'AMACIMIZ FARKINDALIKLA, KADINA ŞİDDETİ HER ALANDA ÖNLEMEK'

'AMACIMIZ FARKINDALIKLA, KADINA ŞİDDETİ HER ALANDA ÖNLEMEK'
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi tarafından öncülük edilen “Tutunduklarımız İstanbul Sözleşmesi’nin” tanıtımı geçtiğimiz hafta yapıldı. Kentte faaliyet gösteren bazı kadın dernekleri bu konuda harekete geçerek kadınların sözleşme hakkında bilgi sahibi olması için adeta seferber oldular. Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ayşe Uzunlu, "İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ile ilgili temel ve hukuki güvence özelliği taşıyan en önemli uluslararası belgelerden biridir. Bu nedenle bu sözleşmenin gereği yapılmalıdır. Tüm kişi ve kurumları bu konuda desteğe davet ettiklerini söyledi ve İstanbul Sözleşmesi hakkında haftanın röportajında sorularımıza yanıt verdi. İşte Ayşe Uzunlu ile yaptığımız röportajımızın ilk bölümünü bu hafta sizlerle buluşturuyoruz …

 

Mutlu hafta sonları ve şiddetsiz sevgi dolu günler Ey Okur…

Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Ayşe Uzunlu. 20 yıldır Türk Kadınlar Birliği için çalışmaktayım. 16 yıldır Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi Başkanlığını yürütmekteyim. Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu olup aktif eczacı olarak çalışmaktayım. Kayseri Ticaret Odası Disiplin Kurulu, Kayseri Kent Konseyi Yönetim Kurulu, İl İnsan Hakları, TOBB Kayseri Kadın Girişimciler Kurul üyeliği gibi çeşitli kurumlarda görev aldım ve bazı görevlerim devam etmektedir. Brüksel, Stockholm, Marsilya’da düzenlenen çeşitli kadın odaklı eğitim projelerinde eğitim aldım. Seçim dönemlerinde NTV, CNN Türk, Haber Türk ve TRT’de konuk olup Kayseri ve kadınlarla ilgili sorularla gündemi değerlendirdim. Yazılı basında birçok röportaj ve söyleşiler yaptım. 2011 yılında kurumlar arası işbirliği, aile içi şiddet konusunda eğitici eğitimine katılıp eğitici belgesi aldım. Alınan bu eğitimlerle okullarda aile içi iletişim, eşler arası diyalog eğitimi vermekteyim. Evli ve iki çocuk annesiyim. Bir de torunum var.

Türk Kadınlar Birliği kadınlara katkı ve fayda sağlayacak ilgili birçok çalışmada aktif olarak rol alıyor bu güne kadar yaptığınız en önemli çalışmalardan özetle bahseder misiniz?

1930 yılında kadınlarımız, belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını yasayla kazanmıştır. Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi, aynı yıl 11 Nisan’da İstanbul’da büyük katılımlı bir miting düzenlemiştir. 1933 yılında kadınların, köy ihtiyar heyetlerine seçme ve seçilebilme, 1934 yılında ise, TBMM’ne girebilme haklarını elde etmeleri üzerine, 7 Aralık 1934 günü, Kadınlar Birliği ikinci büyük kadın mitingini düzenlemiştir. Türk Kadınlar Birliği, 1935 yılında Cumhuriyetin ilk uluslar arası Dünya Kadınlar Birliği toplantısına ev sahipliği yapmıştır.

Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi, Avrupa Kadın lobisi Türkiye Koordinasyonu yürütme kurulundaki görevini de iki dönemdir sürdürmektedir. 2005’ten beri BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) Türkiye Sekretaryasını yürütmektedir. 2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesini tanıtıp yaygınlaştırmak ve farkındalık oluşturmak için  “Tutunduklarımız” AB Projesini hayata geçirmiştir. Bu proje 1 Şubat 2016- 31 Ocak 2017 tarihleri arasında Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi tarafından yürütülecektir. Türk Kadınlar Birliği 2002-2004 yılları arasında Türk Ceza yasasının değişmesi sırasında 300 kadar kadın STK ile birlikte aktif çalışmış olup 30’u aşkın maddenin değiştirilmesini sağlamıştır.

Genel Merkezin çalışmaları sürerken Kayseri Şubesi olarak biz de yasa konusunda toplantılar yaparak farkındalık oluşturma ve bilgilendirme toplantıları yaptık. Şubat 2008’de Kayseri’de İç Anadolu Bölgesi CEDAW toplantısını yaparak bu konuda STK ların tespit ettiği sorunları raporlayıp genel merkez ile paylaştık. Çok sayıda AB projesinde ortak olarak dezavantajlı durumda olan kadınlar için güçlendirme, girişimcilik, meslek edinme konusunda çalışmalarda bulunduk. (Örn..Senfoni, Mızrak  Duruşlu Kadınlar, Güne Bakanlar vb.) Eğitimde 4+4+4 sistemine geçişte bu sistem ile kız çocuklarının eğitiminde kesinti yaşanabileceği ve çocuk gelin sayısının artması  endişelerimizi kamuoyu ile paylaştık. 2014 yılında Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi olarak Kayseri’deki kadın dernekleri, siyasi partilerin, derneklerin ve sivil toplum örgütlerinin kadın kolları temsilcilerinin katılımı ile 18 kuruluş “Kayseri’de Yaşayan Kadınların Yerel Yönetimlerden Beklenti ve Talepleri” konulu bir çalıştay gerçekleştirdik ve sonuç bildirisini 8 Mart ‘da basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaştık. Nisan 2016 da İç Anadolu Kadın Buluşmasına Kayseri Türk Kadınlar Birliği olarak ev sahipliği yaparak ‘’GÜÇLÜ STK’’  nasıl olur konusunda eğitim ve atölye çalışmaları yaptık.

Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi 1996 yılından beri öncelikle kadın haklarında farkındalık  yaratma, bilinç oluşturma konularında çalışmalar yapmaktadır. Kadın sağlığı konusunda mevcut bilgiyi artırmak adına firma veya hastane işbirliği ile kadınlar için sağlık eğitim programları düzenlemektedir. “Okullar Hayat Olsun” projesi kapsamında okullarda aile içi iletişim, eşler arası diyalog ve şiddet farkındalık eğitimi vermektedir. Okumayı teşvik etmek amacı ile okullara kitaplık kurup; bu okullara kitap ve kırtasiye yardımı yapmaktadır. Kadınların yönetim kademelerinde ve siyasette yer almaları için tanıtım ve destek programları yapmaktadır. Örneğin kadın muhtar adayları ve belediye başkanlığına aday olan kadınlar için basın toplantısı yapıp, tanıtımlarını sağlayarak adayları cesaretlendirmiş ve desteklemiştir. Özetlemek gerekirse; Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi, kadınların sosyal hayattaki yerlerini ortaya koyarak, bu durumun iyileştirilmesi ve bu yolda yeni adımların  atılması için kadın birlikteliğini benimsemiş olarak çalışmalar yapmaktadır.

Şimdi yeni bir proje var gündemde kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin, bu bağlamda öncelikle “Tutunduklarımız” İstanbul Sözleşmesi nedir ve bununla ilgili detaylı bilgi verebilir misiniz? 

2011 Yılında ilk imzalayanı olmakla övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi olup,  açılımından da anlaşılacağı üzere odak noktası; ev içi şiddet dahil kadına yönelik toplumsal cinsiyet temelli şiddetin önlenmesidir. Eşitlik ve Şiddetin önlenmesi mücadelesinde çok önemli bir güvence getiren bu sözleşme tıpkı CEDAW gibi,  bizleri güçlü kılan ''tutunduğumuz'' bir sözleşme olmasından hareketle Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezimiz, bu sözleşmenin herkes tarafından bilinmesi, öğrenilmesi ve yaygınlaştırılması için bir Proje kapsamında bu çalışmalara başlamış ve yürütmektedir. Bu proje 1 Şubat 2016- 31 Ocak 2017 tarihleri arasında Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi tarafından yürütülecektir. Proje kapsamında yedi coğrafi bölgede İstanbul sözleşmesi ile ilgili eğitim tüm illeri kapsayan bir çalışma ile kadın hak temelli örgütlere verilmektedir. Bu kapsamda 19-20 Ekim 2016 tarihinde İç Anadolu Bölgesindeki eğitime Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesinden üç kişi, Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği ve Kayseri Kadın Dayanışma Derneğinden birer kişi katılmıştır. Eğitimde İstanbul Sözleşmesi, savunuculuk, lobicilik, izleme ve stratejik plan yapma, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu konulu eğitimler alınmıştır. Bu eğitimler sonunda eğitime katılan dernekler tarafından Kayseri’de uygulanacak program hazırlanmıştır.

 

İstanbul Sözleşmesi neden bu kadar önemli?

Kadın Hakları ve Şiddete yönelik ulusal ve uluslararası birçok sözleşme olmasına rağmen, İstanbul Sözleşmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Anayasanın 90.ncı maddesine göre taraf olunan uluslar arası sözleşme hükümleri kanun hükmündedir. Türkiye bu sözleşmeye taraf olduğu için hükümlerinin uygulamakla yükümlüdür. İç hukukta bu sözleşmenin imzalanması sonrası hazırlanıp yürürlüğe giren 6284 sayılı ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlemesine dair kanunun 1.nci maddesinde İstanbul Sözleşmesinin esas alındığı açıkça belirtilmiştir. Ayrıca, bu sözleşme ile sözleşmeyi imzalayan ülkelere yükümlülükler tanımlanmış, aynı zamanda Uzmanlardan oluşan İzleme Komitesi oluşturularak takibine imkân tanınmıştır. Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddet Uzmanlar grubu (GREVİO) İzleme Yöntemi adı altında çalışan bu ekip, taraf ülkeler temsilcilerinden kurulmuş olup, uluslararası kriterlere uygun sorular hazırlanarak, ülkeler mahallinde ziyaret edilerek ve bizim gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının raporlamaları değerlendirilerek, yeni önerilerde bulunabilmekte, tavsiye kararlar alabilmektedir. Yani sözleşmenin gerçek yaşama uygulanırlığı takip edilebilmektedir.

Hak temelli bir Kadın Sivil Toplum Kuruluşu olarak, sözleşmenin gereğini takip etmek, yükümlülükleri olan kurumlara hatırlatmak, izleme yaparak veriler toplayıp GREVİO soruları çerçevesinde gölge raporlar hazırlayarak, sözleşmenin uygulanırlılığını sağlamak adına bize de büyük görev ve sorumluluk düştüğünün bilincindeyiz.

Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet tanımlamaları kimleri kapsıyor?

Kadınlar derken burada cinsiyeti kadın olan, her yaştan, her ırktan, her renkten, her dinden, her dilden, her siyasi görüşten, her ulusal veya sosyal kökenden, belgesi olmayan kadınlar dahil sığınmacı ve göçmenler, cinsel yönelimi farklı olan bireyler dahil kadınları ve tabii ki 18 yaş altı kız çocuklarını da kapsıyor.

 

Sözleşme kadına yönelik şiddete hangi perspektiften bakıyor?

İstanbul Sözleşmesi açıkça kadınlara yönelik şiddetin kadın erkek eşitsizliğinden, toplumsal cinsiyet ayırımından kaynaklandığını, dolayısıyla da bu olgu ile mücadele için cinsiyet eşitliğine yönelik, her alanı kapsayan, kapsamlı politikalar yürütülmesi gerektiğini vurguluyor. Kadına yönelik şiddetin sebebi olarak artık,  erkeklerin ruhsal yapısı, yetiştiği toplum, fiziksel koşullar vs. nedenler üzerinden değil, az önce söylediğim gibi kadın erkek arasındaki güç eşitsizliğinden kaynaklı bir sorun olduğunun altını çiziyor. Toplumun her alanında kadın erkek eşitliğinin sağlanması gerektiğini söylüyor. Bu bakış açısı bizim için çok önemli, zira kadın cinayetlerinde dahi haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinin en üst sınırdan uygulandığı ülkemizde, bu bakış açısı ile yasaların çıkarılması ve uygulama sürecinde gerekli cezalara mahkûm edilmelerini sağlamak için devlete ve biz STK’lara sorumluluk yüklemekte.

İstanbul Sözleşmesi Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde nasıl bir yaklaşım sergiliyor?

İstanbul Sözleşmesi;  kadınlar ve erkekler arasında tarihsel bir güç eşitsizliği olduğunu, bunun kadınlara karşı ayırımcılığı doğurup beslediği, kadınlara yönelik şiddetin bu ayırımcılığın yansıması olduğu ve şiddetin var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin somut göstergesi olduğunu vurgulamaktadır. CEDAW’a paralel olarak, taraf devletlere kadınların güçlendirilmesi yükümlülüğünü de getirmektedir. Şiddetle mücadelenin bütüncül politikalarla olacağı, bunun için kadınların ekonomik olarak da, siyasi olarak da güçlenmesi gerektiği, bunun yasalarla desteklenmesi temel yaklaşımıdır. Yani sözleşme,  kadına yönelik şiddet tanımını uluslararası bağlayıcı bir yasa haline getirmekte ve kadınlar için şiddetten arındırılmış bir yaşam hakkı düzenlemektedir. Bunu da sistematik denetim, raporlama ve yerinde inceleme ile uygulanabilir kılmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesinde somut olarak nelere dayanıyor, nasıl bir yol çiziyor?


Sözleşmede dört temel dayanak var. Birincisi; kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi. Uzun dönemde kadına yönelik şiddeti önlemenin ön koşulu, kadın erkek eşitliğini sağlayacak bir zihniyet yapısının oluşturmaktır ve zorunlu unsuru eğitimdir. Yine şiddete uğrama tehlikesi olan kadınlara yönelik olarak alınması gerekli tedbirleri ayrıntılı biçimde belirliyor. İkinci önemli dayanak; her türlü şiddet mağduru olan kadınların korunması konusu. Sözleşmede bu alanda yasalar (6284 Sayılı Yasa gibi), uygulama ve sağlanması gereken hizmetlere ilişkin düzenlemeler de mevcuttur. Üçüncü dayanak ise kadınlara şiddet yaşatanların etkili kovuşturma ve cezalandırılması meselesi. Burada da devletin ne tür yasalar yapması, hangi davranış ve uygulamaları evrensel değerleri de dikkate alarak şiddet sayıp cezalandırması gerektiği belirlenmiştir. Sözleşmenin dördüncü ayağı ise aslında tüm bunların uygulamasına yönelik olan çok yönlü, çok boyutlu siyasal ve stratejilerle yaklaşma gereği. Bu bağlamda İstanbul Sözleşmesi’nde, devletin bütün alanlarda bütüncül politikalarla eşgüdümlü ve etkili çalışmalar ortaya koyması gerekiyor. Kamu Kurumlarının toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi perspektiflerinin olması, bütçelerinde ve programlarında bu konuya yer ayırması şiddetle mücadelede zorunlu unsurlardır. 

 

Kadına şiddet bütün yönleriyle kadına uygulanan şiddeti ele almıyor mu? Niçin ayrı bir ev içi şiddet tanımlaması yapılma ihtiyacı duyuldu?

 

Sözleşmenin orijinal dili olan İngilizcede ev içi şiddet terimi kullanıldığından Türkçe resmi çevirisindeki aile içi şiddet terimi kullanılmamıştır. Ev içi şiddet, aile içi şiddeti de kapsayan daha geniş bir tanımdır. “Kadına yönelik şiddet” ve özelde “aile içi şiddet”; boyutları, türleri ve farklılıkları ne olursa olsun, bölge ve coğrafya ayırt etmeksizin tüm dünyada kadınların karşı karşıya kaldıkları ortak bir sorundur. Toplumsal bir olgu olan kadına yönelik şiddet, temelde kadın-erkek arasındaki güç ilişkisinden kaynaklı kadın mağduriyetine dayanan bir insan hakları ihlalidir. Sözleşme bu haliyle kadınlara yönelik her tür şiddeti; cinsel şiddeti, ev dışında, iş yerinde, sokakta, çarşıda, savaş halinde ve ev içinde kadınlara yönelik her tür şiddeti kapsıyor. Biliyoruz ki ev içindeki şiddetin çok büyük bir kısmı kadınlara yönelik şiddet. Ancak diğer bireylere -çocuklara, yaşlılara- yönelik şiddetin de varlığı yadsınamaz. İstanbul Sözleşmesi diyor ki “İsteyen devletler bu sözleşmenin bütün hükümlerini diğer ev içi şiddet mağdurları için de uygulayabilir.” Ancak, kadınlara yönelik şiddete ilişkin politika ve önceliklerden ödün vermemek koşuluyla, daha kapsamlı olması amacıyla yapılmış bir tanımlamadır.

“Kadına yönelik şiddet eşitsiz güç ilişkilerinden” mi kaynaklanıyor gerçekten?

Evet. Kadına şiddetin aslında kadın erkek eşitsizliğinden kaynaklandığını ve onun yol açtığı bir davranış biçimi olduğunu görmemiz gerekiyor. Kadın erkek arasındaki güç eşitsizliği fiziksel, ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama katılım gibi birçok konuyu kapsamaktadır. Siyasette, eğitimde, ekonomik alanda, aile içi yaşamda kısaca her alanda bu eşitsizliğin karşısına çıkılması, eşitsizliği giderici politikaların yapılması ve uygulanması, eşitlik yaklaşımının ciddi bir şekilde genel bakış açısına yerleştirilmesi gerekiyor.

 

İstanbul Sözleşmesi 2011 de imzalandı, o zamandan bu yana uygulamada bir sıkıntı olduğunu düşünüyor musunuz? Bu sözleşmeden İstenilen verimi aldınız mı?

 

Sözleşme 2011 yılında imzalanmıştır ancak,  taraf olan diğer ülkeler gibi ülkemizde de Ağustos 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Yürürlük sürecinde gerekli yasal zeminin oluşturulması ve bu alanda yenilikçi çalışmalar oldu ise de, halen uygulama aşamasında sorunlar yaşanmaktadır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinin en temel güvencesinin etkili ve caydırıcı yasal düzenlemelerin olduğu bir gerçektir. Bu düzenlemelerin en mükemmelinin bile uygulanmadığı, izlenmediği ve kullanılmadığı takdirde yazılı olarak var olmalarının önleyici bir etkisi olmayacağını da biliyoruz. Ülkemizde mevcut yasal düzenlemelerin şiddeti önlemek ve şiddeti göreni korumak anlamında (bazı eksikleri olmakla birlikte) iyi bir donanıma sahip olduğunu söylemeliyiz. Ancak uygulamada, mahkemeler tarafından verilen tedbir kararları şiddet mağdurlarının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Şiddetle mücadele şiddetten korunmaya ihtiyaç duyan mağdurların omuzlarına yüklenmiştir. Şiddet vakalarını derinlemesine inceleyecek kadına yönelik şiddete ilişkin özel ihtisas mahkemeleri oluşturulmalı, bu “şiddet mahkemelerinde hakim, savcı, sosyal araştırmacı, psikolog, pedagog gibi uzman kadrolar atanmalıdır. Sözleşmeye rağmen Kadına yönelik şiddet sadece bir asayiş sorunu olarak ele alınmakta, toplumsal bir sorun olarak görülmemektedir. Kadınların yaşam mücadelesini kolaylaştırıcı bu yasal düzenlemelere ilişkin olarak toplumun bilinçlendirilmesi ve şiddete karşı hassasiyetle gösterilmesi gereken tavır ve duruşun oluşturulması için bizler ve tüm hak temelli kadın örgütlerinin işbirliği çalışmaları çok önem arz etmektedir. Verim almak için bu çalışmalarda kamu yetkililerine, ulusal ve yerel medyaya, tüm kurum ve kuruluşlara ve gerekirse kadınlara tek tek ulaşmaya çalışarak sözleşmenin getirdiği hak ve sorumlulukları anlatacağız.

 

Devlet üzerinde yaptırımın olması için denetimler nasıl yapılmalı, ne tür bir çalışma yürütülmeli?

 

Bunun için öncelikle sözleşme kapsamında Devletin yükümlülüklerini iyi bilmeliyiz. Devletin, Toplumsal Cinsiyete Duyarlılık konusunda, Kadınların Güçlendirilmesi konusunda, Kapsamlı, Eşgüdümlü ve Bütüncül Politikalar İzleme, Yeterli Mali ve Beşeri Kaynaklar Tahsis Etme yükümlülükleri vardır. Biz bu yükümlülükleri ne kadar iyi bilirsek, ilgili kurumlara yükümlülüklerini hatırlatmak, takip etmek adına yapılacak ziyaretler o kadar anlamlı ve sonuca odaklı olur. Ayrıca GREVİO’nun hazırladığı sorular çerçevesinde oluşturulacak ''gölge raporlar''ın daha gerçekçi olması ve sözleşmenin yaptırım gücü kullanılarak yaşama geçirilmesi sağlanır.

 

GREVIO bireysel başvuru alacak mı?

GREVIO’nun bireysel başvuru alma yetkisi yok, genel bir soruşturma açma yetkisi var. İstanbul Sözleşmesi’nde GREVIO’ya bireysel başvuru değerlendirme,   yani tek tek vaka temelinde soruşturma yapma yetkisi tanınmamıştır. Ancak şu an bile GREVIO’ya bireysel başvurular geliyor. Bunlar söz konusu devlet değerlendirileceği zaman GREVIO’nun dikkate alacağı bilgiler olarak saklanıyor. Öte yandan, İstanbul Sözleşmesi’ne göre acil ilgi gerektiren, vahim ve yaygın ihlaller durumunda GREVIO’nun ilgili devlete yönelik genel bir soruşturma açma yetkisi var. Bu bireysel başvuru için açılacak bir soruşturma değil; yaygın ve vahim, kadınlara karşı şiddet durumlarında açılabilecek bir soruşturma.

 

Siz TKB Kayseri Şubesi olarak bu sözleşmeye dair aldığınız eğitim ve yaptığınız çalışmalardan biraz bahseder misiniz?

 

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun işbirliği ve katkısı ile Genel Merkezimizin   ''Tutunduklarımız: İstanbul Sözleşmesi '' projesi ile sözleşmenin tanıtımı ve yetkili kurumlar tarafından kurumsal düzeyde ortaya konulan çaba ve yapılanların takibi ile pratik düzeyde hayata geçirilmesi için verilen eğitimlere biz de katıldık.

Bu kapsamda Nevşehir'de gerçekleştirilen 2 günlük Eğitim Seminerine TKB Kayseri Şubesi olarak ben ve dernek üyelerimizden Nilüfer Bıçakcıoğlu, İlknur Özal, Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği üyesi Demet Kalkmaz ve Kayseri Kadın Dayanışma Derneği üyesi Eylem Sarıoğlu olarak beş kişi katıldık. Bu çalıştayda İstanbul Sözleşmesi, savunuculuk, lobicilik, izleme ve stratejik plan yapma, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu konulu eğitimler aldık. Bu eğitimlere yönelik atölye çalışmalarında bulunduk. Böylece alınan eğitimin hayata geçirilmesi için Kayseri’de uygulanacak faaliyet programını hazırladık. Faaliyet programımıza göre; İstanbul Sözleşmesi “Tutunduklarımız” projesinin tanıtımı ile ilgili olarak bir basın toplantısı düzenledik.

Sözleşmenin anlaşılması, daha geniş kitlelere ulaşması için neler yapacaksınız, etkinlik planınız nedir? Kaç kadın örgütü ile çalışma yürüteceksiniz onlar hakkında da bilgi vermeniz mümkün mü?

Genel Merkezimiz proje kapsamında 81 ilde tanıtıma dair eğitim seminerleri düzenleyerek bize öncülük etmiştir. Yine Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi tarafından yapılması gereken faaliyetlere yönelik programlar hazırlanarak tüm şubelere gönderilmiştir. Buna göre; kentimizdeki hak temelli diğer kadın örgütlerine çağrıda bulunulacak ve alınan eğitimlerin yaygınlaştırılması sağlanacaktır. Bu amaçla dernek temsilcileri ve uzmanlar davet edilerek atölye çalışmaları yapılacak; sözleşmeyi anlatan ve açıklayan broşürler bütün ilgililere ulaştırılacaktır. Hak temelli kadın örgütleri, akademisyenler, kamu görevlileri ve medya ile temasa geçilecektir. Eşitlik ve kadına yönelik şiddet konularında eylem planları hazırlanacaktır.

Ayrıca, kamudaki sözleşme uygulamaları takip edilecektir. Kamu kurumlarına  (Valilik, Belediye, İl ve ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri gibi)  ziyaretler düzenlenecek, sözleşme kapsamında yapılmakta olan çalışmalarla ilgili bilgi paylaşılacaktır. Bu ziyaretler sırasında kamu ve hak temelli kadın kuruluşları ile yapılabilecek iş birliği çalışmaları değerlendirilecektir. GREVIO’nun sivil toplum örgütleri ile de görüşeceği dikkate alınarak gölge raporlar oluşturulacaktır.

Bu faaliyetlere eğitime katılan Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi, Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği ve Kayseri Kadın Dayanışma Derneğinin yanı sıra basın toplantısına davet ettiğimiz Türk Anneler Derneği ve Cumhuriyet Kadınları Derneği projenin tanıtımına destek verecektir. İstanbul Sözleşmesinin Kayseri yerelinde uygulanması Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi koordinatörlüğünde söz konusu derneklerle birlikte yürütülecektir. Sözleşme ile ilgili ilk eğitimler de bu derneklerin üyelerine verilecektir.

Teşekkür ediyorum bize zaman ayırdığınız ve bilgilendirdiğiniz için …

Ben teşekkür ederim size ve gazetenize açıkçası son olarak şunu eklemek isterim bizler umutluyuz ve Kayseri’de düzenlediğimiz sizin de takip ettiğiniz basın toplantısına katılım oldukça yüksekti. Yansımalarını da gazete ve TV’lerde gördük. Çok mutluyuz. Çalışma paydaşlarımızla birlikte (Türk Kadınlar Birliği, Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği, Kayseri Kadın Dayanışma Derneği, Türk Anneler Derneği ve Cumhuriyet Kadınları Derneği) İstanbul Sözleşmesi’nin anlatılması, yaygınlaştırılması, izlenmesi çalışmalarımızı faaliyet planımız doğrultusunda gerçekleştirmeye devam edeceğiz.Emek koyan herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Röportaj: Güler Ruhsar  AKTAŞ

Fotoğraf: Hüseyin GÖKTAŞ