Erdoğan'dan normalleşme takvimine ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Milletimize söz verdiğimiz şekilde pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimini uygulamaya başlayacağız. Bu konudaki detayları kabine toplantımızın ardından milletimizle paylaşacağız. Niyetimiz mayıs ayı sonuna kadar nispeten ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir. Haziran ayıyla birlikte günlük hayatı daha da rahatlatacak şekilde tedbirleri önemli ölçüde gevşetmeyi planlıyoruz' dedi.

TAKİP ET >>

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Milletimize söz verdiğimiz şekilde pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimini uygulamaya başlayacağız. Bu konudaki detayları kabine toplantımızın ardından milletimizle paylaşacağız. Niyetimiz mayıs ayı sonuna kadar nispeten ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir. Haziran ayıyla birlikte günlük hayatı daha da rahatlatacak şekilde tedbirleri önemli ölçüde gevşetmeyi planlıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti teşkilatları ile çevrimiçi bayramlaşma programında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kontrollü normalleşme takvimine ilişkin önemli mesajlar verdi. Erdoğan, korona virüs sebebiyle vatandaşların Ramazan Bayramı'nı evde geçirmek mecburiyetinde kaldığını belirterek, “Canlı bağlantı ile şuanda birlikte olduğumuz teşkilat mensuplarımız ile bizleri televizyonları başında takip eden tüm vatandaşlarımız aracılığıyla milletimizin her bir ferdine salgın sürecinde yaptıkları fedakarlıklar ve gösterdikleri sabır için şükranlarımı sunuyorum. Yaptığımız özverilerin karşılığını vaka, ağır hasta ve vefat sayılarındaki belirgin düşüşle görüyoruz. Tedbiri elden bırakmadan bu sayıları çok daha aşağılara çekmeyi umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, millete söz verdikleri şekilde pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimini uygulamaya başlayacaklarına dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Bu konudaki detayları kabine toplantımızın ardından milletimizle paylaşacağız. Niyetimiz mayıs ayı sonuna kadar nispeten ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir. Haziran ayıyla birlikte günlük hayatı daha da rahatlatacak şekilde tedbirleri önemli ölçüde gevşetmeyi planlıyoruz. Milletimin şundan emin olmasını istiyorum. Salgının ülkemize sirayet ettiği 2020 mart ayından beri aldığımız tedbirlerin özellikle de kısıtlamaların tek amacı 84 milyon vatandaşımızın her birinin sağlığını, hayatını, geleceğini korumaktır. Mecbur olmadığımız hiçbir tedbire başvurmadık, başvurmayacağız. Bununla kalmıyor, aldığımız tedbirleri de vatandaşlarımızın işine, aşına, ekmeğine zarar vermeyecek esneklikte uygulamaya özen gösteriyoruz. Amacımız dünyanın tamamıyla birlikte yaşadığımız bu sıkıntılı sürecin en az hasarla, kayıpla atlatılabilmesini sağlamaktır. Üretim tarafında bunu başardığımızı memnuniyetle görüyoruz. Sanayi üretimi ve ihracat rakamları her ay yeni rekorlar kırarak olumlu yönde ilerliyor. Kısıtlamalardan etkilenen esnaflarımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz. Hiçbir vatandaşımızın kendini sahipsiz hissetmemesi için devletimizin tüm imkanlarını seferber ederek sosyal destekleri ciddi oranda artırdık. Nitekim uluslararası değerlendirmelerde salgın döneminde vatandaşlarına en yaygın ve etkin sosyal destek sağlayan ülkeler arasında yer alıyoruz. Sağlık hizmetlerindeki başarısını sosyal ve ekonomik desteklerle taçlandıran Türkiye kendini gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin çoğunda gözlenen kriz ikliminin dışında tutabilmiştir. Yeni yatırım ve istihdam arayışlarındaki yükseliş başta olmak üzere pek çok gösterge ülkemizi aydınlık yarınların beklediğine işaret ediyor. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktığımız müddetçe bizi bekleyen güzel günlere ulaşmamıza hiç kimse mani olamayacaktır.”

İsrail'in, Kudüs ve Gazze'deki saldırılarına değinen Erdoğan, “Türkiye, kadim tarih, medeniyet ve kültür bağları sebebiyle geniş bir coğrafyanın mesuliyetini üzerinde taşıyan büyük bir ülkedir. Orta Asya'dan Balkanlar'a, Türkistan'dan Kırım'a, Güney Asya'dan Kuzey Afrika'ya kadar ülkemizin merkezinde yer aldığı bu geniş coğrafyada yaşanan olumlu veya olumsuz her hadise bizi doğrudan ilgilendiriyor. Gönül dostlarımızın ve kardeşlerimizin sevinci sevincimiz, sıkıntısı sıkıntımız, hüznü de hüznümüzdür. Filistin topraklarında ve özellikle Kudüs'te yıllardır devam eden Ramazan ayının son günlerinde ise iyice yoğunlaşan saldırılar nedeniyle bayrama buruk girdik, dertliyiz, derdimiz var. Gücü sadece masum sabilere, biçare kadınlara, evini ve mabedini korumaya çalışan mazlumlara yeten terör devleti İsrail'in zalimlikleri karşısında hem üzüntülü hem öfkeliyiz. Türkiye'nin bu konudaki tavrı tamamen ilkeseldir. Dün Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ ve işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesini hangi şevkle desteklemiş isek bugün Kudüs'te ve Filistin şehirlerinde yaşanan zulmü karşı aynı hissiyatla harekete geçiyoruz. Dün, Suriye sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoruna nasıl izin vermemişsek bugün de Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine uzanan ellere aynı kararlılıkla karşı çıkıyoruz. Daha geçen yıl Libya'nın bölünmesine nasıl müsaade etmediysek herkesin sırtını döndüğü Somali'nin kaderine terk edilmesine nasıl göz yummadıysak, Kırım'ın ilhakına nasıl rıza göstermediysek, geçmişte Bosna'da hunharca işlenen vahşete nasıl sesimizi yükselttiysek bugün de tüm dünya görmezden gelse bile İsrail'in zulmüne eyvallah etmeyeceğiz” açıklamasında bulundu.

Erdoğan, İsrail'in saldırılarının başladığı andan itibaren gerek liderler düzeyinde gerekse uluslararası kuruluşlar nezdinde yoğun bir diplomasi faaliyeti yürüttüklerini söyledi.

Erdoğan, şimdiye kadar 19 ülkenin devlet ve hükümet başkanıyla telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini, Kudüs'te ve diğer Filistin şehirlerinde yaşanan hadiseler konusundaki endişeleri paylaştıklarını söyledi.

Genel olarak uluslararası toplumun bu konudaki duyarsızlığından üzüntü duyduklarını kaydeden Erdoğan, “Siyasi kaygılarla, ideolojik saplantılarla, şu veya bu sinsi hesapla İsrail'in döktüğü kanlara, yaptığı saygısızlıklara sessiz kalarak veya açıkça arka çıkarak ortak olanlar bir gün sıranın kendilerine geleceğini bilmelidir. Eğer İsrail'in Filistin'de ve bilhassa Kudüs'te sergilediği saldırganlığı derhal durdurmazsak yarın herkes kendini bu vahşi zihniyetin hedefinde bulacaktır. Kudüs gibi hem Müslümanların, hem Hristiyanların hem de Musevilerin kutsal mekanlarını bünyesinde barındıran bir şehri fütursuzca yağmalamaya kalkan bu terör devleti artık tüm sınırları aşmış durumdadır. Üç dinin mukaddeslerine ev sahipliği yapmasının ötesinde Kudüs tüm insanlığın ortak mirasıdır. İşte bunun için Kudüs tüm dünyadır. Oradaki Müslümanlarda tüm insanlıktır. İsrail'in Filistin şehirlerinde ve Kudüs'te sergilediği saldırganlığa karşı çıkmak insanlığın tamamının namus borcudur. Tarih boyunca bu topraklarda dökülen kanların ve yaşanan acıların dalga dalga tüm dünyayı içine çektiği görülmüştür. Üçüncü bin yıla yeni adım attığımız şu dönemde dünyanın bir kez daha aynı kabusu yaşamasını istemiyoruz. Bunun için hangi inançtan hangi kökenden olursa olsun herkesi, her devleti her kurumu biran önce harekete geçmeye davet ediyoruz. BM Güvenlik Konseyi'nin genel kurulda alınan kararlara uygun şekilde süratle Kudüs'te barışı ve huzuru sağlayacak adımları atması şarttır. İslam İşbirliği Teşkilatı da derhal somut ve etkin bir tutum almazsa kendi varlığını inkar etmiş olacaktır. Türkiye olarak BM bünyesinde bu doğrultuda başlatılacak her girişime aktif destek vermeye, barış için sorumluluk üstlenmeye ve fedakarlık yapmaya hazırız. Bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim ki, her ne yapacaksa derhal yapılmalıdır. Aksi takdirde ortaya çıkacak tablonun vahim sonuçları ile yüzleşilmesi kaçınılmazdır” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Bakmadan Geçme