Dünyanın ilk tıp fakültesinin Kayseri'de olduğunu biliyor muydunuz?
Kayseri'de gezilip görülecek yerleri sizler için derlemeye devam ediyoruz. İşte onlardan Anadolu'daki ilk hastanelerden biri olan şifahane aynı zamanda tıbbi eğitim de vermiş bir merkez. Detaylar Kayseri Olay haber merkezince hazırladığımız Kayseri haber bülteninde.
Anadolu'nun uluslararası ticaret yolları üzerinde olması, ticaretin gelişmesine sebep olduğu gibi, yolcuların hastalık gibi çeşitli sıkıntıları da beraberinde getirmelerine neden olmuştur. XII. yüzyılda ticaret ve yolculuk hareketinin batıdan–doğuya doğru yoğunluğu orduların taşıyıcılığı ile bulaşıcı hastalıkların tahribatı, korkunç boyutlara ulaşmıştır. Anadolu'da halkın “kara ölüm” dediği veba başta olmak üzere salgın hastalıklar, sağlık kurumlarına olan ihtiyacı arttırmıştır. 1221'de Konya, 1224'te Malatya, 1259'da Suriye ve Anadolu'da meydana gelen büyük kıtlık, ardından Moğol Ordusu'nun kuşatmaları, Mardin ve Meyyafarikin'de (Silvan) meydana gelen tabii afet büyük yıkımlara yol açmıştır.
Türkiye Selçukluları sağlık kuruluşları için “Maristan, Bimaristan, Darü'l–Sıhha, Darü'l–Merza, Darü'l–Afiye” veya yaygın kullanışı ile “Darü'ş–Şifa” tabirini kullanmışlardır. Hastaneler; seyyar, kervansaray, saray, halkın sağlığı ve tıp eğitimi için kurulan genel hastane niteliğindekiler olmak üzere 4 kısımda incelenir. Nizamülmülk'ün Nişabur ve Bağdat'ta yaptırdığı Nizamiye Medreseleri içerisindeki hastaneler, Kayseri Gevher Nesibe Darü'ş–Şifa'sı ve Medresesi, halkın sağlığı ve tıp eğitim için kurulan genel hastane niteliğindeki bimaristan (hastane) grubuna girer.
Kayseri'de zamanımızın eğitim–öğretimine yöntem olarak çok benzeyen, site–üniversite nitelikli ilk yapı, Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in kardeşi (muhtemelen ikiz kız kardeşi) Gevher Nesibe Sultan adına inşa ettirmiş olduğu Çifte Medresedir ve Anadolu'da bir ilktir. Dört eyvanlı*, avlulu ve avlusu revaklı** medrese planına sahip olan bu eğitim–öğretim külliyesinde, bir yandan hastaya hizmet verilirken diğer yandan hekim yetiştirilmekteydi. Kitabedeki bilgiden Darü'ş–Şifa; Sultan II. Kılıçarslan'ın kızı Gevher Nesibe Sultan'ın vasiyetiyle abisi I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ikinci saltanatında (M.1205–1211) yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
1530 tarihli Tahrir Defteri'nde adı geçen medrese, “Gıyasiye ve Şifaiye” olmak üzere iki medreseden oluşmaktadır. Turhan Baytop, bu sağlık kuruluşlarını sağlam binaları, yeterli hekim, ecza ve sağlık teknisyeni kadrosu olan tam teşekküllü hastaneler olarak görmektedir. Ayrıca Şifaiye'de bimarhane (akıl hastanesi) de vardır.Gevher Nesibe Sultan rivayetlere göre, saray dışından bir komutana gönlünü kaptırır. Abisi veya ikizi I. Gıyaseddin Keyhüsrev bu ilişkiyi Selçuklu töresine ve devlet geleneğine uygun düşmeyeceği için onaylamaz ve ona karşı çıkar.
Sultan'ın sevdiği komutanı savaşa gönderir ve komutan şehit düşer. Komutanın şehadeti Sultan'ı çok üzer ve üzüntüden verem olur. Kardeşi hasta yatağında iken Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev özür diler ve ona bir isteği olup olmadığını sorar. Gevher Nesibe Sultan, kendisi gibi dermansız derde düşenlerin tedavi edilecekleri bir tıp medresesi açılmasını, babası II. Kılıçarslan'dan kendisine kalacak bütün malların bu vakfa, takılarını Darü'ş–Şifa'nın yapımında çalışacak olan ustaların gelinlik çağdaki kızlarına bağışladığını açıklar. Kardeşinin isteğini vasiyet olarak almış, adına Şifaiye ve Gıyasiye, halk arasındaki tabiriyle Çifte Medrese denilen Anadolu'da en erken kurulan şifahaneyi yaptırır.
Gevher Nesibe Hatun, 39 yaşına gelmeden vefat eder ve kardeşinin isteğini yerine getirmek için I. Gıyaseddin Keyhüsrev iki yıl gibi bir sürede binayı yaptırır ve hizmete açar. Gıyasiye Medresesi'nde tıp eğitimi verilirken Şifahane denilen hastane tıp ilminin uygulama hastanesi olmuştur. Halk arasında Çifte veya İkiz Medreseler, Kayseri Darü'ş–Şifa'sı, Şifa Hatun Medresesi, Nesibe Hastanesi, Darü'ş–Şifa Medresesi gibi isimlerle anılagelmiştir.
Hastane ve Tıp Medresesi; açık avlulu, dört eyvanlı avluları dört yandan revaklı, tek katlı plan tipindedir. Örnekte ayrı avlulu, revaklara, eyvanlara ve diğer birimlere sahip darüşşifa ve medrese, içten avlularının kuzeyindeki bir koridor ile birbirlerine bağlanmıştır. Darü'ş–Şifa'nın batısında bugünkü hastanelerde olduğu gibi, bir koridor çevresinde sıralanmış kareye yakın dikdörtgen planlı, eş büyüklükte dokuz mekan/ hasta odası bulunur. Bu bölümün akıl sağlığı ünitesi olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Birbirine bitişik eş planlı yapılardan darüşşifa daha büyük tutularak vurgulanmıştır.
Hastanenin ilk kadrosunda biri başhekim olan 2 hekim, 1 cerrah, 1 göz doktoru, 1 eczacı ve 1 idarecinin olduğu, hastanenin yapıldığı yıllarda Konyalı Hekim Ebubekir'in Kayseri'de görev aldığı ve başhekimlik yaptığı bilinmektedir. Bu sırada Konya'da başhekimlik yapan Ekmelüddin Müeyyet ile Kayseri'de çalışan Hekim Ebubekir'in iletişim içinde oldukları bilgisi, sağlık kuruluşunun Konya'dan idare edildiğini göstermektedir. Hastanenin taç kapısının ortasında bir kitabe, bu kitabenin bulunduğu taç kapının sağ iç kısmındaki aslan motifi, Gevher Nesibe ve Gıyaseddin Keyhüsrev'in babaları Sultan II. Kılıçarslan'ın anısına yaptırılmış olmalıdır. Benzer bir motif Darü'ş–Şifa yakınındaki Sahabiye Medresesi'nde bulunmaktadır.