Güldüren Kayseri fıkraları
Kulaktan kulağa söylenerek yayılan, insanları eğlendirme ve güldürmeye yönelik mizah türü olan fıkranın, kültürümüz Kayseri'ye ait olan örneklerini Kayseri Olay Gazetesi olarak sizler için hazırladık.
Kulaktan kulağa söylenerek yayılan, insanları eğlendirme ve güldürmeye yönelik mizah türü olan fıkranın, kültürümüz Kayseri'ye ait olan örneklerini Kayseri Olay Gazetesi olarak sizler için hazırladık.
Fıkra, yazarın belirli bir konuda anlayışını, görüşünü ya da düşüncelerini kanıtlama zorunluluğu olmadan, eğlenceli ve hoş bir üslup ile yazdığı kısa fikir yazılarıdır. Fıkralar, genel olarak çok eski tarihlerde yazılmış ve kulaktan kulağa söylenerek yayılmıştır. Fıkraların konusu sınırsızdır. Herhangi bir düşünceyi, yaşanmış bir olayı veya bir konuyu ele alabilirler. Nasreddin Hoca fıkraları başta olmak üzere Karadeniz fıkraları, Kayserili fıkraları ve Bektaşi fıkraları kültürümüze girmiş en popüler örneklerdir. Bizler de size geniş bir yelpazeye sahip olan ve çok sevilen mizahi Kayseri fıkralarını beğenilerinize sunuyoruz.
Okumam Yazmam Yok Ama
Kayserilinin askerliği sırasında, komutan; "Okuma yazma bilenlerle bilmeyenleri ayırırken, bizim okuma yazma bilmeyen Kayserili de, okuma yazması olanların tarafına geçer. Komutan, Kayserili'ye sorar, "okuman yazman varmı senin?
Kayserili hazır cevap, kendine güvenle cevap verir. Komutanım, "Okuma yazmam yok ama Kayseriliyim" der.
Kayserili ve Padişah
Bir padişah ”Kim beni söylediği yalana inandırabilirse ona bir küp dolusu altın hediye edeceğim.” demiş.
İlanı duyan en usta sahtekarlar ve yalancılar hemen saraya koşmuş ve başlamışlar yalanlarını sıralamaya.
1.Kişi
-Bir kuş kocaman aslanı kaptığı gibi yuvasına götürdü.
Padişah:
-Yalan bunun neresinde ? Bahsettiğin kuş eğer bir kartalsa ve aslan da yavruysa yakaladığı avını yuvasına rahatlıkla götürebilir.
2.Kişi
Ülkenin birinde bir eşek kral oldu.
Padişah:
Eğer o ülkede kral pencereden eğilmiş ve başındaki tacı düşürmüşse ve pencerenin hemen altında da bir eşek varsa taç kralın kafasından düştüğünde, eşeğin kafasına gelmiş olabilir. Taç kimin kafasındaysa kral da ”o”dur.
3.Kişi
- Sultanım, ben bir ok attım gökyüzüne. Ok altı ay sonra yere düştü.
Padişah:
- Gökyüzüne attığın ok direkt yere düşmemiş, önce bir ağacın üzerine düşmüştür. Altı ay sonra da ağaçtan yere düşmüştür.
Böylece padişah kendisine söylenen her yalan için bir bahane bularak söylenen hiçbir şeyin yalan olduğunu kabul etmemiş. Yalancılar ne kadar uğraşsalar da padişaha söylediklerinin yalan olduğuna ikna edememişler.
Son kişi ise Kayseri'den gelmiş ve şöyle demiş:
Sultanım, babam beni sizin yanınıza gönderdi.
Dedi ki ” Git padişahın yanına var. Zamanında ona bir küp altın vermiştim. Söyle onu geri ödesin bir zahmet.”
Eğer söylediklerim doğruysa bir zahmet borcunuzu ödeyin sultanım. Eğer yalan söylüyorsam ödülümü alayım.