Her 10 kişiden birinde Anverizma riski var
Anevrizma, oluşturacağı tehlikeye dikkat çekmek için 'insan vücudunda patlamaya hazır bir bomba bulunması' olarak tanımlanıyor. Toplumda her 10 kişiden birinde görülen bu tehlikeli durum karşısında risklerin farkında olmak, önlem almak hayati önem taşıyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Halil Dönmez, kanama yapmamış anevrizmaların tedavisinin çok daha kolay olduğunu söyledi.
Kesin nedenini belli olmayan anevrizma, atardamar duvarının zayıflayarak balonlaşması sonucu oluşuyor. Damar yapısından dolayı vücudun herhangi bir yerinde meydana gelme ihtimali bulunuyor. Ancak hem sık görülme, hem de ortaya çıkardığı tehlike açısından aort ve beyin anevrizmaları hayatı tehlikeye sokabiliyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Halil Dönmez, bu nedenle belirtiler fark edildiğinde özellikle kanamalı hastalarda hızlı müdahale etmek gerektiğine dikkat çekti.
Hayatı tehdit edebiliyor
Anevrizma atardamarın duvarındaki zayıf bir noktanın şişmesi ve balonlaşması anlamına geliyor. Dolayısıyla balonlaşan bir damarında duvarı ileri derecede inceliyor. Öksürme, ıkınma, hapşırma gibi damar içi basıncının arttığı basit bir durumda bile baloncuklar kanadığı için insan hayatını tehdit eden felç gibi sorunlar ya da yaşam kaybıyla sonuçlanabilecek çok ciddi dramatik durumlarla sonuçlanabiliyor.
Kontrolsüz diyabet, hipertansiyon risk yaratıyor
Anevrizmanın kesin nedeni bilinmemekle birlikte genetik etkenler ve sonradan edinilmiş hastalıkların etkili olduğu görülüyor. Yaşlanmayla birlikte damar yapıları da değiştiği için özellikle 60 yaş üzeri kişilerde anevrizma riski artıyor. Kadınlarda erkeklere oranla görülme ihtimali yükseliyor. Prof. Dr. Halil Dönmez, sonradan edinilmiş diyabet, tansiyon, kolesterol yüksekliği gibi sistemik hastalıkların da anevrizma açısından risk oluşturduğuna işaret ederek, 'Ailede kalp hastalığı öyküsü, yağdan zengin bir beslenme alışkanlığı, fazla kilo ve sigara kullanımı da riski artıran etkenler arasında sıralanıyor. Bu nedenle anevrizmadan korunmada yaşam tarzı değişikleri ve sistemik hastalıkların kontrolü gerekiyor' dedi.
Bu belirtilere dikkat
Anevrizmanın varlığına işaret eden temel kriter, anevrizmanın boyutu. Örneğin, çok küçük boyutlu anevrizmalar pek semptom vermeyebiliyor. Ancak boyut büyüdüğü anda çevre beyin dokularına, oradan geçen sinirlere bası yaptığında o bölgeyi ilgilendiren alanlarda belirtiler verebiliyor. Dolayısıyla belirtiler de anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre baş dönmesi, ağrı, yüz felci, kolda tutulma gibi farklı şekilde görülebiliyor. Kanama yaşanması ise anevrizmada yırtılma olduğunu gösteriyor ve acil müdahale gerekiyor. Kanamamış anevrizmayı tedavi etmenin çok daha kolay olduğunu belirten Prof. Dr. Halil Dönmez, sözlerine şöyle devam etti:
'Ne yazık ki, hastaların çoğu daha önce kendisinde anevrizma olduğunu bilmiyor ve beyin kanaması geliştiğinde acil olarak hastaneye getiriliyor. Anevrizma saptanan hastaların yüzde 20 ile 30'unda beyninde çok sayıda anevrizma bulunabiliyor. Bazen de hastanın anevrizması baş ağrısı veya diğer hastalıklar nedeniyle çekilen tomografi veya MR tetkikleri sonucu tesadüfen fark ediliyor.'
Beyin anjiyosuyla teşhis
Beyin anjiyosu gibi girişimsel nöroradyoloji yöntemleri sayesinde anevrizmaların daha detaylı olarak görüntülenebildiğini belirten Prof. Dr. Halil Dönmez, bu görüntüler kılavuzluğunda katater denilen küçük tüpçükler kullanılarak damar içerisinden gidildiğini ve damarların anevrizma bulunan hastalıklı bölgesine ulaşıldığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
'Sonrasında anevrizma balonculuğunun içi koil denilen ince tel sarmallarla dolduruluyor. Burada amaç baloncuğun içine kan girişini engellemek ve baloncuk içinde pıhtı oluşturmak. Pıhtı oluşunca zamanla damar duvarı kendini onarabiliyor'
Girişimsel nöroradyoloji işlemlerinin kapalı yöntemler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Halil Dönmez, hastalıklı bölgeye tamamen damar içinden ilerleyerek ulaştıklarını, dolayısıyla damarın etrafındaki beyin dokusuna veya diğer komşu yapılara zarar verilmediğini belirtti.
Bu belirtiler varsa dikkat!
İlaç kullanmakla geçmeyen baş ağrısı, gözlerde ağrı, görme bozukluğu, göz kapağında düşüklük, kısa sürekli felç veya kalıcı felç geçirme, ailesinde erken yaşta felç geçiren, beyin kanaması ve anevrizma öyküsü olan herkesin beyin damar hastalıkları yönünden araştırılması gerekiyor. Ancak beyin damarlarının görüntülenmesi gelişen tıp teknolojisi sayesinde Bilgisayarlı Tomografik anjiyo veya MR anjiyo gibi yöntemlerle kısa sürede yapılabiliyor. Risk taşıyan kişilerin anevrizmasının kanamadan yakalanması için bu işlemleri yapması öneriliyor.
Anevrizmaya göre farklı tedavi
Beyin damar hastalıklarının tedavisinin bu konuda yetkin merkezlerde yapılması çok önemli.
Zira anevrizma tedavisi yüksek risk taşıdığından kapalı ve açık cerrahi yapabilecek tıbbi nitelikte olması gerekiyor.
Anevrizmaların tamamının kapalı yöntemle veya açık cerrahi yöntemiyle tedavi edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Halil Dönmez, tedavi seçeneklerinin beyin cerrahisi ve nöroradyoloji kliniklerince ortak bir konseyde değerlendirildiğini belirtiyor. Varılan kararla ilgili olarak hastaların tedavi seçenekleri konusunda ilgili doktoru tarafından aydınlatılmasının ve hastanın kendisinin de ayrıca araştırarak tedavi başlanmasının çok önemli olduğuna dikkat çekti.
Kesin nedenini belli olmayan anevrizma, atardamar duvarının zayıflayarak balonlaşması sonucu oluşuyor. Damar yapısından dolayı vücudun herhangi bir yerinde meydana gelme ihtimali bulunuyor. Ancak hem sık görülme, hem de ortaya çıkardığı tehlike açısından aort ve beyin anevrizmaları hayatı tehlikeye sokabiliyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Halil Dönmez, bu nedenle belirtiler fark edildiğinde özellikle kanamalı hastalarda hızlı müdahale etmek gerektiğine dikkat çekti.
Hayatı tehdit edebiliyor
Anevrizma atardamarın duvarındaki zayıf bir noktanın şişmesi ve balonlaşması anlamına geliyor. Dolayısıyla balonlaşan bir damarında duvarı ileri derecede inceliyor. Öksürme, ıkınma, hapşırma gibi damar içi basıncının arttığı basit bir durumda bile baloncuklar kanadığı için insan hayatını tehdit eden felç gibi sorunlar ya da yaşam kaybıyla sonuçlanabilecek çok ciddi dramatik durumlarla sonuçlanabiliyor.
Kontrolsüz diyabet, hipertansiyon risk yaratıyor
Anevrizmanın kesin nedeni bilinmemekle birlikte genetik etkenler ve sonradan edinilmiş hastalıkların etkili olduğu görülüyor. Yaşlanmayla birlikte damar yapıları da değiştiği için özellikle 60 yaş üzeri kişilerde anevrizma riski artıyor. Kadınlarda erkeklere oranla görülme ihtimali yükseliyor. Prof. Dr. Halil Dönmez, sonradan edinilmiş diyabet, tansiyon, kolesterol yüksekliği gibi sistemik hastalıkların da anevrizma açısından risk oluşturduğuna işaret ederek, 'Ailede kalp hastalığı öyküsü, yağdan zengin bir beslenme alışkanlığı, fazla kilo ve sigara kullanımı da riski artıran etkenler arasında sıralanıyor. Bu nedenle anevrizmadan korunmada yaşam tarzı değişikleri ve sistemik hastalıkların kontrolü gerekiyor' dedi.
Bu belirtilere dikkat
Anevrizmanın varlığına işaret eden temel kriter, anevrizmanın boyutu. Örneğin, çok küçük boyutlu anevrizmalar pek semptom vermeyebiliyor. Ancak boyut büyüdüğü anda çevre beyin dokularına, oradan geçen sinirlere bası yaptığında o bölgeyi ilgilendiren alanlarda belirtiler verebiliyor. Dolayısıyla belirtiler de anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre baş dönmesi, ağrı, yüz felci, kolda tutulma gibi farklı şekilde görülebiliyor. Kanama yaşanması ise anevrizmada yırtılma olduğunu gösteriyor ve acil müdahale gerekiyor. Kanamamış anevrizmayı tedavi etmenin çok daha kolay olduğunu belirten Prof. Dr. Halil Dönmez, sözlerine şöyle devam etti:
'Ne yazık ki, hastaların çoğu daha önce kendisinde anevrizma olduğunu bilmiyor ve beyin kanaması geliştiğinde acil olarak hastaneye getiriliyor. Anevrizma saptanan hastaların yüzde 20 ile 30'unda beyninde çok sayıda anevrizma bulunabiliyor. Bazen de hastanın anevrizması baş ağrısı veya diğer hastalıklar nedeniyle çekilen tomografi veya MR tetkikleri sonucu tesadüfen fark ediliyor.'
Beyin anjiyosuyla teşhis
Beyin anjiyosu gibi girişimsel nöroradyoloji yöntemleri sayesinde anevrizmaların daha detaylı olarak görüntülenebildiğini belirten Prof. Dr. Halil Dönmez, bu görüntüler kılavuzluğunda katater denilen küçük tüpçükler kullanılarak damar içerisinden gidildiğini ve damarların anevrizma bulunan hastalıklı bölgesine ulaşıldığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
'Sonrasında anevrizma balonculuğunun içi koil denilen ince tel sarmallarla dolduruluyor. Burada amaç baloncuğun içine kan girişini engellemek ve baloncuk içinde pıhtı oluşturmak. Pıhtı oluşunca zamanla damar duvarı kendini onarabiliyor'
Girişimsel nöroradyoloji işlemlerinin kapalı yöntemler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Halil Dönmez, hastalıklı bölgeye tamamen damar içinden ilerleyerek ulaştıklarını, dolayısıyla damarın etrafındaki beyin dokusuna veya diğer komşu yapılara zarar verilmediğini belirtti.
Bu belirtiler varsa dikkat!
İlaç kullanmakla geçmeyen baş ağrısı, gözlerde ağrı, görme bozukluğu, göz kapağında düşüklük, kısa sürekli felç veya kalıcı felç geçirme, ailesinde erken yaşta felç geçiren, beyin kanaması ve anevrizma öyküsü olan herkesin beyin damar hastalıkları yönünden araştırılması gerekiyor. Ancak beyin damarlarının görüntülenmesi gelişen tıp teknolojisi sayesinde Bilgisayarlı Tomografik anjiyo veya MR anjiyo gibi yöntemlerle kısa sürede yapılabiliyor. Risk taşıyan kişilerin anevrizmasının kanamadan yakalanması için bu işlemleri yapması öneriliyor.
Anevrizmaya göre farklı tedavi
Beyin damar hastalıklarının tedavisinin bu konuda yetkin merkezlerde yapılması çok önemli.
Zira anevrizma tedavisi yüksek risk taşıdığından kapalı ve açık cerrahi yapabilecek tıbbi nitelikte olması gerekiyor.
Anevrizmaların tamamının kapalı yöntemle veya açık cerrahi yöntemiyle tedavi edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Halil Dönmez, tedavi seçeneklerinin beyin cerrahisi ve nöroradyoloji kliniklerince ortak bir konseyde değerlendirildiğini belirtiyor. Varılan kararla ilgili olarak hastaların tedavi seçenekleri konusunda ilgili doktoru tarafından aydınlatılmasının ve hastanın kendisinin de ayrıca araştırarak tedavi başlanmasının çok önemli olduğuna dikkat çekti.