'ABD'DEN DÖNERSEN TUTUKLANACAKSIN!'
Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi ve Kayseri Şeker Fabrikası eski Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık'a ‘Kumpas' mı kuruldu? Özışık tarafından gündeme taşınan bu iddiayı, bu kez de Kemal Sandık gündeme getirdi. Sandık bir iş gezisi için ABD'de bulundukları sırada Vedat Ali Özışık'ın bir telefon konuşmasına tanıklık ettiğini belirterek, telefondaki kişinin Özışık'a, kendisine karşı bir operasyon yapılacağını ancak dönmediği ve istifa ettiği takdirde kendisi hakkın işlem yapılmayacağını söylediğini ileri sürdü.
Türkiye 17 Aralık 2013 günü sonrası farklı bir gündeme uyandı. O güne kadar özellikle iktidar cephesi tarafından övgüyle anılan özel yetkili mahkemeler ve bu mahkemelerin imza attığı davalar, aldığı kararlar tartışılır duruma düştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı, İstanbul Milletvekili Yalçın Akdoğan'ın ‘Orduya kumpas kuruldu” sözleri bu tartışmaları daha da alevlendirdi. Bir dönem bazı çevreler tarafından ‘Ergenekon'un kasası' olarak lanse edilmeye çalışılan, sonrasında Ankara'da start verilen bir operasyon sonucu uzun süre tutuklu kalan ve yargılanmasına şuan da yerel mahkemede devam eden Pancar Ekicileri Kooperatifi eski Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık ise henüz 17 Aralık operasyonu gündeme gelmeden çıktığı mahkemelerde kendisine kumpas kurulduğu sürmüştü. Özışık, Ankara'da görülen dava sırasında sık sık bu konuyu gündeme taşımış bir iş gezisi için gittiği ABD'de kendisini arayan bir kişinin yurda dönmemesini ve görevinden istifa etmesini istediğini aksi takdirde kendisine yönelik bir operasyonun kurbanı olacağını söylediğini ifade etmişti. Özışık'ın bu iddialarını bu kez bir dönem Pandoğa A.Ş.'nin Genel Müdürlük görevini Kemal Sandık gündeme taşıdı. Söz konusu telefon görüşmesine tanıklık ettiğini vurgulayan Sandık, düşüncelerini sosyal medya üzerinden takipçileriyle paylaştı. Sandık, “Vedat Başkan'ı görevden alabilmek için 2010 yılı sonlarında yapılan 'uyduruk' operasyon ile ilgili önemli bir bilgiyi burada paylaşmak isterim: Kayseri Şeker'in İncesu'da kurulan süt sığırcılığı tesisine alınan damızlık holştayn cinsi hayvanlarla ilgili yapılacak anlaşma için 2010 yılında (sanırım eylül ayı idi) Cedat Başkan ile dört kişilik bir heyet olarak ABD'ye gitmiştik. Washington'da bir Türk lokantasında öğle yemeği sırasında Türkiye'den bir telefon geldi. Yakın oturduğumuz için telefondaki sesi ister istemez bizler de duyuyorduk. Telefondaki kişi Başkan'a, kendisine karşı bir operasyon yapılacağını, ABD'den dönmesi halinde tutuklanacağını, ABD'den dönmediği ve istifa ettiği takdirde kendisi hakkında hiçbir işlem yapılmayacağını söyledi.
Vedat Başkan da telefondaki kişiye şöyle cevap verdi: 'Benim kimseden korkacak, çekinecek bir şeyim yok. Veremeyecek en küçük bir hesabım yok. Buradaki işimiz biter bitmez birkaç gün içinde koç gibi Türkiye'ye döneceğim. Elinizden geleni ardınıza koymayın.' Ve birkaç gün sonra da Türkiye'ye döndük. Bu telefon görüşmesi aslında Vedat Başkan'a, Kayseri Şeker'e yapılan operasyonun ne maksatla yapıldığını göstermesi açısından önemlidir. Başkan bunu çok yerde dile getirdi ama karşıdakinin niyeti kötü olunca doğruların, vicdanın, ahlakın hiçbir önemi kalmıyor”
Operasyonun sadece Vedat Ali Özışık'ı değil büyük hedefleri olan Kayseri Şeker Fabrikası'nı ve dolaylı olarak da Türkiye aldığını öne süren Sandık açıklamasının devamında bu görüşünü şu örnekle destekledi: “Kazakistan'la ilgili çok güzel bir proje vardı. Orada bir şeker fabrikası alınacak veya kurulacak, hükümetin vereceği geniş arazilerde ş eker pancarı yetiştirilerek şeker üretimi yapılacaktı (Kazakistan şeker ihtiyacının tamamına yakınını ithal ediyordu) 2010 yılı başlarında başkan ve heyetimizin Kazakistan'a yaptığı iş ziyareti sırasında Almata eyaletinde karşılanışı sanki bir devlet protokolü gibiydi.
Ben de o projenin tarım ayağını yürütmekle görevliydim. Orada hektarı (10 dekarı) 3 TL'den 5 bin dekar arazi kiraladık. Hayvancılık projemiz için Serkant ili valisi 36 bin hektar sulu araziyi birkaç lira gibi sembolik bir rakamla Kayseri Şeker'e vereceğini ve bu konuda bir anlaşmayı da derhal imzalamaya hazır olduğunu bildirmişti. Orada 5 bin dekar arazi kiraladık, pancar ve soya ekimi yaptık, ancak sulama-çapa ve zirai mücadele için ürünün başında olmamız gereken kritik zamanlarda orada bulunamadığımız için beklenen ürünü alamadık. Kayseri Şeker'e görevlendirilen kayyum heyetine sunduğumuz raporda: “Kazakistan çok geniş ve bakir topraklarıyla 2020 yılına kadar dünyanın gıda ambarı olmaya aday bir ülkedir. Kayseri Şeker olarak oradaki varlığımızın sürdürülmesi hem Kayseri Şeker hem de Türkiye açısından çok önemlidir. Burayı terk edersek, birkaç yıl sonra istesek de buraya giremeyiz…” şeklindeki ısrarcı görüşlerimize rağmen Kazakistan proje silinip atıldı.
Kazakistan'da o dönemde bizim hektarını, yani on dekarını, 3 TL'ye kiraladığımız arazinin kirası şimdi 250 dolar olmuş. Bu bile Kazakistan'da terk ettiğimiz potansiyeli göstermeye yetecektir. Vedat Başkan bu potansiyeli görecek bir vizyona sahipti. Kazakistan'da kiraladığımız araziyi elimizde tutmamız ve daha da genişletmemiz Kayseri Şeker için çok büyük bir fırsat olacaktı. Adamlar sadece hayvancılık projemiz için, içinden Altay Dağları'ndan inen üç ırmak kolunun suladığı 360 bin dönüm araziyi bize neredeyse bedava vereceklerdi. Kayseri şeker'i üçe-beşe katlayacak çok önemli bir fırsat kaçırıldı ve çok yazık oldu. Seçimle yıkılamayan Vedat Başkan'ın çok açık bir kumpasla içeri alınması sonucunda olan sadece Vedat Başkan ve Kayseri Şeker'e olmadı. Türkiye için de kaçırılan çok büyük bir fırsat oldu. Kayseri Şeker Vedat başkanını çok arayacak.”
Haber: Nejdet Kala