Arıkan: Hayaller devasa gerçekler yere çakılan asansör

Saadet Partisi Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, Kredi ve Yurtlar Kurumu'na (KYK) bağlı yurtlarda yaşanan asansör kazaları üzerinden iktidara yüklenerek, 'Hikâye aynı, hayaller devasa bütçeler, devasa planlar gerçekler, yere çakılan asansörler. Bu millet, evlatlarını size emanet etti. Şu asansör meselelerini çözmek için biraz önce bahsedilen devasa bütçelere ihtiyacımız yok, ihtiyacımız olan tek şey dikkat ve disiplin ama yine yapamadınız.' diye konuştu. Ayrıntılar Kayseri Olay Gazetesi olarak hazırladığımız haber bülteninde…

TAKİP ET >>

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşülmesi sırasında partisi adına söz alan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, KYK yurtlarında yaşanan kazalar üzerinden iktidara yüklendi. “Konumuz afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi, kısaca kentsel dönüşüm. Kanun teklifi neticesinde yapılacak uygulamaların hem bütçesi hem süreci hem de etkileyecek insan sayısı kelimenin tam anlamıyla devasa. Sözlerimin başında çok daha küçük boyutlu fakat çok daha hassas bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum” diyen Arıkan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “25 Ekim 2023 tarihi Aydın Güzelhisar KYK Yurdu'nda bir asansör faciası gerçekleşti, bu bir kaza değil facia idi; bir evladımız vefat etti, diğer evlatlarımız yaralandı. Yetmedi, 30 Ekimde Ordu'da bir başka KYK yurdunda bir başka facianın eşiğinden dönüldü, bir asansör 4'üncü kattan yere çakıldı; neyse ki içerisinde hiç kimse yoktu. Yetmedi, 4 Kasımda Muş Sultan Alparslan KYK Yurdu'nda bir asansör kazası daha yaşandı. Yetmedi, 5 Kasımda, daha iki gün önce Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Ayder KYK Yurdu'nda bir asansör kazası daha yaşandı, içinde kalan öğrencimiz kendi imkânlarıyla kayan asansörden çıktı. Arkadaşlar, bunlar münferit olaylar gibi gözüküyor olsa da bu kardeşimizi orada kaybettik, birçok kardeşimiz de maalesef yaralandı. Bu olayların arkasında yatan bir fenomen var, bu fenomenin adı “ihmal”. Ayrıca, bu olaylardan sonra yürüyüş yapan, sesini duyurmaya çalışan bütün gençlerimizin sesini duyuyor, Meclis kürsüsünden tüm öğrenci kardeşlerimizi selamlıyorum. Bu Mecliste 12 makine mühendisi arkadaşımız, 6 elektrik-elektronik mühendisi arkadaşımız, 3 elektrik mühendisi milletvekili arkadaşımız var. Onlar da takdir edeceklerdir ki bu tip kazaların olması için her aşamada ciddi bir ihmal ve zafiyet olması gerekir.
İşin çok daha ilginç bir tarafından bahsetmek istiyorum. 5 Kasım tarihi yani bundan iki gün önce Recep Tayyip Erdoğan Rize'deydi, toplu açılış törenleri yapıldı; Rize'de 2 milyar 886 milyon liralık eser ve hizmet yapıldığını dile getirdi. Bunları sizlerle paylaşıyorum. Bu yatırımların hepsi kentsel dönüşüm ve beton odaklı yatırımlar. Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında şöyle dedi: ‘İnşallah yarın Ayder'e çıkacağım, Ayder'deki gelişmeleri yerinde göreceğim.' Ayder yolu ihalesinden bahsetti; bu arada, ihale bedeli 3,5 milyar değerinde. Bu ziyaretin akşamında, Ayder'de yine bir asansör krizi yaşadık, yine bir facianın eşiğinden dönüldü. Yani muhterem arkadaşlar, hikâye aynı, hayaller; devasa bütçeler, devasa planlar; gerçekler, yere çakılan asansörler. Bu millet, evlatlarını size emanet etti. Şu asansör meselelerini çözmek için biraz önce bahsedilen devasa bütçelere ihtiyacımız yok, ihtiyacımız olan tek şey dikkat ve disiplin ama yine yapamadınız. Gençlerimiz size emanet edildi, maalesef işi elinize yüzünüze bulaştırdınız.”
Görüşülmekte olan Kanun Teklifi'nin kentsel dönüşümün ruhuna aykırı olduğunu ifade eden Arıkan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bu aralar çok meşhur, ‘Dışarıdan gördüm yeşil türbe, içine girdim estağfurullah tövbe.' vakasıdır. Birkaç örnekle konuyu açacağım: Birincisi, kanun teklifinde dönüşüm uygulamalarını hızlandırmak amacı her defasında vurgulanmış, elbette bu çok önemli fakat ivedi yargılama usulü çeşitli hak kayıpları sağlayabilir. Teklifte bu süreçlerin işletilmesiyle pek çok konu soyut kalmış. Hele ki keşif ve bilirkişi gibi başvuru ve itiraz sürelerinin kısaltılması hak sahipleri aleyhine sonuçlanabilir. Fayda sağlayalım derken hızla yürütülecek süreçler ileri de telafisi imkânsız zararlar doğurabilir.
İkincisi, sadece mülki idare amirinin yazılı izniyle yapılacak işlemler vatandaş ile devleti karşı karşıya getirecek bir ortama zemin hazırlayabilir. Niye karşı karşıya getirebilir, izah edeceğim. Anayasa'nın 21'inci maddesine göre usulüne göre verilmiş bir hâkim kararı olmadıkça kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz, eşyalara el konulamaz. Teklifte resen engelleme durumu hâlinde işlem yapılabileceği belirtilmiş olabilir ama bu sefer de engelleme durumu iyi tanımlanmamış. Diyoruz ya sorun çözmeyi bıraktık, bari yeni sorunlar oluşturmayalım.
Yine, başka bir belirsiz durum: Kanunun ivedilikle uygulanması için 10'uncu maddenin yeni (15)'inci fıkrasıyla, Başkanlığın özel firmalara lisanslı kuruluş faaliyet izni vermesi de düzenleniyor fakat bu lisanslı büroların yetkisi, kamu gücünü nasıl kullanacakları, uzlaştırma yetkilerinin çerçevesi belirlenmemiş. Kim bu arkadaşlar? Bu lisanslı firmalar neye göre, kime göre belirlenecek?
En tedirgin edici olanı ise rezerv yapı alanı meselesidir. Bu tanım, malumunuz 6306 sayılı Kanun'la geldi, şimdi bu kanun teklifiyle anlam daha da bulanıklaştı. Niçin bunu yapıyorsunuz? Kentsel dönüşüm gibi gerçekten kritik bir konuda bu ciddiyetsiz tavır neden? Evet, samimiyet ve ciddiyetinizde şüpheliyiz, niçin şüphe ediyoruz açıklayayım: 2012'de AFAD koordinasyonunda Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı UDSEP-2023 hazırlandı. Dönemin başbakan yardımcısı güzel bir sunuşla yazıyı kamuoyuyla paylaştı. Bu planda Türkiye'deki deprem riskini yönetmek ve azaltmak için 2023'te bitirilmek üzere kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlendi. Tabii, yine devasa planlar yapıldı, ihtişamlı cümleler kuruldu. Plana göre, o zaman Türkiye'de 6-7 milyon kısmi riskli yapının envanteri çıkarılacak, bunlara müdahale edilecekti. Aradan yıllar geçti, 2023'te çok acı bir deprem yaşadık, çok acı bir şekilde bunu test ettik çünkü her şey “mış” gibi yapıldı. En basit örneği, eylem planına göre 2017 yılına kadar 490 bin kamu hizmet binasının envanteri çıkarılıp müdahaleler yapılacaktı, bunlardan ancak 125 bin adeti yani yüzde 25'nin envanteri çıkarıldı. Yeterli kaynak ve ilgi maalesef verilmedi çünkü o ara kaynaklarımız ve ilgimiz tasarruf edemediğimiz hani o itibarımız var ya, ona aktarılmaktaydı. Şimdi önümüzde “afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi” başlığıyla bir kanun teklifi var. Özensiz hazırlanmış bu metin hız ile özeni, yandaş ile vatandaşı, suret ile hakikati birbirinden ayırmamakta. Bu kanun teklifi “depremzedelerin problemlerini çözme” adı altında Kentsel Dönüşüm Başkanlığı marifetiyle sağlam binalar inşa edecek bir şantiye teklifi değil bir rantiye teklifidir. Göreceksiniz bütün rantiyeciler bu teklifi kabul edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. “

ÖZEL HABER

Bakmadan Geçme