Abdullah Gül ile görüşüp Pensilvanya'ya gittim
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasının bugünkü celsesinde gazeteci ve yazar Fehmi Koru'nun tanık olarak ifadesi dinlenildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, Ali Çelik, Abdülkadir Aksoy, ve Alaattin Kaya ile taraf avukatları ve müştekiler katıldı. Tutuklu sanıklardan Kazım Avcı ve Dilaver Azim ise tutuklu bulundukları cezaevinden SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde gazeteci ve yazar Fehmi Koru'nun tanık olarak ifadesi alındı. Koru, İzmirli olduğunu, Fetullah Gülen'i de ilk olarak Gülen'in İzmir'de vaazlık yaptığı zamanlarda gördüğünü söyledi. İzmir'den ayrıldıktan sonra uzun yıllar Gülen'i görmediğini, Zaman gazetesinde çalışmaya başladığında Gülen'i görmeye başladığını kaydetti. Zaman gazetesinin ilk başta 3 ortak ile kurulduğunu belirten Koru, 'Alaeddin Kaya'yı uzun yıllardır tanırım. Gazete çıkarma hevesi olduğunu da her zaman biliyordum. Ben daha önce gazetecilik yapmıştım daha sonra bırakmıştım. Bana böyle bir proje getirdiler. Ben anca daha büyük bir gazete olursa gelebileceğimi söyledim. Zaman gazetesi 3 ortaklı olarak kuruldu, ortaklar ayrılınca Alaeddin Kaya tek başına imtiyaz sahibi olarak kaldı' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Zaman gazetesinde atılacak olan manşetlerin Gülen tarafından seçilip seçilmediğini sordu. Koru, 'Benim bulunduğum dönem içerisinde öyle bir şey olmadı. Ama bunun olabildiği noktasında bir takım bilgiler geliyordu. Zaman gazetesi İstanbul'a taşınmıştı, ben Ankara temsilcisiydim. Ankara'da bir şey göndermek diye bir zorunluluk söz konusu değildi. Kulağıma böyle şeyler geliyordu ama ben şahit olmadım' şeklinde konuştu.
Koru, 2012 tarihinde Gülen ile görüşmesinin sorulması üzerine, 'O dönemde gazetelere de yansıyan bir takım homurtular, huzursuzluklar başlamıştı. Benim gidişim 7 Şubat 2012 hadisesi olmadan önceydi. Ne olduğunu öğrenmek amacıyla Gülen'in yanına gittiğimde çok kısa görüşme imkanım oldu. O sırada hiçbir sıkıntı yaşanmadığını, siyasi iktidardan mutlu, emin olduğunu söyledi. Satır aralarını okumaya çalıştığımda pek de öyle olmadığı kanaatinde oldum' ifadelerini kullandı.
1995'de Gülen'den gazetecilere TSK tutuklanmaları hakkında bilgi
Mahkeme Başkanı Giray, Gülen'in darbe olacağı yönünde önceden bilgiler verdiği yönünde iddiaların olduğunu sorması üzerine Koru, bu konu hakkında bilgisinin olmadığını belirterek, 'Ama ben 1995 yılında Zaman gazetesinin Ankara temsilcisiyken, Fetullah Gülen Zaman bürosuna geldi. Benimde bulunduğum o ortamda Gülen ilk defa gazetecilerle yakınlaşma amaçlı çıkışlar yapmaya başlamıştı. Durduk yere TSK'nın içinde tutuklanmalar olduğu, bazı haberlerin geldiği tarzında açıklamalar yaptı. O dönemin komutanlarından birinin bu işin başını çektiği imasında bulundu. Biz şaşırdık ve sonra çıktık biz. 1995 yılının şartlarını düşünün, din adamından gelen açıklama bu ve biz şaşırdık. Sonra herkes yazmaya karar verdi. O günün gazetelerinde bu haber olarak çıktı. O haberleri nasıl alıyor ben bilmiyorum' dedi.
17 Aralık operasyonunun ardından dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Ankara'ya çağrıldığını anlatan Koru şunları kaydetti:
'18 Aralık akşamı görüştük. 17 Aralık sürecine çok şaşırmıştı. Bana 'bunların bir parmağı var mı?' konusunda sorular sordu. Ben de bilemediğimi söyledim. 'Bunlar ne yapıyor, nereye gitmeye çalışıyorlar? Devletin memuru olanlar farklı çalışmaya başladılar' dedi. Ben, Gülen ile görüşme işine soyununca Sayın Cumhurbaşkanına 'Alaeddin Kaya ile gitmek istiyorum' dedim. Ertesi gün dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kısıklı'daki evinde görüştüm. Ona da durumu arz ettim. Böylece ikimiz beraber yola çıktık ve Gülen ile görüştük. Gülen, polisler, savcılar ve diğerlerinin hiçbir şekilde onlarla alakası olmadığını söyledi. Hatta daha da ileri gitti 'böyle bir şey varsa, amirlerini dinlemiyorlar, başkalarını dinliyorlarsa kulaklarından tutup atsınlar' dedi. Ben onu din adamı olarak görüyordum. Din adamı konuşuyordu, bir takım şeyler söylüyordu ve ben onu doğru olarak algılıyordum. Sonradan doğru olmadığı ortaya çıktı. Biz uçaktayken beddua olayları olmuş. Benim haberim yoktu. Haberim olsaydı ona da yüzüne karşı sorardım. Gülen, bazı konulardaki rahatsızlıklarını anlattı. Dershaneler konusundan rahatsız olduklarını, kendileri için hayati önem taşıdığını söyledi. Bunlardan vazgeçilirse sorunların çözülebileceğini söyledi. Bunun üzerine dedi ki 'eğer bunları bizden birileri yapıyorsa tutup kulaklarından atsınlar. Bu insanlar bizden değildir. Biz böyle şeyler yapmayız' dedi. Ben de 'bu dediklerinizi not alayım, gerekli yerlere ileteyim' dedim. O da 'gerek yok, ben bunu mektup haline sokayım, siz mektubu götürün' dedi ve öyle oldu. 24 Aralık'ta Ankara'ya ayak bastım. Hemen Çankaya Köşküne çıktım ve mektubu Cumhurbaşkanımıza arz ettim. O mektubu okudu, ben de ilk defa orada okudum. Sevindi. Ertesi gün içinde Başbakan ile mektubum vardı. O gün öğle saatlerinde Başbakanlık resmi konutunda bir araya geldiğimizde 25 Aralık olayı olmuştu. İzlenimlerimi anlattığımda Başbakanımız 'sen bunları söylüyorsun, bugün bunlar oldu' dedi. Ben de 'acaba bu işin içinde başka kişiler mi var?' diye kuşku duydum. Aynı kuşkuyu Başbakan taşımıyordu. O artık bu kadar umutlu değildi.'
'Alaeddin Kaya iş bitiriciydi'
Koru, sanıklardan olan Alaeddin Kaya'nın cemaatte etkin rolünün olduğunu, cemaatin birçok sorununu çözdüğünü belirterek, Kaya'nın tam bir 'iş bitirici' olduğunu söyledi. Koru, 28 Şubat döneminde yurt içi ve yurt dışındaki cemaat okullarının Kaya'nın girişimleri ile kapatılmaktan kurtarıldığını kaydetti. Mahkeme Başkanı Giray, Kaya'nın cemaatin içinden olup olmadığını sorması üzerine Koru, 'Hangi dönemden bahsediyorsunuz? Herkesin cemaatle iyi olduğu dönemden bahsediyorsanız, evet. Alaeddin Kaya'nın cemaate kalbi bağlılığı olduğunu biliyorum. Onun ötesinde kafasının ermediği bir durum talep edilirse buna evet diyecek bir karakterde değildir' ifadelerini kullandı.
Koru'nun ifadesinin alınmasının ardından söz alan Başbakanlık avukatı Samir Altunkaynak'ın 'Sizce FETÖ terör örgütü müdür? sorusu üzerine Koru, 'Darbe girişimi öncesinde bu soruyu sormuş olsaydınız 'bu cemaatin silahla işi olmaz' derdim. 15 Temmuz gecesi bile bunun olamayacağını düşündüm. Ama geldiğimiz nokta gösteriyor ki açık bir takım emareler bulunuyor' yanıtını verdi.
Müşteki avukatı Şule Nazlıoğlu Erol, 'Gülen'in 'kılcal damarlarına kadar girin, iki ileri gidiyorsanız üç geri gelin, kurumlara girin' tarzı ifadeleri ses kaydı olarak yayınlandı. Böyle bir açıklamadan sonra ne düşündünüz? Bir adam neden 'kılcal damarlara sızın, emniyete sızın, askeriyeye sızın' talimatı verir?' ifadelerini kullandı. Koru, '28 Şubat sürecinden sonra bütün o saydığı kurumlardan rahatsızlık duyan bir kitleye hitap ediyor. O kelimeleri 'bu kurumlar içerisinde sizlerde olmalısızın' tavsiyesi olarak algılanıyordu. Ben bundan rahatsızlık duymuştum. Ama insanlar öyle anladı. Oradakiler, 'sızın oraya bu tür olaylar bir daha olmasın' tarzı mesajlar olduğunu düşündü. Tam tersi 'içlerine sızın, aynısını siz yapın' dediğini düşünmediler' diye konuştu.
'MİT Müsteşarının iki kez Pensilvanya'ya gittiğini biliyorum'
Avukat Hüseyin Buzoğlu'nun bir sorusu üzerine ise Koru, 'MİT Müsteşarının da Pensilvanya'ya iki kez gittiğini biliyorum. Yanında dosya götürüp götürmediğini bilmiyorum. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, birçok siyasetçinin de oraya gittiğini biliyorum. Gidenler sadece duasını almak için oraya gitmiyordu diye düşünüyorum. Gülen'in bir güç olduğu kabul edildiği için oraya gidiliyordu' değerlendirmesinde bulundu.