GÜL'DEN 'ALO FATİH SKANDALINA' NET TAVIR

TAKİP ET >>

de katıldığı Macaristan gezisinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın medyaya yönelik olarak baskı yaptığı iddiaları ile birlikte gündeme gelen ‘Alo Fatih' skandalını değerlendirdi. Medyaya müdahale konusunda gazetecileri adeta isyan etmeye davet eden Gül, Başbakan'ın müdahalesine karşı tavır aldı. “Basın özgürlüğü bir ülkenin gururudur” diyen Gül, “Yayıncılık bir kamu görevidir, yeri geldiğinde doğru gördüğünde ısrar edecektir, doğru görmediğine isyan edecektir” dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Macaristan gezisinde hem gazetecilerin sorularını yanıtladı hem de Gazeteci Can Dündar ile de kısa bir röportaj gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Ciner Yayın Grubu Yönetim Kurulu üyesi Fatih Saraç'la yaptığı ve mahkeme kararıyla dinlemeye alınan telefon görüşmelerinde ortaya çıkan “Alo Fatih Gül” skandalı ile ilgili yaptığı açıklamada, 'Medyaya müdahale edilmemeli' şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı, Başbakan'ın ‘Alo Fatih' müdahalesi karşısında gazetecileri isyana çağırdı. İşte konuyla ilgili olarak Dündar'ın yaptığı o röportajdan bir bölüm: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Macaristan gezisinin ikinci gününde gazetecilerin sorularını yanıtlarken günlerdir kamuoyunu meşgul eden “Alo Fatih” hattına dair bir soruyu cevaplandırdı ve açıkça Başbakan'ın müdahalesine karşı tavır aldı. “Basın özgürlüğü bir ülkenin gururudur” diyen Gül, “Yayıncılık bir kamu görevidir, yeri geldiğinde doğru gördüğünde ısrar edecektir, doğru görmediğine isyan edecektir” dedi ve ekledi:

“Tabii başka bir alışveriş ilişkisi içinde değilse...” Gül, soruları şöyle yanıtladı:

‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ BU ÜLKENİN GURURUDUR'

Basın özgürlüğünde Türkiye hızla geriye düştü. Gelinen nokta, sizi rahatsız ediyor mu? Basın özgürlüğü, gelişmiş demokrasilerde ülkelerin onurudur ve daima güç verir. Açıklıkla söyleyeyim: İstismar, yanlışlar söz konusu olursa, bunlar serbestlik anlamına gelemez. Basın hayatında yanlış yapılırsa bu ayrı, ama evrensel anlamda basın özgürlüğü, bir ülkenin gurur duyacağı bir şeydir.

‘MEDYAYA MÜDAHALE OLMAMASI LAZIM'

Bir anlamda şikâyetler çoğalıyor. Çok hızlı telafi etmemiz lazım. Algı ile gerçek arasında daima fark var. Algı çok daha tehlikeli oluyor. Gerçeğe giderseniz de algı devam ediyor bir süre. Bunlara yol açan şeyler varsa düzeltmemiz ve fırsat vermememiz lazım. Kesinlikle... Başbakan'ın medya organlarıyla diyaloğuna dair bazı kayıtlar ortaya çıktı. Hükümetin medyaya baskısı olduğuna dair bir eleştiri var. Sizce böyle bir ortam var mı? Varsa nasıl düzelecek?

Herkes kendi işine sahip çıkacak, doğru olduğuna inanıyorsa, arkasında duracak. Kim ne derse desin, kimse kolayına da kaçmayacak. Yaşanan şeyler olabilir. Bir yayın kuruluşu doğru bildiğini yapmalıdır. Niye çekinecek ki?

Yaptırım endişesinden olabilir mi?

Niye cezalandırma olsun ki? Bir alışveriş ilişkisi varsa o zaten yanlıştır.

‘BASIN YERİ GELDİĞİNDE İSYAN EDECEKLER'

Müdahale edene hiç mi uyarınız olmayacak? Söylüyorum, bunların, bu tür müdahalelerin olmaması lazım. Olamaz böyle bir şey. Ancak siyasetin doğasında şu var ki, herkes benimle ilgili iyi yazsın ister. Ama aynı zamanda yayıncılık bir kamu görevidir açıkçası... Siz milyonlarca insana hitap ediyorsunuz. Orada da bir sorumluluk vardır. Yeri geldiğinde kendi otokontrolünü yapacaktır, yeri geldiğinde kendisi çeşitli ahlaki kurallara uyacaktır. Yeri geldiğinde doğru gördüğü şeyde ısrar edecektir. Doğru gördüğüne karşı bir şey görüyorsa da orada isyan edecektir. Başka bir alışveriş ilişkisi içinde değilse açıkçası…

İNTERNET YASASINDAKİ SIKINTI YÖNETMELİKLE DÜZELMEZ

İnternet yasasında bir yönetmelik değişikliği sizi tatmin edecek mi? İnternet yasası yönetmelikle halledilecek bir konu değil... İtiraz ettiğiniz konu, başka bir torba kanuna, başka bir madde eklenerek sonradan düzeltilebilir mi? Önemli olan mahsurlu, problemli olan şeyleri düzeltmek... İki durum var. Bir, gerçekten problemli görülen bir şeyi düzeltmek, ikincisi, algıyı da tekrar pozitif hale getirmek lazım. O da çok önemli... Öyle bir algı çıktı ki ortaya, iyi olan hiçbir şey konuşulmuyor. Problemli noktalar olunca konuşuluyor. Hem problemli noktaları düzeltmek gerekir, hem algıyı… Türkiye'nin dış görüntüsü açısından da önemli. Bunun birkaç yöntemi var: Herkes beni bir siyasi pozisyona zorluyor, ama benim amacım neticedir. Neticede işlerin düzgün ortaya çıkmasıdır. Metodum budur.

HSYK YASASINDA EN AZ 10 SORUN VAR

HYSK ile ilgili de bu yasa Meclis'e geldiğinde ilk taslağı aldım. 15'e yakın mahsurlu nokta var. İyi-kötü olması ayrı konu. Size göre iyi, ötekine göre kötü yasa olabilir. Ama benim anayasa problemi olarak gördüğüm 10'dan fazla nokta vardı. Bunları Adalet Bakanıile paylaştım, düzenletilmesini önerdim.

ÖZERKLİĞİN FAYDASI OLMAZ

BDP'lilerin mesajları, özerklik lafları, Apo posterleri… Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Anayasa ve kanunlar ortadayken çeşitli fikirler söylenebilir. Ancak böyle bir özerkliğin kesinlikle Türkiye için doğru olmadığı, kimseye de faydası olmayacağı kanaatindeyim. Avrupa Konseyi'nin yerel yönetim şartı var. Şartta bir iki noktada rezervlerimiz vardı. Resmi olarak duruyor ama uygulamalarımızda bunların bir mahsuru olmadığını ispatlamışız. Bu rezervleri kaldırdığımızda İzmir'dekine de, Diyarbakır'dakine de, Kayseri'dekine de daha çok imkân ve yetki tanıyan bir düzenleme... Bunun ötesine geçilmesinin kesinlikle doğru olmadığı kanaatindeyim. Avrupa Yerel Yönetim Şartı'nın birçok şikâyetleri gidereceğine inanıyorum. Ötesi özerkliktir... Arkasında şiddet olmayan fikir söylenebilir, ayrı konu, ama kesinlikle bu söylenenlerin fayda getirmeyeceği kanaatindeyim.

Bakmadan Geçme