başa bırakıyorum. Mutlu günler Ey Okur
Güler Ruhsar AKTAŞ : En son evde bıraktım sizi Tanzaya'ya gidiyoruz diye çıktınız karşıma nasıl oldu sınır tanımayan doktorlar falan değil bu proje değil mi ?
Sinan Karaoğlu: Geçen sene bir grup bir kuruluşa bağlı olarak gitmişlerdi .Ama bu sefer yazışmaları kendimiz yapıp kendi parasını vererek gittik bu kez.Tamamen kendi finansörlüğümüzde hiçbir yardım kuruluşundan bir yardım almadan gittik.Sınır tanımayan doktorlar projesine bağlı mısınız sorusunu yöneltenler oldu değil tamamen bağımsız. Profösör Muharrem İnan'dan çıktı bu fikir ve Tanzanya'lı bir doktor gözlemci olarak bulunmuş onların vasıtasıyla iletişime geçildi. Burada sadece ameliyat yapmadık iki günde eğitim katkımızda oldu. 50 doktor var ama tıp seviyeside geride olduğu için onlara bu anlamda da katkıda bulunduk.
Orada kaç ameliyata girdiniz ?
Sinan Karaoğılu : 25/30 civarında ameliyat yapıldı ama 10 doktorun alanı farklı olduğundan hepsi başka tedaviler yaptı.Benim açımdan sevindirici olan şey çeşitlilik çok fazlaydı. Onlar yapamadıkları vakaları biriktirdikleri için çeşitli bir hasta grubu vardı.
Ramazan yardılaşma ayı yardımseverliğin güzel bir örneğini görüyoruz meslekdaşlarınıza tavsiyeniz var mı ?
Sinan Karaoğlu : Keşke herkes yapsa, biz yine yapacağız böyle teklifleri de yine değerlendireceğiz. İyi tepkiler ve teşekkürler alıyoruz. Bu sadece Tanzanya ile sınırlı kalmayacak.Bu bizim yaşam tarzımız severek yapıyoruz. Benim orada bir maddi çıkarım olsun imkanım yok,bu gönül işi biz de manevi yönden doymuş olduk bir faydamız olduysa.
Sema Karaoğlu :Türk milleti olarak bizim kültürümüzde yardımseverlik var zaten. Başkalarını mutlu ettiğiniz zaman kendinizi işe yaramış hissediyor ve siz de mutlu oluyorsunuz. Biz oraya giden m arkadaşlar, sürekliliği olan bir destek olsun diye bir bölgeyi suya kavuşturma hayalimizi gerçekleştirdik. Ortopedist olan hekim arkadaşlarımızla beraber hem zor vakaları ameliyat ettik hem de oradaki meslekdaşlarımıza da eğitim desteği verdik
Siz ikiniz bütün bu hıza nasıl yetişiyorsunuz ikiniz?
Sinan& Sema Karaoğlu: Az uyuyoruz (gülüşmeler) yetecek kadar bazen iki üç saat yetiyor. Konser günlerinde iki üç saatten fazla uyku uyumuyoruz.Severek yapmaktan geliyor aslında bütün bu yetişme durumu.Bizler mesleğimizi de çok severek yapıyoruz.
Sema Karaoğlu: Haftaya salı bir eğitim programı için Ankara'ya gitmemiz gerekiyor. Orucuz ramazan ayı sabah çalışıp öğlen yola çıkcam ikindide eğitim akşam da döneceğim. İşinizi severek yapınca Allah kolaylaştırıyor. Enerjiyi oradan buluyoruz Ruhsar.Çok şükür çocuklarımızı büyüttük, o nedenle uzaklara gitmek artık daha kolay bizim için. Müzik bizim vazgeçilmezimiz, biz sıradan insanlarız, başkaları ne der diye yaşamıyoruz. Yaranmak için de iş yapmıyoruz, eleştiriliriz diye de korkmuyoruz. Biz insanları, hayvanları,canlıları,doğayı,hayatı seviyoruz. Allah da bu yüzden enerji veriyor sanırım.
Bu gönüllülük esasıyla yapılan bir durum olmuş ki bu dönemde herkes bu kadar yardımsever değil siz niye bu kadar yardımseversiniz ?
Sinan Karaoğlu: Çok özel bir sebebi yok, yapımız bu Tanzanya'da bir akrabamız yok , Tanzanya'da olmasının sebebi oranın fakir bir ülke olması. Azerbeycan'da da gidip yapabilirdik . Ama orada belli bir ekonomik seviye var. Tanzanya'da o yok. Şöyle bir örnek vereyim. Gittiğimiz hastanede ortopedi hastanesinin 300 yatağı var ama yatan hasta bin civarı. Yerde yatan hastalar var. Onları düşünsenize yerde sünger üzerinde yatıyor. Başına bir tora koymuşlar ekmek var. Birde pet şişe koymuşlar idrarını ona yapıyor. O yerde yatanların hiç birinden şikayet duyamıyorsunuz.Böyle bir kanıksama var oraya ilk gittiğimizde Hakuna Matata'yı öğrettiler. Boşver ,bu da böyle gibi yani iyi bir şey mi değil. Sorgulamak lazım aslında.
Sema Karaoğlu: Biz hayatın gerçekliliğinin çok farkındayız. Yarın olmayabilir bunu biliyoruz, sağlığımızın, varlığımızın bize emanet olduğunun farkındayız. O nedenle hayatı olabildiğince dolu yaşamaya çalışıyoruz. Başka hayatlara dokunabilmenin karşılıklı mutluluğunu yaşıyoruz.
Sebebi ne peki bu kabul etmişliğin ?
Sinan Karaoğlu : Benzetmeyle daha iyi anlaşılır Türkiye'de 80 milyona yakın insan var 4000 civarı ortopedi uzmanı var. Tanzanya'nın nüfusu 40 milyon ve ortopedi uzmanı sayısı 50 tane. Orada bize ihtiyaç çok fazlaydı. Sema bizimle geldi katkıda bulundu sağolsun. Bize ihtiyacı olan çok sayıda insan vardı o yüzden Tanzanya.Olmayanı sorgulamak zordur. Çünkü çok yıksullar tam 50 yıl geride kalmış bir ülke. Masai yerlilerinin bile cep telefonu var ama yatak yok hastane durumu kötü gelişmeyi belki de çok fazla istemiyorlar. Fakir bir ülke olduğu için yardım geliyor. Yardımın kesilmesini de istemiyorlar.
Sema Karaoğlu: Toplumda bazen insanlar şunu söyleyebiliyor kendi ülkenizi bitirdiniz mi niye Afrika diyorlar. Biz kendi ülkemizi de geziyoruz. Sadece biz değiliz ayrıca bu grupta on kişiydik. Ve bizim haricimizde birkaç grup daha vardı. Artı Türkiye'de çok sayıda yardımsever insan var. Afrika'ya herkes gidemez çok riskli bir bölge, herkes yardım edebilir ama herkes bu riski göze alamaz. Birkaç gün arayla iki kişi öldü.
Oraya ait bir anınız oldu mu unutamadığınız
Sinan Karaoğlu : Konsolos ve eşi bizi yemeğe davet ettiler.Baktık geç oluyor artık bugünkü işimiz bitti artık yetiştiremeyiz dedik. Orada ki doktor biraz huzursuzlandı ama tamam dedi. Muharrem gelip içeride bir çocuk var sabahtan akşama kadar aç kalmış ameliyat bekliyor. Dedi tamam dedik alalım çocuğu dedik. İftara gecikmeyle katıldık Konsolosun eşine özürlerimizi ilettik.Ama ağlayan bir çocuğa şifa vermek huzur verdi yine de.
Bürokrasi nasıl işledi bütün bunları yaparken yol safhasında falan ?
Kendimizi ifade ettiğimiz her kişiden çok olumlu sonuçlar aldık. Üst düzeyde herkes yardımcı oldu. Tanzanya'nın sağlık bakanı geldi. Bürokratik bir engelle karşılaşmadık Oranın bütün yerel televizyonlyarı Belediye Başkanları katıldı. Kuyu açılışı yapıldı ve Türkler en güzel yardımı oraya kuyu açarak yaptılar. Su çok önemli.
Yardım Kararınızı uygulamaya koydunuz yola çıktığınızda neler hissettiniz ?
Her ikimiz de insanlara yardım etmeyi seviyoruz. Humanist bir yapımız var ikimizin de. İşimizi yapıyoruz, çalışıyoruz, yardım kısmını tamamen bundan bağımsız düşünüyoruz ve genelde herhangi bir aracı koymadan birebir yardımı seviyoruz. Bizden çok uzakta ve bizim gibilerin yardımına ihtiyaç duyduklarını bildiğimiz bu insanların yardımına gidiyor olmayı başardığımız için heyecanlı ve mutluyduk.
Uçaktan indiniz sonrasında neler oldu ?
Gitmeden önce Tanzanya ile ilgili bilgileri edinmiştik. Bizi nasıl bir gelişmişlik düzeyini ve uçaktan iner inmez sineklerin karşılayacağını biliyorduk. Dolayısıyla gitmeden önce bazı hastalıklara karşı aşılarımızı yaptırmış, sıtma ilaçlarımızı yanımıza almış, en önemlisi hastalıkları bulaştırmada önemli rol oynayan sinek kovucuları çantamıza doldurmuştuk. Gerçekten okuduğumuz gibiydi iner inmez sinekler karşıladı bizi.. Pasaporttan geçişimiz, havaalanının durumu gerçekten gelişmişliği oldukça geri kalmış bir ülkeye geldiğimizin işaretleriydi. Ancak dikkat çekici bişey daha vardı, insanlar karmaşa içinde ama son derece rahat,rehavet içinde, o karmaşaya rağmen hiç gürültü patırtı yok. Nasılsa hallolur rahatlığı içinde.
Oradan bahseder misiniz nasıl görüntülerler karşılaştınız ?
İlk gözünüze çarpan sefalet oluyor. Sabah 4.30 da hayat başlamıştı sokakta yürüyen bir sürü insan vardı nedenini birkaç gün sonra anladık. Halkın yüzde doksanının evinde elektrik yoktu o nedenle gün ışığından yararlanmak için güne çok erken başlıyorlar, paraları olmadığı için yürüyerek işe gidiyorlar ve hava kararmadan da evlerine dönüyorlar.
İlk gördüğümüzde çok ilginç gelen bir görüntü de başlarının üzerlerinde taşıdıkları yükler oldu. O kadar rahat taşıyorlardıki,kova,çuval,bavul vs. Biz gittiğimizde güney yarım küre olması nedeni ile haziran orda sonbahar ayı idi. Sıcaklık 30 derece civarında olmasına rağmen bazıları üşüyordu. Hemen kerkesin üzerinde tüm vücudu saran ince çarşaf gibi,şal gibi renkli kumaşlar vardı. Bunları hem ısınmak için kullanıyorlar,hem de sinekten korunmak için. Elinizi sallasanız sineğe çarğıyorsunuz çünkü.
(Sema Karaoğlu'na) Siz annelik duygusu oldukça gelişmiş bir insansınız, Oradaki bebeklerle , çocuklarla iletişiminiz dikkat çekiciydi. Neler hissettiniz onlarla nasıl bu kadar sıcak ilişki kurabildiniz?
Tanzanya da herkes anadili gibi ingilizce konuşuyor. Okul çağında olmayan çocuklar ise yerel dillerini konuşuyorlar. Yani onlarla konuşarak anlaşmamız mümkün değildi. Kara boncuk gibi çocuklar, bembeyaz gülen gözleri ,bembeyaz dişleri ile gerçekten çok güzeldiler. Ben zaten çocukları severim, çocuklar hem çok masum hem de gerçekçidir. Riya yapamazlar, menfaat uğruna entrika yapamazlar, ne hissediyorlarsa onu ifade ederler o nedenle severim çocukları. Onlarla ilişkinizde sahtelik olamaz çünkü onlar hissederler buna izin vermezler zaten.Bu duygularımda ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gördüm, kalbinizin sesinin ne kadar önemli olduğunu, dilini konuşmasanız bile çocukların sizin kalbinizin sesini duyduklarını gördüm. O kadar sıcaktılar ki , ne duygularla gittiğimizi onlar biliyordu..
Peki orada siz neler yaptınız, nelerdi ağırlıklı olarak sorunları ?
Sema Karaoğlu : Ben ameliyathane de nonsteril yardımcı oldum sadece. Bir de dermatoloji polikliniğinde hasta baktım. Hastalar ağırlıklı enfeksiyon vakaları, ancak muayenler o kadar rehavet içinde
Yetkililerle de bir araya geldiniz dönmeden önce onların bakış açısı nasıldı?
Sema Karaoğlu :Gelmeden bir gün önce Türk Büyükelçiliğinde iftar yemeğinde buluştuk. Sayın büyükelçimiz rahatsızlığı nedeni ile Türkiye de idi bizi eşi hanımefendi ağırladı. Tanzanya da yaptığı çalışmalarla kendini çok sevdiren hanımefendi de bizim yaptığımız yardımlardan memnuniyetini dile getirdi.
Sema Hanım Sinan Bey anlattı sizden de oraya ait unutamadığınız bir anı istesem ?
Sema Karaoğlu: Ameliyathanede ameliyat sırası bekleyen bir çocuk vardı. Üzerinde sadece bir çarşafla dört saattir bekliyordu ben yanına gittim baktım eli ayağı çok üşümüş. Çarşafı güzelce boyun çevresine sardım sonra iki yağının altına elimi koyup kaldırıp çarşafı ayaklarına saracaktım birden çok cılız bir inleme duydum, o arada sevgili arkadaşım organizasyonumuzu yapan sevgili Prof Dr Muharrem İnan geldi ve bacağının kırık olduğunu birazdan ameliyata alacaklarını söyledi. O an içimde hissettiğim sızıyı anlatamam. Ben çarşafın altında olduğu için bacağın kırık olduğunu farketmemiş sağlam bir bacak gibi kavramıştım.
Sonra yüreğimiz sızısıyla özür sdiledim bana o kadar tatlı bir gülümseme ile cevap verdiki, onu ıstmak amacıyla yaptığımı biliyordu...işte gel de bu çocuklara sıcaklık duyma...
Dönüş zamanı gelince hüzünlendiniz mi oradakilerden ayrılmak onların sizden ayrılması zor oldu mu?
Sema Karaoğlu : Hüzün değil huzur vardı içimizde gelirken. Güzel bir işin içinde çorbada tuzumuz olmasının huzuru vardı. Çocuklarımızı çok özlemiştik şükürle döndük.
Bundan sonrası için planınız nedir nelerle karşımıza çıkacak bu hızlı çift ?
Sema /Sinan Karaoğlu: Biz çok plan yapmayız aslında, koşullar neyi gerektirirse onu yaparız. Allah sağlık ve enerji verdiği sürece bu hayata olan borcumuzu ödemeye devam edeceğiz. Aslında sürekli olarak sosyal sorumluluk projelerinin bir ucundan tutuyoruz dolayısıyla devam edecek
Ben teşekkür ediyorum benim soracaklarım bu kadar sizlerin bunların haricinde eklemek istedikleriniz varsa ekleyin lütfen ?
Sema Karaoğlu: Burada İbrahim Kahraman isimli bir doktor arkadaşım var ve birçok doktor arkadaşımız, stklar, Türk Kadınlar Birliği gibi birçok kuruluş bunu nasıl yaptınız diye soruyor. Bireysel olduğunu duyunca biz de katkı koymak istiyoruz dediler. Altın Oran Derneği su kuyusu projesini gerçekleştirdi.Biz de maddi katkı koyduk. Orada müslüman ve müslüman olmayan halkta var.Altın Oran Derneğininde parası vardı ama biz doktorlarda zekat verelim diye cebimizde ne varsa paylaştık. Paylaşma çok önemli zaten veriyorsunuz önemli olan ihtiyaç sahibi insanlara verilmesi. Biz teşekkür ediyoruz bize bu fırsatı verdiğiniz insanlara çabamızı anlatmamıza vesile olduğunuz için.